Onu önce delikanlılık yıllarımda tanıdım. Küçük şehrimize Büyük Gazete de geliyordu. Gazetenin ismi ‘büyük’tü ama boyutları küçük. Üstelik haftalık çıkıyordu. Haftayı iple çekerdim. Çünkü içindeki yazılar derinlikli, incelikli, anlamlı ve coşkuluydu. Yazılarını heyecanla okurdum.
“Beyefendi”, o yaşlarda bana yol yordam öğretti, doğru hedefi işaret etti ve sarsılmaz istikameti gösterdi. Müminlerin kardeşliğinden bahsediyordu. Hizip, grup, cemaat, tarikat ve parti taassubunun fenalıklarından söz ediyordu. Sayesinde iyi müellifleri ve doğru kaynakları keşfettik. “Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat”in ne olduğunu ondan öğrendik. Sapık yolların, eğri kolların tehlikesinden bizi haberdar etti.
Cesurdu, fikrin ve kalemin namusunu koruyor, görüşlerini açıkça ve mertçe yazıyordu. Herkesin bir yere sindiği 1961 yılında, şehit Başvekil Adnan Menderes’in darbeci askerî cunta tarafından idam edilmesi üzerine gazeteye, “Zulümlerin En Alçakçası Kanunların Gölgesinde Yapılandır” manşetini atabilmişti.
Takibata uğradı, gözaltına alındı, zindana atıldı ancak asla pes etmedi. İslam dergisini, Yeni İstiklâl, Bugün ve Bâbıâli’de Sabah gazetelerini çıkardı. Diğer gazetelerde yazılar yazdı, fikriyatının ana çizgisi hiç değişmedi. Hep aynı zarif kişi, münevver insan ve mümin adam olarak gönüllerde taht kurdu. Baskılar, zulümler, hapisler, hicretler onu nurlu yolundan çevirmedi. Şile’de cezaevinde iken arkadaşlarla ziyaret etmiştik. Tevekkülün ve sabrın zirvesindeki muhteşem adam, kâmil imanın şahikasındaydı.
Ömrünü kitaplara, ilme, sanata ve irfana adadı. Dost meclislerinin, edebiyat ve sanat mahfillerinin aranan, sorulan ve hep özlenen siması oldu. “Enderun Kitabevi”nde yokluğu fark edildi. Marmara Kahvesi’nde kadim dostlarıyla deryalara daldı. “Bâbıâli Sohbetleri”nin isim babası oldu. Hayatı boyunca topladığı 100 bine yakın kıymetli kitabını ve koleksiyonunu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi’ne bağışladı.
Her zaman devletinin ve milletinin yanında oldu; hakiki dindarların safında durdu. Bilhassa gençlere, genelde herkese çok kitap okumalarını, bir sanatla ilgilenmelerini ve derinleşmelerini, eğitime ehemmiyet verilmesini, her manada üst seviyeyi korumalarını, Türkçeye sahip çıkmalarını, Osmanlı Türkçesini öğrenmelerini, ecdadımıza lâyık şekilde ve mümince bir hayat yaşamalarını tavsiye etti.
1978’de geldiğim İstanbul’da, ilk ziyaret ettiğim büyüklerimdendi. Kurduğu Bedir Yayınevi’nin merkezi, Yerebatan (Kâzım İsmail Gürkan Caddesi)’daydı. Yakından tanıdığım meşhurlar arasında hayal kırıklığı yaşamadığım şahsiyetlerdendi. Eskiden küçük bir okuyucusuydum, İstanbul’da takipçilerinden oldum. Davet ettiğimiz sohbet meclislerinde dinleyicisi olarak yüksek fikirlerinden istifade ettim. “Birleştirici” önderlerden, rehberlerdendi. FETÖ gibi yoldan çıkmış hareketlere ise kesin tavırlıydı. O tip bozuk kişilere cesaretle, “Din Baronu!” diyebiliyordu. Ferasetli, basiretli ve şuurluydu. Müslümanları şefkatle tenkit ediyor, onları sanata, edebiyata, mimariye ve estetiğe yönlendiriyordu.
Kurduğu ve Türkiye’de ilk İslami yayınevlerinden biri olan Bedir, bugün 61 yaşında. Yüzlerce temel İslami kitabı irfanımıza kazandırdı. Kendisi de onlarca eseri kaleme aldı, on binlerce makale yazdı. Ayırım yapmadan davet edildiği mekânlarda yüzlerce sohbette bulundu. Kendisi için değil dini, devleti, milleti ve ümmeti için yaşayan bir ârif-i Billah, bir Hak dostuydu.
Vefatından sonra ona dair ilk kıymetli kitap, Zeytinburnu Belediyesi adına yayımlandı. Mehmed Şevket Eygi İstanbul Beyefendisi Müslüman Bir Münevverin Portresi, Aydın Gülan ve İsmail Coşkun tarafından kültürümüze kazandırıldı. Üç yıldır hazırladığım Mehmed Şevket Eygi’nin Evi kitabı, vaktini bekliyor.
Vefatından önce can dostu kedisine sahip çıkılmasını vasiyet etmişti. Emr-i Hak vaki olunca Aydın Gülan Bey tarafından sahip çıkıldı ve adına “Emanet” denildi. Ama bize âdeta vasiyet ettiği ve manevi miras olarak bıraktığı başka “emanet”leri de var. En başta ismiyle anılan Bedir Yayınevi. Bu köklü yayınevinin, eski ve unutulmaz hizmetlerini aynı şekilde, hatta geliştirerek devam ettirmesi gerekiyor. Kendi adıyla ve Ubeydullah Küçük mahlasıyla yayımlanmış eserleri biliniyor. Lakin kitaplaşması beklenen ve muhtelif gazetelerde göz nuruyla, bin bir emekle yazdığı binlerce makalesi daha var. Konuşmaları deşifre edilip bir dizi hâlinde okurların istifadesine sunulmalıdır.
Kıymetli yönetmenlerimiz var. Bir an önce “Mehmed Şevket Eygi Belgelik Filmi” çekilmeli ve bu özge şahsiyet, yeni nesillere hakkıyla tanıtılmalıdır. Ona dair bir anma kitabı hazırlanmalı ve yakın çevresinden yazı yazmayanların hatıratı burada toplanmalıdır. Türkiye’de kitabı en çok seven ve sevdirenlerdendi, adı hemen büyük bir kütüphaneye verilmelidir. “Mehmed Şevket Eygi Kütüphanesi” İstanbul’a kazandırılmalıdır. Adına kurulan vakfın, bu lüzumlu hizmetleri aksatmadan yürüteceğine, can-ü gönülden inanıyorum.
Ömrünü aziz milletimize ve mazlum ümmetimize hasretmişti. Büyüğümüzün aziz hatırasına ve kıymettar ‘emanet’lerine sahip çıkmak, vefa gereği, vicdan borcumuzdur. Rahmetle, hürmetle yâd ediyorum.
Mehmet Nuri Yardım/ Milat Gazetesi
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.