Herkes tebliğ yapabilir mi?

Bir gün İstanbul’dan genç bir kardeşimiz telefonla beni aradı. Çok sıkıntılı olduğu sesinden anlaşılıyordu. “Sizin bir kitabınızı okuduktan sonra namaz kılmaya başladım. Bütün yakınlarım, sanki çok büyük hata yapmışım gibi, ‘Senin beynin mi yıkandı, sana ne oldu?’ gibi garip sorular sormaya başladılar. Bana eski halime dönmem için baskı yapıyorlar” dedi.

“Sabırlı olman gerekir, aslında yakınların seninle gurur duymaları gerekirken maalesef tam tersini yapmışlar. Bu rahatsızlığın temelinde ya eğitim noksanlığı ya da bir yanlış anlama olabilir. Çünkü Müslüman olduklarından şüphemiz olmadığına inandığımız o kardeşlerimizi mutlaka bu yanlış davranışa iten sebepler vardır. Onların bu tutumlarında senin de hatan olabilir” deyince; “Benim ne gibi hatam ola ki?” dedi.

Konuyu açtım

Ben de konuyu biraz daha açıp şöyle dedim: “Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, senin gibi İslami meselelere yeni alışanlar çok hevesli olduklarından duydukları üç beş cümleyi önlerine gelen herkese anlatmaya çalışıyor ve anlatırken de kendi geçmişlerini unutarak karşılarındaki insanları incitiyorlar.”

Daha ben sözlerimi tamamlamadan kardeşimiz hemen sözümü keserek; “Ben ağabeyime, ablama yani sizin anlayacağınız yakınlarıma İslami tebliğ yapıyorum, bu yaptığım yanlış mı?” dedi. “İnsanlara İslami tebliğ yapmadan önce onun usulü öğrenilmelidir; yoksa insanları İslam’dan daha çok uzaklaştırırsınız. Bunu iki hikâye ile izah edeyim” dedim ve ona şu iki kısa hikayeyi anlattım.

Birinci hikâyemiz şöyle: Çiftçinin biri traktörü ile tarlada çalışırken traktör aniden durmuş; çiftçi ne yapmışsa traktörü çalıştıramamış. İlçeye gitmiş, bir tamirci getirmiş. Gelen usta bir çekiç istemiş. Tamirci çekiç ile dinamoya bir kere vurmuş ve “Çalıştır bakayım” demiş. Çiftçi kontak anahtarını çevirince traktör hemen çalışmış.

Çiftçi tamirciye; “Borcumuz ne kadar?” diye sormuş. “500 lira” cevabını alınca çok şaşırmış; “Aman efendim bir çekiç vurdunuz, bunun karşılığı 500 lira olur mu?” Tamircinin cevabı çok ilginçmiş: “Çekici vurduğum için 100 lira, nereye vuracağımı bildiğim için de 400 lira, yani toplam 500 lira borcunuz var.”

Artı on dakika

İkinci hikâyemiz ise şöyle: Ressamın biri kalabalık bir caddeye oturmuş, gelip geçen insanlardan resmini yaptırmak isteyenlerin resimlerini yapıp ücretini alıyormuş.

Zengin birisi eşi ile beraber geçerken ressamı görmüş; “Bizim de resmimizi yapar mısın?” diye sormuş. Ressam: “Siz şöyle oturun, 10 dakika içinde hemen yapar teslim ederim” demiş. Ressam 10 dakika içinde resimleri teslim etmiş ve ücret olarak da 300 lira istemiş.

Resim yaptıran kişi: “10 dakikada 300 lira olur mu?” diyerek itiraz edince, ressam: “Efendim, sadece 10 dakika değil; 30 yıl artı 10 dakika” karşılığını vermiş. Bu iki hikâye anlatmak istediklerimi çok iyi anlatıyor.

Şimdi bu hikayelerden esinlenerek tebliğ yapmak için de aynı şekilde bir tecrübe gerektiğini söyleyebiliriz. Nerede ne söyleyeceğimizi bilmeden, sonucun nereye varacağını kestirmeden tebliğ yapmak insanları bizden ve savunduğumuz değerlerden daha da uzaklaştırır. Tebliğ yapabilmek için ilk önce belli bir miktar ilim sahibi olmak gerekir. Daha sonra sabırlı ve yumuşak huylu olmak gerekir. Neyi nerede konuşacağını bilecek kadar da feraset gerekir. Yoksa çekici dinamonun neresine vuracağınızı bilmezseniz daha büyük zararlar açabilirsiniz.

Bu vesile ile bu durumdaki genç kardeşlerime bir de tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer etrafınızda inançlarını yaşamak hususunda problemli kimseler varsa, yahut dine soğuk bakan kimseler varsa, mümkün olduğu kadar onlara yumuşak davranmaya çalışın. Sözlerinizle, hareketlerinizle agresif ve itici olmamaya gayret sarf edin. Sabırlı olun, dua edin ve sonucu Mevla’dan bekleyin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.