Musa Efendi sofra tertibini önemserdi…

Musa Efendi hadis-i şerifte geçtiği üzere Ramazan’a hazırlanan bir insandı. Namaza hazırlandığı gibi… Bu hazırlanmayı bir şuur olarak söylüyorum. Yoksa abdest almak namaza bir hazırlıktır ama kalben de hazırlanmak gerekir.

Musa Efendi’nin hayatında yapacağı her güzelliğe bir hazırlık safhası vardı. Yemeğe hazırlanışı bile farklıydı. Çünkü yemek de ibadet hayatımızın, kulluğumuzun mühim bir parçası. Ona güzel hazırlanırsanız, bir idrakle yemeğe oturursanız o da bir ibadettir aslında.

Tâzim insanıydı

Sevgili kardeşlerim, buraya dikkat ediniz lütfen: Musa Efendi’nin hayatındaki her şey ‘tâzim’ kelimesiyle ifade edilebilir. Harem-i Şerif’te iftarlar verilir Ramazan’da. O sofralar çoğu zaman tertipsiz bir şekilde oluşturulurdu.

Musa Efendi Hazretleri de bu durumdan rahatsız oldular ve son derece güzel, titiz ve temiz bir iftar sofrası hazırlanmasını emir buyurmuşlardı. Sofraya da tâzim ederek, hürmet göstererek yedi yıldızlı otel titizliğinde bir sofra hazırlanmıştı.

“Buraya gelenler Resulullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in misafirleridir. Bu insanlara ne kadar güzel ikram edilirse edilsin azdır” diye düşünüyordu Musa Efendi Hazretleri.

Adeta o güzel beldede yepyeni bir çığır açıldı. Bu durum oradaki yöneticilerin de dikkatini çekmişti ve bu sofrayı kimin kurdurduğunu merak etmişlerdi. Bu manada Musa Efendi sofranın tertibi hususunda oradaki yöneticilere bir örnek olmuştu ve şu anda hakikaten eskisine nazaran çok daha tertipli kurulur sofralar.

İnfak hayatı

Hayatı verme üzerine programlanmış bir insan olan Musa Efendi Hazretleri Ramazan ayında nereye ne verilecek ise bunların hesabını Şaban ayında yapardı. Şaban ayında iken “Ramazan geliyor, hazırlanalım” buyururlardı.

Musa Efendi’nin bir ‘verme planı’ vardı. Musa Efendi’nin zaten günlük programında hiç aksamayan Kur’an, tasadduk ve ikram ilişkisi Ramazan aylarında daha da yoğunlaşırdı.

Merhum Musa Topbaş Efendi Hazretleri derdi ki: “İnsan Allah için bir şey verdiği zaman Allah o insanın sadrını açar.” Bunu söylerken elini göğsünün üstünde gezdirirdi. Demek ki o sadır açılmasının zevkine varan insan hep açılsın istediği için açılma vesileleri bulmaya çalışıyor. Fakire veriyor, öksüze veriyor, yetime veriyor; veriyor da veriyor yani. O kişinin hayatında vermek zevki, fedakarlık zevki, merhamet zevki başlıyor.

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem hakkında “Özellikle Ramazan ayında rahmet yüklü bulutlar gibi cömertliği daha da artardı.” buyrulur. İşte Allah dostları da Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in izinde oldukları için Musa Efendi’yi de Ramazan aylarında bu şekilde görürdük.

Takke’yi teşvik ederdi

Bazı yaz Ramazanlarında ve Kadir Gecelerinde teravih namazı için Sultanahmet Camii’ne giderdik ve genellikle caminin bahçesinde otururduk. Musa Efendi oraya dahi bir hazırlıkla giderdi. Gençlerin pek takke giyme alışkanlıkları yok diye, bakarsınız Medine-i Münevvere’den gelmiş bembeyaz takkeler ve güzel kokularla dolu bir poşeti bize verir, tam namaza kalkılacağı zaman biz safların arasında dolaşmaya başlardık. Herkes koşardı o takkeleri kapmak için. Sonra bakardık ki o grupta çok farklı bir güzellik olurdu. Rahmetli üstadımız hayatın her anını böyle kanaviçe gibi değişik güzelliklerle işleyen bir insandı.

Not: Bu yazı Süleyman Ragıp Yazıcılar imzasıyla yayınlanan Haziran 2016 tarihli Genç Dergisi’ndeki Abdullah Sert Hoca ile yapılan bir mülakattan kısmi olarak iktibas edilmiştir.

Abdullah Sert/ İrfanDunyamiz.com

KONYA ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.