Krediyle alt üst olan hayatlar…

İnsanımız İslamî hayat tarzını benimsemediği için, başı beladan kurtulmuyor. Dışarıdan siz onu refah içerisinde, her şeyi var, yediği önünde yemediği arkasında sanıyorsunuz ama hiç de öyle değil. Zikir olmayan, ibadet olmayan, namaz olmayan hayat insanı boğdukça boğuyor, huzur vermiyor.

Çok gezdiğimiz için çok kimselerle konuşuyor, çok kimselerin derdini dinliyoruz. Yine böyle sohbet ortamında tanıştığımız bir beyefendi; “Hocam ben ne yaptım, nasıl bir hata yaptım da böyle rezil rüsva oldum? Keşke evim, arabam şu siyaset sarhoşu arkadaşlarım olmasaydı… Ne yapsam, nerden başlasam, şaşırdım kaldım… Ne olur Allah rızası için bana yardımcı olun!” dedi.

Kredi var mı?

Böyle durumlarda sorduğum ilk soru genellikle aynıdır. Ona şöyle dedim: “Hay hay elimizden geleni yapalım. Ama isterseniz önce benim şu soruma cevap verin. Araba, ev alırken kredi çektiniz mi? Ya da kredi kartları ile aranız nasıl?” Şöyle bir duraksadı. “Başka türlü imkanım yoktu, mecbur kaldım. Etrafımızdaki insanlar bizi yoldan çıkardılar. Hacısı, hocası herkesin kredi çekip zengin olduğunu görünce biz de bir kere bulaşmış olduk” dedi.

“Ha demek öyle, mecbur kaldınız… O nasıl söz… Yani faiz yemeye, Allah ile savaş açmaya mecbur kaldınız, öyle mi? Sahi bankadan kredi çekerken imanınız sizi rahatsız etmedi mi?” diyerek vicdan muhasebesi yapmasını istedim. “Hocam karar verinceye kadar çok düşündüm; hatta eşim bana yalvardı; ‘Etme eyleme dünyalıklar için ahiretimizi berbat etme’ diye… Zavallı kadının sözünü tutmadım” dedi.

Allah’ın hoşnut olacağı salih ameller olmayınca hayat insana hiç gülümser mi? Her şeyin her zaman yolunda gideceğine bir garantimiz mi var? Rabbimiz Kur’an’ında buyuruyor ki: “Erkek olsun, kadın olsun; kim mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, artık ona elbette hoş bir hayat yaşatacağız! Ve muhakkak onlara (âhirette) mükâfâtlarını, yapmakta olduklarının daha güzeli ile vereceğiz!” (Nahl, 128)

Film gibi

Dokunsan ağlayacak gibi bir hali vardı. Konuşmak ve derdini dökmek istediği her halinden belliydi. Başladı anlatmaya ibretli hikayesini: “Hocam 25 yıllık evliyim, eşime ve çocuklarıma sözüm geçmiyor. Eşim ilk beş yıl melek gibiydi, sabahları kesinlikle namaza kalkar, en az yarım cüz Kur’an-ı Kerim okumadan yatmazdı. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı. Belli bir zaman sonra bu güzellikleri gitmeye başladı.

İlk kızım doğduğunda çok sevindik. Çocuk okula başladı, evimiz okula uzakta olduğu için araba aldık. Daha sonra evimizi büyütelim dedik, çok şükür şimdi saray gibi evimiz var. İki kızım, bir oğlum var, küçükken Kur’an okudular fakat şimdi hiçbiri namaz kılmıyor.

İki yıl önce kızım tutturdu; “Başımı açacağım, arkadaşlarım bana gerici diyorlar.” Ne kadar mücadele ettiysem başarılı olamadım. Önce başını açtı, daha sonra kısa kıyafetler giyinmeye başladı. Diğer kızım da ablasına uydu, o da din dışı bir hayat seçti.

Eskiden sabah namazına kalkan, sabahın seherinde eline Kur’an alan eşim de her şeyi terk etti. Geçenlerde oğlum eve geç geldi, yatamamıştım. Evde beklerken gecenin yarısında geldi ki zilzurna sarhoş… Aman Allah’ım! Elbiseleri öyle kötü kokuyordu ki meğer esrar, eroin de içiyormuş.

Zavallı babam 80 yaşında baston ile camiye giderken ben de namazı niyazı terk ettim. Geçenlerde babamı ziyarete gittim, beni evinden kovdu. Babam; ‘Bizim eve yaklaşmayın, senin gibi evladım olmaz olaydı, zengin olacağım dedin, haysiyetinden namusundan her şeyinden oldun’ dedi, ağlamaya başladı.”

Niye geldin?

Tabi bu arkadaş daha uzun şeyler de anlattı fakat sizleri sıkmamak için burada kesiyorum. “Evet fazla söze gerek kalmadı” dedim; “Allah’ın şiddetle yasak ettiği pisliğe bulaşmışsın. Dünyada bu çektiklerin ile kalsan keşke… Bu gidişle daha neler çekersin neler… Ya bir de ahirette şeytan çarpmış gibi perişan bir halde olacaksın ki eyvah eyvah… Gel önce bu kredi denen pislikten kurtul?”

“Hocam bu saatten sonra çok zor… Ceplerim kredi kartı ile dolu; bir banka değil ki kurtulayım, ondan aldım ona verdim; sadece kendim için değil birkaç arkadaşıma da kefil oldum” dedi. Dilim döndüğünce faiz yasağı ile ilgili ayetlerden bahsettim. Böyle insanlar çaresiz olurlar, biraz daha net ve kararlı bir edayla şunları söyledim:

“Bana bak. Hem alışkanlıklarımdan vazgeçmem hem de bu halimden kurtulmak istiyorum diyorsun. Sen açık kapıları kapatıp pencereden girmek istiyorsun. Eğer kurtulmak istiyorsan seni Yaratan ile açtığın savaşa son ver. En yakın camiye veya tenha bir yere git, vicdanın ile biraz konuş. Kendine sorular sor… Ben, Allah’ın varlığına inanıyor muyum? Ben ahirette dirilmeye inanıyor muyum? Beni kim yarattı? Nereden geldim? Nereye gidiyorum?”

Bu arkadaş ile uzunca konuştuk. Ayrılırken “Neml Suresi 62. ayeti oku, dua et, öyle yat” dedim.

Ertesi gün

Ertesi gün sabahın erken vaktinde telefonum çaldı. “Hocam size gelmek istiyorum” dedi. “Bu saatte mi?” dedim; “Evet” dedi. Kısa bir müddet sonra geldi, selam verdi, ağlamaya başladı: “Hocam yıllardır unuttuğum birçok şeyi siz bana hatırlattınız. Bu gece uyku tutmadı sabaha kadar ağladım. Şimdi kararımı verdim, bankalardan kurtulmaya çalışacağım. Tabi arabamı ve evimi satmam gerekiyor. Bakalım evdekiler razı olacak mı?”

Bu minval üzere bir sohbet yaptık ve ayrıldık. Zaman zaman çeşitli vesilelerle görüştük. Ben size bu uzun hikayeyi biraz daha kısaltayım. Neticede bir yıl içerisinde bankalardan kurtulmuş. Eşi kendisine zorluk çıkarmamış, fakat çocukları çok zorluk çıkarmışlar. Bu arada hapishaneye düşen oğlu mahkumların bazılarından etkilenmiş namaza başlamış. Kızları ile çok mücadele etmiş ama başarılı olamamış, üzüntüden mide kanseri olmuş.

Son görüşmemizde; “Kemoterapi alıyorum, yolun sonuna geldik, bana ne tavsiye edersiniz?” dedi. “Adem aleyhis selâmın duasını çok yapın” dedim. “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer sen bizi bağışlamazsan, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (A’raf, 23)

Faiz belası

Ayrılırken; “Hakkını helal et, seni çok rahatsız ettim” dedi. “Estağfirullah biz inancımız gereği yardımcı olmaya çalıştık” dedim. Çok geçmeden vefat ettiğini duydum. Cenaze namazı için gittiğimde kızları da gelmişler, ağlayıp duruyorlardı. Onlara; “Ağlamayın inancınıza dönün, hem siz hem de babanız rahat eder” dedim.

Değerli kardeşlerim sizlere bu yazıda gerçek bir kesit sunarak, faiz ve kredi belasının nelere mal olduğunu hatırlatmaya çalıştım. Son zamanlarda faizler şöyle arttı böyle arttı diye haberler duyuyoruz. Bir trilyonu olan bir insana ayda 35- 40 bin lira faiz verirseniz o insanı helali ile çalışmak yerine faizle geçinmeye teşvik etmiş olursunuz.

Rahmetli Erbakan Hocamız ömrü boyunca faizle savaşmıştı. “Sizi gidi faizciler” diyerek bu rantçılara kızması meşhurdu. Vah benim ülkem vah! Yazık oldu milletimize! Bir millet yok edilmek isteniyor, lütfen seyirci olmayın. Faiz düzeni nice ocakları yıktı şimdi yeni kurbanlar arıyor. Dilimiz döndüğünce bu faiz belasını insanımıza anlatmaya gayret edelim.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Bize nasıl kıydınız?

Bir otobüs yolculuğundayım, yolcuların birçoğu uyuyor. Önlerindeki ekranlardan akan pislikleri izleyerek günah bataklığına batanlar da …

Bir yorum

  1. Bismillâh.

    Es Selâmû Aleykûm ve Rahmetûllâhi ve Berâkâtûh.

    O kardeşimize Allah’tan Rahmet ve Merhamet niyaz ederiz.
    Allah (C.C.) taksiratlarını da Affeylesin.
    Mekân’ı Cennet Olsun.

    Âmin.

    Bu hikâyede farkettiğim bir husus da kız evlâdlar!.. Kız evlâdlar çok zor yetiştiriliyor ve çok asi oluyorlar! Erkek evlâd daha kolay yola geliyor, VesSelâm.

    Yazılarınızı peyderpey takip ediyorum. Cum’a Günü yazılanları muhakkak okuyor ve anladığım kadarıyla da Cum’a Mesajı olarak paylaşıyorum.

    Allah’a (C.C.) emanet ol(un), İn şa Allah

    Ve Aleykûm Selâm ve Rahmetûllâhi ve Berâkâtûh.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.