Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde bulunmak1 demektir. İnsanın büyüklenme arzusudur ki kendisinde olmayan bir şeyi varmış gibi ortaya çıkarmasıdır. Çirkin bir huydur.2 İblis’in, Allah’ın secde emrine itaat etmemesiyle ortaya çıkan şeytani bir vasıftır.3 İnsanın haddini bilmemesi veya tuğyanının neticesinde ortaya çıkan mezmum bir davranıştır.

Kibirlenmek; şeytandan aldıkları ilhamla peygamberlere karşı büyüklenen ve hakkı göremeyen kâfirlerin temel özelliğidir. Onların bu özelliğine şu ayet değinmektedir: “And olsun biz Musa’ya Kitap verdik ve ardından peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem Oğlu İsa’ya da apaçık belgeler verdik ve onu Rûhu’l-Kudüs ile destekledik. Demek, size ne zaman bir peygamber nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız O’nu yalanlayacak, bir kısmınız da O’nu öldürecek misiniz?”4

İstikbar kavramı

Bu ayetteki istikbar/büyüklenme; Yahudilerden peygamberlere karşı bir tavırdır. Evrensel özelliği ile konuya yaklaşırsak istikbar; hakka karşı kibirlenme, hakkı küçümseme, önemsememedir. Çünkü peygamberler, Yahudilerin istedikleri şeyleri gerçekleştirmediklerinden ve onların zevklerine göre bir yol izlemediklerinden güçlerine, mallarına ve makamlarına güvenerek onlara karşı bir üstünlük taslamışlardır. Allah Teâlâ da varlık konumunu zorlayarak fıtratı çiğneme arzusunu dışa vuran bu kibirli insanları sevmediğini bizlere bildirmiştir: “Şüphesiz ki, Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez.”5

Kur’an, kâfirlerin kibirlenme durumlarını “istikbar” kavramıyla ifade eder: “Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ateşin karşısına çıkarıldıkları Gün, (Allah onlara “Ey zalimler!” diyecek “Size vermiş olduğum) bütün güzelliklerinizi dünya hayatında (hoyratça) harcayıp tükettiniz ve (size bu nimetleri vereni hiç hesaba katmadan) onlarla sefa sürdünüz! (Böylece, ahirete elleriniz bomboş bir hâlde geldiniz!) O hâlde, yeryüzünde hak hukuk tanımayıp (küstahça) büyüklük tasladığınız ve bile bile doğru yoldan çıktığınız için, bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız!”6

Allah’a itaat ve iman konularındaki tekebbürleri insanları şirke sevk etmiştir. Onlar da vahye ittiba etmeyip isyan etmişler; itaatten çıkmışlardır. Böylece cehennemi boylamışlar.7 Kibirlenmenin ve insanları küçük görmenin yeryüzündeki en başat temsilcilerinden biri Firavun’dur. Kur’an, bu zalim şahsın hâlini, haddini aştığı, insaniyet konumundan düştüğü ve azgınlaşmada zirveye çıktığı için “tuğyan” kavramıyla açıklamıştır: “Ey Mûsâ! Firavun’a git ve onu ilâhî azap ile uyar; çünkü o, iyice azgınlaştı!”8

Firavunun ilahlık iddiası

Firavun’un azgınlaşması veya tağutlaşması İblis’te bile yoktur. İblis hiçbir zaman kendisini tanrı olarak ilan etmemiştir. Fakat Firavun ulûhiyet iddiasında bulunmuştur. Kur’an bu iddiayı bize nakletmiştir: “Ve (Firavun, Allah’ın ayetlerine ve elçilerine karşı küstahça başkaldırarak) “Sizin (emir ve otoritesine boyun eğmeniz gereken) en yüce (efendiniz, hayatınızın hâkim gücü olarak) rabbiniz benim!” dedi.”9

Buradaki iddia edilen ilahlık iddiası yaratmakla alakalı değildir. Zira Firavun’da biliyor ki kendisi yoktan bir şey yaratamaz. İddia edilen ilahlık emretme alanıyla ilgilidir. Firavun; “Mısır’ın tek hâkimi, otoritesi, mutlak yöneticisi, kanun koyucusu, egemen gücü, hayatınızın her alanının düzenleyicisi benim” diyor; Allah’ın varlık ve birliğine, hayata hükmetmesine karşı çıkıyor. Bu bağlamda firavunluk, bir niteliktir. Saydığımız vasıfları taşıyanlar ve vahye karşı savaş açanlar; vahyin egemenliğine karşı ideolojik egemenliği önceleyenler de firavunlaşma vardır.

Bu nedenle firavunlar devri tüm dünyada etkin olarak sürmektedir. Bazen de el değiştirmektedir. Şimdilik başta Amerika, Rusya, Çin ve Batı Avrupa ülkeleri firavunluğun kurumsal temsilcileridirler. Hepsinin ortak paydalarından biri de dünya Siyonizm’ine hizmet etmektir. Onların ilahlık iddiaları, dünya resmî ideolojisi şeklinde kendini göstermektedir. Firavnî sistemler, kendilerinin ilahlık iddialarına karşı çıkanları güç kullanarak susturmaktadırlar. Sistemlerini kabul etmeyen hiçbir kurumu meşru saymamaktadırlar.

Tehdit etti

Yüce Allah, Firavun çok iddialı ve azgın bir söz sarf etmesine rağmen hemen canını almamış mühlet vermiştir. Bu çirkin sözü söyledikten sonra kırk yıl daha dünyada kalmıştır.10 Kur’an’ın haber verdiğine göre, sapkınlığın zirvesini yaşayan bu şahıs etrafındaki kodamanlara şöyle diyordu: “Firavun ise, “Ey ileri gelenler!” dedi: “Ben sizin için, kendimden başka bir tanrı tanımıyorum! (Söyleyin bana, bütün Mısır’ın sahibi ve efendisi ben değil miyim?”11

Hazreti Musa aleyhis selam’ın, Allah Teâlâ’yı tüm Alemlerin Rabbi olarak anlatmasına karşın tepki mahiyetinde söylenmiş bir azgınlık ifadesidir. Sanki, “O böyle iddia ediyor ama Mısır’da benden başka tanrı yok” demek istemiştir. Kur’an, itaatsizliğin sembol ismi Firavun’u ve ona mutlak itaat eden tebaasını “fasıklar” diye nitelemiştir.12 Unutulmaması gereken, fasıklara itaat edenler de fasık olurlar.

Kendi uluhiyetini iddia eden bu şahıs Hazreti Musa’yı şu sözleriyle tehdit etmiştir: “(Yüce Allah’ı en güzel şekilde tanıtan Peygamber’e dönerek, Firavun dedi k; bana bak, ey Mûsâ!) Eğer benden başka bir tanrı benimseyecek olursan, yemin ederim, seni zindana atacağım!” dedi.”13 Hazreti Musa, bir cesaret timsali olarak elbette ona itaat etmemiş ve davasından ödün vermemiştir. Bu direnç ve tavır karşısında müstekbirler suyun içindeki tuz gibi eriyip yok olmuşlardır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 Taberi, Cami’u-l Beyan, c. I, s. 265.
2 El-İsfahani, Müfredat, 297.
3 Bakara 2/34.
4 Bakara 2/87.
5 Nahl 16/23.
6 Ahkaf 46/20
7 Şevkânî, Feth’u-l Kadir, s. 1705.
8 Nâziat 79/17
9 Nâziat 79/24
10 Taberi, Cami’u-l Beyan, c. X. S. 435.
11 Kasas 28/38
12 Bak: Neml 27/12
13 Şuara 26/29

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Hayata farklı açılardan bak…

Bir olayı veya bir nesneyi ya da bir olguyu analiz ederken herkes bulunduğu pencereden, kendi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.