1 Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem sadece Kur’an-ı Kerim’i getirmekle görevli bir ulak veya postacı değildir.
2 Yüce Allah kendisini hem öğretmen, önder, Kur’an’ın müfessiri, kanun hazırlayıcı, hem de kadı ve yönetici olarak atamıştır.
3 Bizzat Kur’an açısından, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’e itaat ve sadakat bize farzdır.
4 Resullullah’a itaat etmeden Kur’an’a uyma iddiasında bulunan bir kişi, aslında Kur’an’ın takipçisi ve uygulayıcısı da değildir.
5 İslam hayat düzenini fiilen ve en küçük ayrıntılarına kadar kuran ve ayakta tutan Resulullah’ın sünnetidir!
6 Sünnet, Kur’an-ı Kerim’in öğretilerinin amaç ve hedeflerini belirleyerek Müslümanların medeni ve kültürel telakkilerini meydana getirmiştir!
7 Resulullah’ın sünneti, hayatın her alanında İslam’ın fiili kurum ve kuruluşlarını sağlam temellere oturtmuştur!
8 Gayretli âlimler sayesinde, Müslüman camia içerisindeki düşünen herkes, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’in sünnetinin güvenilirliğine tanık olmuştur.
9 Âlimler hadislerin son derece güvenilir kaynaklardan ümmete ulaştığını ve sahih rivayetleri kuşkulu rivayetlerden ayırmak için en iyi ilmi yolların kullanıldığını ortaya koydu ve herkes bu konuda emin oldu.
10 Sıradan Müslümanların zihin kalıbına, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’in hem risaletine iman edip hem de ona itaat etmekten kaçınma eğilimi gibi tutarsız bir davranış hiçbir zaman iyice yerleşmedi.
11 Beyninde eğrilik olmayan sade ve dürüst bir Müslüman, fiilen itaatsizlik edebilir ancak “Tabii olduğu Peygamber’e itaat etmeye hiç mecbur değildir” gibi bir inancı asla benimseyemez.
12 Beşeri felsefe ve düşünce akımlarından etkilenerek İslam’ın çağdaş bir versiyonunu ortaya çıkarmak isteyenler hiçbir zaman gereken umumi kabulü görmeyeceklerdir.
13 Burada garip olan da bu işi yapan kişilerin önüne Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini harekesiz yazıp koyarsanız, bunları doğru dürüst okuyamazlar bile. Ancak iddialarına bakarsanız, bugün Araplar bile Arapça’yı bilmemektedirler.
14 Onların hedefleri şunlardır: Hadislerin gerçekten Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem’e ait olup olmamaları konusunda kalplerde kuşku uyandırmak. Eğer bir söz veya hareket Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’e ait olsa bile bizim ona uymamız veya onu uygulamamız şart değil gibi bir kural ortaya koymak.
15 Sünnet’i inkâr etme fitnesi, İslam tarihinde ilk defa Hicri ikinci yüzyılda ortaya çıktı. Bu meşum çığırın ilkleri Hariciler ve Mutezililer oldu.
16 Hariciler, hadislerin doğruluğundan şüpheye düşürme ve Sünnet’in uyulmaya layık oluşunun inkârı gibi iki yönlü bir politika izlediler.
17 Mutezililer felsefe adıyla gelen her şeyi tamamen aklın ve akılcılığın gereği sandı ve İslam inanç ve kurallarının tamamıyla bu sözde akılcı ölçülere uyacak şekilde yorumlanmasını istediler.
18 Eski dönem Mutezileninkine oranla bin defa daha teslimiyetçi zihne sahip yeni bir Mutezile doğmaya başladı.
19 Eski çağda bu fitnenin bayraktarlığını yapanlar ilim sahibi kimselerdi. Arap dil ve edebiyatında kendilerine yer edinmişlerdi.
20 Şimdikiler ise Hadis ve Fıkıh hakkında olsa olsa bazı kulaktan duyma bilgilerle hem de oryantalistlerin verdiği bilgilerle yetinirler.
21 Eski Mutezile’ye oranla yeni Mutezile’nin seviyesinin ne kadar düşük olduğu apaçık ortadadır.
Not: Bu cümleler belirtilen kaynaktan iktibas edilmiştir. Ebul Ala Mevdudi, Sünnetin Anayasal Değeri, Tercüme: Dr. N. Ahmet Asrar, s-11-21, Önsöz)
Ebul Ala Mevdudi/ İrfanDunyamiz.com
BENZER YAZILAR
İstikamet Yazıları ↗
İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.
Kaynak Metinler ↗
İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.