Sevgili çocuklar! Abdullah ve Kaya isminde henüz 15’inde iki kardeş varmış. İkisi de çok önemli bir sınava hazırlanıyorlarmış. Ama bu sınava hayatlarında tek bir sefer girme hakları varmış, ikinci bir hakları mümkün değilmiş. Sınav onlar için o kadar önemliymiş ki kazandıkları takdirde hayatları boyunca mutlu olacak, her türlü imkânı elde edecek ve tüm arzularını temin edebileceklermiş.
Ama kaybettikleri takdirde de tam tersine hayatları boyunca çok çetin ve dayanılmaz zorluklar onları bekliyormuş. Yani kelimenin tam manasıyla hayatî öneme sahip bir sınavmış bu. Sınavın kuralları da şöyle imiş:
Sınav kuralları
- Her doğru bir yanlışı götürür.
- 1 doğru en az 10 puan kazandırır.
- Her yanlıştan sadece 1 puan kırılır.
- Sınav süresi bittiğinde bir saniye bile solonda bekletilmez.
- Sınav kurallarına uymayanlar cezalandırılır.
Bu iki delikanlı kendi gibi milyonlarla beraber sınav salonuna girerler. Abdullah, kendi gibi duyarlı, şuurlu, gençlerle hemen soruları çözmeye koyulur. Hiçbir şeye aldırmadan sınavda olduğunun bilinciyle hareket eder. Sınavın ciddiyetine aykırı hiçbir harekette bulunmaz.
Kaya ise sınava girmiştir ama bir türlü sınavda olduğunun farkında değildir. Kah havalara bakar, kah kafasını koyup uyur, kah ayağa kalkar, kah esner, kah güler… Görevliler tarafından yapılan ikazlara ise hiç aldırış etmez. Sınavını bitirenler sınav salonunu terk etmeye başlamıştır. Görevliler süresi dolanları teker teker dışarı çıkarsalar da Kaya onları hiç umursamaz.
Görevliler Abdullah’a yaklaşıp nazikçe “Süreniz doldu, sınavdan çıkabilirsiniz” derler. Abdullah, sınavı başarılı geçmiş olmanın huzuru ve sonucunda kazanacağı büyük ödülün heyecanı ile tebessümle salondan çıkar. Kendinden önce salondan çıkan sevdiği arkadaşları ile sohbet eder, sınavın kritiğini yapar.
Görevliler kaşları çatık bir vaziyette Kaya’nın yanına gelirler. Kaya onları görür görmez; “Ben henüz soruları çözmedim, lütfen bana biraz daha süre verin. Söz veriyorum hemen sorularımı çözeceğim” der ama dinletemez. Sınav görevlileri güvenlik görevlilerini çağırmak zorunda kalırlar.
Elinde coplarla gelen güvenlik görevlileri onu yaka paça salondan çıkartırlar. Ve daha sonra ona sınav kurallarına uymadığı için ceza verilir. Kaya yaptıklarına çok pişman olmuştur, ağlar sızlar ama ne yazık ki sınav bitmiştir ve bir daha tekrarı da yoktur.
İşte bu imtihan
Şimdi sevgili çocuklar! İşte bu hikâyedeki önemli imtihan insanın dünya hayatındaki kulluk imtihanıdır. Rabbimiz buyuruyor ki: “O hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 2)
Bu sınavda her doğrunun bir yanlışı götürmesi şu ayet-i kerimeye işaret eder: “İyilikler kötülükleri giderir. Bu öğüt alanlar için bir öğüttür.” (Hud; 114)
Bir doğru yapan öğrencinin on kat puan alması, dünya hayatında kulların her bir iyiliğine en az on kat ödül verilmesine işarettir ki bu konuda Cenab-ı Allah şöyle buyurur: “Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. (En’am, 160)
Buna karşın bir yanlış yapandan sadece bir puan kırılıyor. Yani Allah Teâlâ öyle merhametlidir ki dünya hayatındaki kötülüklere sadece bir misliyle ceza veriyor. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” (En’am, 160)
Bu sınavın süresi çok hassas demiştik öyle değil mi? İşte bu kurala da şu ayet-i kerime işaret ediyor: “Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (A’raf, 34)
Sınavın sonunda elinde copuyla gelen görevliler ise sanki şu ayet-i kerimeyi hatırlatıyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6)
Sınav bittikten sonra artık ağlamanın sızlamanın faydası yoktur. “Bana biraz daha süre tanıyın” diyen Kaya’nın durumu şu ayet-i kerimede anlatılıyor: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince; ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” (Mü’minun, 99-100)
Tekrarı olmayan bu sınava sadece bir defa girme hakkı olduğunu söylemiştik. Artık sınav bitmiştir ve ağlamanın sızlamanın bir faydası olmayacaktır. Çünkü geri dönüşü olmayan bir yola girilmiştir.
Gelin düşünelim
Sevgili çocuklar! Şimdi gelin biraz Abdullah ve Kaya’yı düşünelim. Abdullah ne kadar da akıllıca davrandı öyle değil mi? Kısa bir sınav süresini bilinçli bir şekilde değerlendirip, heva ve hevesine uymadı. Şeytanın oyununa gelmedi. Ve neticede tarif edilemez, sonsuz, ödüllere kavuştu. Kaya ise büyük bir aptallık yaparak kısacık bir sürenin zevkine kandı. Nefsine ve şeytana uydu. Neticede o büyük ödülleri kaybettiği gibi ebedi hüsrana maruz kaldı.
Evet, her birimiz ya bir Abdullah ya da bir Kaya’yız. Allah Teâlâ bizi bu dünya salonuna imtihan etmek üzere getirmiştir. Süremiz dolunca ölüm melekleri bizi kabir kapısından dışarı çıkaracaklar. Ama ya kazanmış ya da kaybetmiş olarak. Bunun tercihini bize bırakmış ve her iki imkânını da bize sunmuştur. Akıllıca davranmak veya davranmamak bize bırakılmıştır.
Önderimiz, liderimiz, rehberimiz Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem bakın ne buyuruyor? “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.” (Tirmizî, Sıfatü’l Kıyâme, 25)
Hakikaten de öyle değil midir? İman edip mü’mince yaşayan ve Rabbinin rızasına kavuşan kimse en akıllı kimse değil midir? Buna karşın geçici bir heves uğruna dünyanın oyun ve eğlencesine aldanan kimse kendisine yazık etmiş olmaz mı? Sevgili çocuklar hepinizi Allah Teâlâ’ya emanet ediyorum.
Tayyip Elçi/ İrfanDunyamiz.com
Çocuk Bahçesi ↗
Küçük çocuklar için hazırlanmış güzel ve seçme yazılar okumak için tıklayın.
Fıkra Deposu ↗
Birbirinden güzel neşeli fıkralar okumak için fıkra depomuzu tıklayın.