Yüce dinimiz İslâm’ın temel kaynaklarından birincisi Kur’ân-ı Kerîm, ikincisi de Sünnet-i Şerîftir. Her Müslümanın, Yüce Allah’ın kitabından haberdâr olması ve Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’i tanıması boynunun borcudur. Müslüman olmak demek, bilgiye tâlib olmak demektir. Bilginin kaynağı da Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bilgisiz yani Kur’ân’sız Müslümanlık olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz efendimiz: “İlim öğrenmek her Müslümanın üzerine farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime 17.) buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz’in bu hadîs-i şerîfinde zikredilen “ilim” kelimesi, âlimler tarafından herkesin öğrenmesi gerekli olan “ilmi-i hâl” olarak yorumlanmış ve bunun kapsamına iman, namaz, oruç, hac, zekât, helâl, haram gibi temel bilgilerin girdiği belirtilmiştir. Müslüman olan herkesin derinlemesine Kur’ân ve Sünnet bilgisine sahip olması düşünülemez. Müslümanların, Kur’ân’dan ve Sünnet’ten uzak kalmaları da düşünülemez. Bu iki kaynak üzerinde yoğunlaşmayan kimselerin bu kaynaklardan süzülen ve alınması hazır hale getirilen bilgileri almaları lazım gelir. Bu bilgiler “ilm-i hâl” bilgileridir.
İlk ilmihaller
“İlm-i hâl” sözlükte “davranış bilgisi” anlamına gelir. Terim (ıstılah) olarak “îmân, ibâdet, muâmelât (günlük yaşayış), ahlâk, yer yer büyük peygamberler, ayrıca Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in hayatına dair özlü bilgileri ihtiva eden el kitabı” diye tarif edilebilir. Temel dînî bilgileri ihtiva eden ve Müslümanları İslâm dini konusunda bilgilendiren kitaplar, “ilm-i hâl” kitaplarıdır.
İslâmî ilimler sahasında ilk te’lif eserler, Hicrî ikinci (milâdî sekizinci) yüzyılda kaleme alınmıştır. İlk kaleme alınan bu eserler risâle şeklinde kısa ve muhtasar eserlerdi. Daha sonraki yüzyıllarda uzun şerhler ve hâşiyeler yazılmıştır. Âlimlere hitap eden bu kaynak eserler, dînî konuları ayrıntılı biçimde ele alacak şekilde kaleme alınmıştı. O sıralarda eğitim daha çok hoca merkezli olup sözlü geleneğe dayandığından, halk için temel konularda özlü bilgiler ihtiva eden, dili sâde, anlatımı basit, hatta ezberlenmeye müsait eserlere ihtiyaç duyulmuş, bu sebeple Osmanlılar döneminde ilk ilmihâller ortaya çıkmıştır.
İlk ilmihâllerin ortaya çıkışı, Arapça yazılmış bazı eserlerin Türkçe’ye tercüme edilmesi ve eksik görülen kısımların tamamlanmasıyla başlamıştır. Daha sonra kolay ve anlaşılır kitaplar kaleme alınmıştır. Osmanlı döneminde yazılan bu tür eserlerin en bilineni ve meşhur olanı “Mızraklı İlmihâl”dir. Sıbyan mekteplerinde, câmilerde, köy odalarında ve evlerde okunan bu kitabın halkın din anlayışını etkilediği bilinmektedir.
Tanzimat’tan sonra okullarda din derslerinin programda yer almasıyla birlikte ilmihâl kitaplarının yazımı daha bir hız kazanmıştır. Bu hız, Cumhuriyet’in ilk yıllarında birdenbire kaybolmuştur. Harf inkılâbından sonra Müslüman halkın imdadına Ahmed Hamdi Akseki, Numan Kurtulmuş ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi hocaefendiler yetişmiştir.
O akla gelir
Ahmed Hamdi Akseki’nin yazdığı “İslâm Dini” isimli kitap 1933 yılında Ankara’da, Numan Kurtulmuş’un yazdığı “Amentü Şerhi” isimli kitap 1943’de İstanbul’da, Ömer Nasuhi Bilmen’in yazdığı “Büyük İslâm İlmihali” de 1947’de İstanbul’da neşredilmiştir. Ellili ve altmışlı yıllarda Müslüman halkımız bu ilmihâllerle yetinmiş, yetmişli ve daha sonraki yıllarda piyasaya daha güzel ilmihaller çıkmıştır.
Sonradan çıkan ilmihâl kitapları hem dil hem de tertip ve düzen bakımından daha güzel bir seviyeyi yakalamışlardır. Bunlar içerisinde özel olarak “Kadın İlmihâli” veya “Âile İlmihâli” şeklinde neşredilenler de vardır. İlk “Kadın İlmihâl”ini 1947 yılında Cemal Öğüt kaleme almıştır.
Türkiye’de “ilmihâl” denilince rahmetli Ömer Nasuhi Bilmen’in yazdığı “Büyük İslâm İlmihâl”i akla gelir. Rahmetlinin bu eseri, en çok okunan ilm-i hâllerden biridir ve hemen hemen her Müslümanın evinde vardır. Son senelerde Mehmet Tâlû ve arkadaşları bu eseri sadeleştirdi ve daha anlaşılır hale getirdiler.
İlmihal okumalıyız
Biz Müslümanlar bu sahada yazılan eserleri temin edip sık sık okumalıyız. İmân, ibâdet ve muâmelat konusundaki bilgilerimizi bu eserlerden almalıyız. Abdestimizin sağlam, namazımızın sahih, orucumuzun makbûl, haccımızın mebrûr olması için devamlı bu eserlere mürâcaat etmeliyiz.
Bu sebepten dolayı biz devamlı ilmihâl okuyoruz; çünkü devamlı ibâdet ediyoruz. Devamlı yapığımız ibâdetlerin alışkanlık halini almaması ve gerçekten ibâdet olması için her gün onlarla daha ciddî bir şekilde ilgileniyoruz. Yani ibâdetlerimize değer veriyoruz. İbâdetlerimizin, Rabbimizin emrettiği ve peygamberimizin yaptığı şekilde olması için gayret gösteriyoruz.
Son senelerde, ülkemizde “ilm-i hâl” kitapları konusunda güzel gelişmeler oldu. Son devir Osmanlı âlimlerinden Mehmed Zihni Efendi‘nin “Nîmet-i İslâm” isimli kitabı sâdeleştirilerek neşredildi. “Mızraklı ilm-i hâl”in yeni baskıları yapıldı. Bu sâdeleştirme ve nakillerin yanında güzel te’lif eserler de yayınlandı.
Uludağ Üniversitesi Bursa İlâhiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hamdi Döndüren Bey, kültürümüze yerleşen ilm-i hâl geleneğini üç yeni te’lif eserle devam ettirdi. Hamdi Hoca, ilk olarak “İbâdet İlm-i hâli”ni çıkardı. Hocamızın bu eseri gerçekten bir boşluğu doldurdu. Hocamız, bu eserde bütün ibâdetlerimiz hakkında anlaşılır bir dil kullanarak bilgi vermektedir.
Hocamız, bu eserden sonra “Âile ilm-i hâli”ni neşretti. İkinci eser daha büyük bir boşluğu doldurdu. İnsanlar, özellikle gençler kimseye sormaya cesaret edemedikleri konuları bu kitaptan öğrendiler. Bu kitap, evli olanlara sorumluluklarını, bekâr olanlara da iffetli yaşamayı öğretti. Hocanın bu iki kitabının her evde bulunması lazım geldiğini söyleyebilirim. Bu kitapların güzel bir tarafı da, konuları soru ve cevaplarla daha anlaşılır hale getirmesidir.
Ticaret ilmihali
Bu serinin üçüncü kitabı da “Ticâret ve İktisat İlm-i hâli”dir. Hocamız, bu eserinde bugüne kadar gelen ilm-i hâl geleneğimizde dokunulmayan konuları ele almış ve bizleri bu konularda bilgilendirmiştir. Ticâret ve iktisatla uğraşan, bu konuları merak eden, helal kazanmak isteyen herkesin bu kitabı alması ve hazmederek okuması gerekir. Bu kitap, çoluk çocuğuna helal yedirmek isteyen, İslâmî kurallara uygun ticâret yapmak isteyen, meşrû yollardan zengin olmak isteyen Müslüman işadamlarının başucu kitabıdır.
İslâm dinine göre, Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmek ibâdettir. Çalışmak, ilim tahsil etmek, helal kazanmak, dünyayı ihyâ ve îmâr etmek, çocuk yetiştirmek, cihâd etmek, Müslümanlara yardım etmek, doğru sözlü olmak, insan olmak… bütün bunlar Yüce Allah’ın emridir ve hepsi ibâdet cümlesindendir. Bize düşen, bunları ibâdet zevkiyle yapmak ve hayatımızı bereketlendirmektir. Okuyucularıma, hayatlarının her ânını ibâdet aşkıyla yaşamalarını ve Yüce Allah’ın emirlerine değer vermelerini tavsiye ederim.
Unutmayınız ki, siz Yüce Allah’ın emirlerine ne kadar değer verirseniz Yüce Allah katındaki değeriniz de işte o kadardır. Öyle ise kendinize değer verin, hayatınıza değer verin, ibâdetlerinize ve dînî yaşantınıza değer verin. İbâdetlerinizi sağlam bir îmân ve doğru bilgi ile daha değerli hale getirin.
Prof. Dr. Mustafa Ağırman/ İlkadım Dergisi
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.