Dikkat etsek ne güzel olur!

Allah Teâlâ’nın sana verdiği nimetleri düşünsene! Onun katındaki hiç bir nimet eksilmemiştir, eksilmez de. Öyleyse şükredebilmek için önce nimeti fark etmeli. Bu gerçeğe Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle dikkat çekiyor: “Allah’ın eli doludur. Gece gündüz yaptığı cömertçe lütuflar, O’nun elindekileri tüketmez. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri neler verdiğini görmüyor musunuz?” (Buhârî, Tevhîd, 19)

Merhum Hacıveyis Hocaefendi, sahip olunan imkanlara her daim şükür halinde bulunan bir dünya görüşüne sahip bir zat-ı kiramdı. Öyle ki su dolu çömleği kuyuya iple sarkıtıp suyun soğumasının neticesi buz gibi suyu içince söylediği söz muhteşem: ”Ellerin bağları bahçeleri var. Bizim de Çayırbağı suyunu buz gibi yapan çömleğimiz var.” Lütfen sahip olduğumuz imkanların kadir kıymetini bilip, şükür halinde olalım. Şükürsüzlük afettir dikkat edelim.

Kul hakkına dikkat

Kul hakkını çok dar çerçevede düşünüyoruz. Oysaki kul hakkına hayatın her anında girebiliriz. Kul hakkı hassasiyeti onun için hayatı disipline edecek bir bilinçtir. Örneğin şehrinizin selatin camisinde namaz kılmak için aracınızla yola çıktınız. Aracınızda seyir halindeyken burnunuzu temizlediğiniz mendili camı açarak umarsızca caddeye bıraktınız. İşte bu kul hakkıdır.

Yine aracınızı camiye gitmek için bir apartmanın bodrum dairesinde yaşayan ailenin tek ışık alan penceresinin önüne park ettiniz. Aile sizin kararttığınız odanın aydınlanması için lambaları açmak zorunda kaldı. Siz de takkenizi giydiniz camide namaza durdunuz. İşte ufacık belki ama kul hakkı hassasiyeti olmayınca, kul hakkını sadece ticarete hasrettiğinizde yapılan amme hukukuna varacak kadar büyüyecek kul hakkı manzaraları.

Şunlar da kul hakkı hassasiyetinin gereği değil midir? Mahalle çeşmelerinde araba yıkamamak. Mahalle çeşmelerinin yanından geçerken eğer çeşme açıksa kapatmak, bozuksa su arızaya bildirmek, Çöpleri çöp kutusuna atmak, Trafik lambasında dururken aracın kül tablasını caddeye boşaltmamak. Kuşlar yiyip ölmesin diye sakızları ortalık yere atmamak. Bunlar kişinin Müslümanlığının, ahlakının güzelliklerindendir. Onun için Müslümanlık çok ince ve hayatı kuşatan bir şuur halidir. Dikkatli olmak lazım.

Şeytana dikkat

Abdest, namaz, oruç, zekat bizi Müslüman kılan, vazgeçmemiz mümkün olmayan ibadetlerimizdir. Dedikodu, laf taşıma, kusur araştırma, gıybet, yalan gibi manevi hastalıklardan uzaklaşmak; kazancımızı bozan faiz, kredi, aldatma gibi şüpheli, haram şeyleri terk etmek ise hem bizi hem ailemizi hem de toplumumuzu koruyacak değerlerimizdir. İşte bunlar şeytanın hedefindedir.

Şeytan en çok da sağdan yaklaşır insana. Nasıl mı? Sadaka vereceksin, 50 lira vermeye niyetlendin diyelim. Hemen devreye girer sağdan. “N’olacak, niye vereceksin 50 lirayı, çok.” 40 liraya düşürürsün. Sonra yine devreye girer. “Çok yahu. N’apacan 40 liraya neler alırsın. Fazla.” 20 lira, 10 lira derken sadaka 1 liraya düşer.

Zekat vereceksin, şer’î hesaba göre 20 bin zekatın var. Şeytan devreye girer; “Seneye verirsin. Bu sene 5 bin lira ver yeter. Ne emekle kazandın” der. Sen de ona uyarsın, zekat güme gider. Namaza niyetlendin, devreye girer. “Az sonra, az sonra” derken namaz geçer gider. Sonra seni namazdan soğutur. Onun için her şeye şeytanın karışacağını unutmayalım. Dikkat edelim.

Nefsin tuzaklarına dikkat

Kendimizi aklamayı, temize çıkarmayı; dilimizle, gönlümüzle kendimizi beğenmeyi, beğendirmeyi çok severiz. Şunu yaptım, şunu verdim, şunu okudum, şundan sakındım, şuna tövbe ettim vs. Fakat bizi yaratan Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur.” (Necm, 32)

Demek ki Rabbimizden gizleyeceğimiz, ondan saklayacağımız hiç bir şeyimiz yok. Bir bilge kişi şöyle demiş: “Kardeşim, öldüğünde kokusundan ikinci gün yanından kaçacağınız insanoğluna kendinizi beğendirmek, kabul ettirmek için uğraşmayın.” Onun için yapıp ettiklerimizi kendimize ya da başkasına değil O’na beğendirmeye, O’nun rızasını kazandırmaya adayalım.

Başkası gibi olmak için çabalamaya gerek yok! Herkesin özelliği farklı farklıdır ve kendisine hastır. Kendi özellikleriyle yetinmeli ve onlarla mutlu olmayı bilmeli insan. Başkası gibi olmaya çalışmak, kendi bedeninden iki üç beden büyük elbise giymek gibidir. Sende iğreti durur ve seni çirkin ve yakışıksız gösterir. Bir çok maskeyle belki bu dünyada yaşayabiliriz, yaşadığımızı zannederiz ama şunu asla unutmayalım ki sadece kendi yüzümüzle hesap vereceğimiz yere gidiyoruz. Dikkat edelim…

Haddimizi bilelim

Rabbimizin hangi nimetini yalanlayabiliriz? Sahip olduğumuz hangi nimet Rabbimize ait değil ki? Hangimiz sipariş vererek göz sahibi olduk, kulak, ayak, el, burun sahibi olduk? Kaç para ödedik, azalarımıza, aklımıza, evladımıza? O zaman Rabbimizi unutmadan yaşayacağız, ibadetlerimizle, salih amellerimizle ölünceye kadar Rabbimize şükür etmeye devam edeceğiz.

Sipariş vererek ve bedel ödeyerek sahip olmadığımız azalarımızla başkasına üstünlük taslamak ne acayip had bilmezliktir. Hepimizi Bedi’ olan yani orijinal olarak var eden Yüce Allah yaratmadı mı? İyi düşünelim, sipariş vererek, bedel ödeyerek sahip olmadıklarımızla başkasına hava atmayalım. Üstünlük taslamayalım! Kendimizi beğenmeyelim ve haddimizi bilmeye dikkat edelim.

Zalim de olmamaya dikkat edelim. Adam yıllarca kiracı olmuş, ev sahiplerinin, dükkan sahiplerinin zulmünden dert yanmış, sonra kendisi kiraya verecek mülk sahibi olmuş, önceden dert yandığı zalimliği kendisi yapmaya başlıyor. Adam memurken amirlerinin despotluğundan dert yanıyor, devran dönüp kendisi amir olduğunda aynı despotizmi memurlara yapar hale geliyor.

Demek ki varlık sahibi, iktidar sahibi olmak farklı bir sabrı gerektiriyor. Sabredenler kazanıyor, zulmedenler kaybediyor. Her imkan ve her yokluğun sabrı mutlaka vardır. Biz ne bollukta şımaranlardan, ne de yoklukta isyan edenlerden olalım. Ne mutlu haddini bilip sabredenlere.

Sami Büyükkaynak/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Nurlu mücahid Bayram amca…

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.  Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım.”                              Mehmet Akif Ersoy …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.