Japonya‘da ve dünyanın farklı yerlerinde yaptığı tebliğ faaliyetleri ile tanınan Nimetullah Yurt Hocayla farklı zamanlarda, farklı yerlerde birkaç kez karşılaştık, selamlaştık ve sohbet ettik. Beyaz elbisesi ve beyaz uzun sakalı, heyecanlı konuşması, cami, namaz, selam ve tebliği hayatının merkezine almış olması, gündeminde sürekli Müslüman coğrafyanın dertlerinin yer alması gibi hususiyetleri ile hatıramda izler bıraktı.
Umrede karşılaştığım zaman etrafında sadece Türkiye’den insanların değil, dünyanın farklı coğrafyalarından simaların olduğunu, heyecanla anlattığı şeyleri dinlediklerini müşahede etmiştim. Önce samimiyeti ile etkiler sonra etkileyici bir şekilde mesajını verirdi. Bıkmadan, usanmadan, “yoruldum” demeden anlatmaya devam ederdi.
Yorulmak bilmezdi
Kendisini davet ve tebliğe adamış bu saf ve güzel insanın yeterince tebliğ yapamamanın üzüntüsü hatırına geldiğinde bazen göz yaşlarını tutamayıp ağladığı müşahede edilirdi. Gözyaşları dökmesine en çok da bulunduğu mecliste Allah Resulü ile ilgili bir şeylerin anlatılması sebep olurdu. Heybetli görünümünün arkasında aslında böyle rikkatli bir kalp, yumuşak bir gönül vardı.
Bildiğim kadarıyla düzenli bir ilim tahsilinden ziyade, âlim ve sâlih zatlarla çok oturup kalkmış, onlardan çok şey öğrenmiş, halleriyle hallenmeye çalışmış, Mekke ve Medine‘de Arapçasını geliştirmiş, tebliğ ve davet çalışmalarında sürekli okuduğu bazı ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere dağarcığında epey âyet ve hadis biriktirmişti Nimetullah Hoca.
İnandığı İslamiyet’in yeryüzündeki her gönle girmesi için durmadan koşturan bir tebliğ insanıydı. Öyle çok bilgilerle, akıl ve mantık izahlarıyla yapmazdı tebliğini. Beden hareketleri yardımıyla, dilini bildiği, bilmediği insanlarla gönül dili, hal lisanıyla iletişim kurardı. Tebessümüyle kalplerine dokunurdu.
O bir davetçiydi
Çok sayıda insana kelime-i şehadet, kelime-i tevhid getirtti. 50 civarında ülkeye tebliğ maksadıyla gittiğini söyler, oralardaki cami açılışları, tebliğ çalışmaları ve bazı hatıralarını anlatır dururdu. Keşke derdi; “Sahabe misali daha çok Müslüman, bu memleketlere İslamiyet’i tebliğ etmek maksadıyla gitseydi. Tabi bizim gibi değil, daha iyi dil bilen ve daha donanımlı gençler gitseydi.”
Belki de en çok zihinlerde kalacak yönü, tanıdığı, tanımadığı herkese “selam” vermesiydi. “..Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” İşte merhum Nimetullah Hoca, bu hadisi o kadar kendine şiar edinmişti ki karşılaştığı herkese selam vermeye çalışırdı. Demek ki çok şey bilip yaşamamaktansa, bildiğin velev ki az olsa da, onunla ihlaslı bir şekilde amel etmektir aslolan. Merhum Nimetullah Hocadaki selam ve tebliğ aşkının sırrı bu olsa gerek.
Allah rahmet eylesin. Hidayetine vesile olduğu mühtediler sayesinde amel defteri açık kalsın. Çok sevdiği Resulullaha komşu olsun.. Âmîn.
Prof. Dr. Adnan Memduhoğlu/ İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Nimetullah hocamızı 1986 yılında ilk umrem izde tanıdım çok güzel hatıralar bıraktı ilerki günlerde kaleme alır paylaşırım inşallah