Ramazan size de uğradı mı?

Gününüzü plansız, programsız en önemlisi de namazsız hoyratça harcıyorsanız, televizyon karşısında, haberler, diziler, yarışmalar derken ölümü unutmuşsanız, sabahtan akşama kadar sosyal medyanın oyuncağı olmuşsanız… Ramazan size de uğradı mı?

Evinize götürdüğünüz yiyecekleri ve içecekleri seçmeden, yani helal ve temiz olduğunu araştırmadan alıyorsanız, kul hakkından, faizden, israftan korkmuyorsanız, gün boyu yalandan, gıybetten, dedikodudan sakınmıyorsanız… Ramazan size de uğradı mı?  

Hasta, fakir, yetim kim varsa, araştırıp kollamıyorsanız, en yakın akrabalarınız ile yıllardır küs duruyorsanız, annenizi babanızı bile arayıp sormuyorsanız… Ramazan size de uğradı mı?

Ramazan’ı vesile edip kalbinizi temizlemiyorsanız, diliniz zikirden zevk almıyorsa, gözünüzden yaş bir türlü gelmiyorsa, imsak ile sadece midenizi değil tüm organlarınızı ıslah etmiyorsanız, iftar ile şükür edip, teravih ile Allah’a yaklaşmaya çalışmıyorsanız… Ramazan size de uğradı mı?

Evlerimize uğradı mı?

Peki ya Ramazan evlerimize uğradı mı? Evlerimiz içlerinde Allah’ın adının anıldığı evler mi, yoksa gaflet uykusuna daldığımız yerler mi oldu? Şimdi gelin ümmet olarak evlerimize bir bakalım kimler bizim evlerimizi işgal etmiş? Bu ne zamana kadar böyle gidecek? Çanakkale’yi geçemeyenler evlerimizi elimizden alarak yuvalarımızın her geçen gün biraz daha içini oyuyor.

Yunus Suresi 87. ayeti düşüne düşüne okuyalım; iman eden her kişinin sorumluluktan kurtulamayacağı şuuru ile önce kendimizden başlayarak evlerimize sahip olalım: “Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Mûsâ!) İnananları müjdele.”

Musa aleyhis selam’ın kavmi Mısır’dan çıkarak kurtuluş ararken Allah Teala kurtuluşun yolunu bu ayetle gösteriyor. Evlerinizi secdegahlar yapın, namazı kılın, görün arkadan müjdeler gelecek. En yakın camileri dolduralım arkasından bakın Mevlamız ne kapılar açacak…

Sokaklarımıza uğradı mı?

Ramazan şehrimize, mahallemize, köyümüze, kasabamıza, cadde ve sokaklarımıza uğradı mı? İç çamaşır bile denmeyecek bu kıyafetler ile sokaklarda gezen neslimizin bir kuşak sonra durumu ne olacak? Batası Batının etkisinde kalmasaydık, cadde ve sokaklarımız bu hale gelir miydi?

Her taraf insanlarla dolu. İnsanın fıtratında sosyalleşme var. İnsan tek başına yaşayamaz. İnsanların spora, gezmeye, görmeye, yüzmeye meşru ölçüler içerisinde ihtiyacı vardır. Maalesef insanlar isyan ile ihtiyacı birbirine karıştırınca sokak ve caddelerimiz isyan mekânları oldu.

Sokaklar doldu taştı, ibadet mekânları günden güne boş kalmaya başladı. Plajlar, meyhaneler, gece kulüpleri doldu. İbadethaneler boş kaldı. İstanbul’da misafir kaldığım ev 48 daireden müteşekkil bir bina idi. Maalesef sabah namazına giden kimseyi görmedim. Şu anda Ankara’dayım etrafımız sayısız gökdelenler ile dolu ama bodrum katta bir mescit var o da bomboş.

Peki, Ramazan kimlere uğramıştır kardeşlerim? Gün boyunca helalleri yiyip içmediği gibi bayram sonrasında da haramlara yaklaşmayan, sahur yaparken seheri, sırlı geceleri unutmayan, Ramazan sonrasında da kulluk ve ibadet hayatını devam ettirme gayretinde olanlara uğramıştır Ramazan. Hem de öyle bir uğrar ki, feyzi ile bereketi ile rahmet olur…

Bunları anlayamadım

Evet, bir Ramazan daha geldi geçiyor. Bazen hatimle teravih namazı kılınan camilere gittik, bazen de çeşitli camilerde mukabele dinledik, teravih kıldık. Elhamdülillah; hatimle teravih kılınan camilerde cemaat dışarılara taşıyordu. Tüm olumsuzluklara rağmen Ramazan’da yine ümitlerim yeşerir oldu. Neticede ülkemizde Ramazan çok güzel geçiyor vesselam. Rabbimden niyazım; Ramazanımızı ümmetin kurtuluşuna vesile etsin.

Ne olur, teravihte doldurduğumuz camilerimiz vakit namazlarında boş kalmasın. Nafile olan 20 rekâtlık teravih namazına gelenlerin 4 rekâtlık sabah namazına niçin gelmediklerini inanın ben hala anlayamadım. Gece yarısında çalan telefonunu eline alıp heyecanla alo diyenlerin, ezan sesini duyduklarında yorganın altında esir olarak kalmalarını, sabahları niçin “kahrolsun şeytan” diyememelerini anlayamadım.

Şu veya bu tarikat, şu veya bu cemaat mensubu olduğunu söyleyenlerin ve İmam-hatipli, ilahiyatçı, Kur’an Kursu hocası ve talebesi olanların sabah namazına niçin camiye gelmediklerini anlayamadım? Elbette sabah namazına kalkanlar vardır. Acaba zaruret olmadığı halde neden evlerde namaz kılınır?

Her fırsatta şeriat istediğini söyleyenler bilmem ki namazlarını nerede kılarlar? Siyasetçiler ve ticaretçilerden beş vakit namazı kılan tanıyorsanız bilin ki bu devrin evliyalarıdır. Çünkü bu iki kurumda insan kendini; yalan, gıybet, haset, haksız kazançtan koruması zordur. Ancak ihlas ile ibadet edenler hariç.

Her nerede üç beş Müslüman bir araya gelse, ahlaksızlıktan, hayasızlıktan ve gidişatın kötü olduğundan bahsediyor. Böyle serzenişlerde bulunan kardeşlerimin elbette bir hassasiyetleri olduğu belli o halde gelin camileri doldurma kampanyası başlatalım. Düşünün her ilin merkez camilerinde haftada iki defa (cuma ve pazar) sabahları müftüler, vaizler ön safta emekli ve çalışan öğretmenler, hocalar, her kesimden genç ve ihtiyarı ile camiler dolsa bu ülkeye Allah’ın Rahmeti gelmez mi?

Günün ilk imtihanı

Sabah namazı günün ilk imtihanıdır. Sabah namazına niçin kalkamıyoruz ya da bu güzel vakitte neden camiye gidemiyoruz kardeşlerim? Önemini (ehemmiyetini) anlamadığımız için… Dünyalık işlerimize daha çok önem verdiğimizden… Sabahın erken vaktinde işçiler, öğrenciler, yolcular vs herkes kalkıyor. Örneğin üniversite imtihanı için gençler erkenden kalkıyorlar, yollara düşüyorlar; elbette doğrusunu yapıyorlar, hayatlarını ilgilendiren bir imtihana yetişmeleri gerekiyor…

Peki ya biz aynı hassasiyet ile sabah namazına kalkabilsek, bu şuurla evlatlarımızı yetiştirmiş olsak sabah namazında camilerimiz bayram namazı gibi olmaz mıydı? Belki ilk defa duyanlara garip gelecek, inanın dünyalık imtihanlardan çok çok üstündür sabah namazı. Resulullah sallellahu aleyhi ve selem; “Sabah namazının sünneti, dünya ve içindekilerden hayırlıdır” buyurmuştur. Bunun karşılığı dünyalık hiç bir şey olamaz.

Tabi gelişen teknoloji uyku ayarımızı bozduğu ve birçok hastalıklara uykusuzluk sebep olduğu için maneviyatımızın temeli olan sabah namazımızı da kaybettik. Eski insanların evlerinde alarm cihazı veya saatleri yoktu; ama onlar sabah namazına bırakın kalkmamayı gece namazını bile kaçırmazlardı, çünkü kalpleri ibadete ayarlı idi.

Namazı kaçırmak mı?

Peygamberimiz; bir gece namaz kılıyor, uzunca bir zaman ağlıyor. Yanında bulunan Ayşe annemiz; “Ya Resulallah, Allah senin gelmiş geçmiş günahları affettiği halde niçin ağlıyorsun?” diyor. Allah Resulü’nün cevap ilginçtir: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”

Şimdi elimizdeki bunca nimeti verene şükretme adına sabah namazına kalkmaya değmez mi? İnanın hakiki imana sahip olanlar sabah namazını kaçırdığında o gün boyunca perişan olurlar. Tıpkı üniversite imtihanını kaçıran öğrenciler veya uçağı kaçıran yolcular gibi… Sabah namazına kalkmayı dert edinen insanın birçok kazanımı olur; yemesinde, uykusunda, yatmasında düzen meydana gelir.

Ankara’da görev yaptığımız zamanlarda birçok arkadaşımızı telefon ile sabah namazına kaldırırdık. Kimisine haber vermiştim, kimisine söylememiştim. Rahmetli Yemen isimli hemşerimin de her sabah telefonunu iki kez çaldırır kapatırdım. Tam sabah ezanları okunurken telefonun çalması dikkatini çekmiş. “Bu nasıl iştir?” diye merak etmiş. En son bir karara varmış. “Bu saatte telefonu ancak Hızır çaldırır” demiş.

Bir gün erkenden kalkmış, Hızır’ı yakalamak için telefonun yanında beklemeye başlamış. Ezanlar okunurken biz telefonu çaldırınca hemen telefonu açtı, “Alo” dedi. Selam verdim, “hayırlı sabahlar” dedim. Rahmetlinin ifadesi aynen şöyle oldu: “Ya hu bu bizim Hızırmış.” Kardeşlerim sevdiklerinizi sabah namazına kaldırma adına bir kampanya başlatın, birçok hayra vesile olursunuz.

Nasıl savrulduk?

Ne hale geldik nasıl, savrulduk; anlayanınız var mı? Allah aşkına bu ülkenin en büyük derdi ekonomi midir? Her kiminle konuşsanız ekonominin kötü olduğundan başlıyor söze. Bu ülkenin en büyük sorunu ekonomi değil, eğitimdir kardeşlerim. Yeni nesillerimizi iki kanatlı olarak, maddi ve manevi yönden eğitebildik mi? Nesillerimizin namazsız olması sizleri de üzmüyor mu?

Toplum olarak herkesin ilk yapacağı iş, evlatlarımızı, değerlerimizden koparan bu eğitim sisteminden kurtarmaktır. Bunca üniversite, bunca okullar… Bu neyin masrafı, bu neyin israfı? Yıllardan beri bu okullardan yetişen insanlarımız neredeler? Tahsil yapan gençler, bulundukları şehrin en cahillerinin bile yapamadığı ahlâksız davranışları sergiliyorlarsa, bunun çözümü olmadan hiçbir şey olmaz.

İsrail her Ramazan’da zulmünü katlayarak artırıyor. “Kahrolsun İsrail” demekle zulmün biteceğini zannetmeyin. Tepki olmasın mı? Hayır, elbette olmalıdır. Fakat İsrail’in işgal etmediği ne kalmış ki? Allah’ın en çirkin dediği faize bulaşmayan neredeyse kalmadı. Üniversiteler sayesinde ahlâkı bozulmayan şehir kalmadı. Yıllardır karma eğitim adı altında yapılan bu eğitim ile bereket olmaz. Bu eğitim ile Fatih’ler yetişmez! Fatih olmadan fetih olur mu?

Bilmiyorum eğitimciler, yetiştirdikleri gençlere bakarak ne düşünüyorlar? Acaba geceleri uykuları kaçmıyor mu? Ne haldeler? Ne dersiniz? Bu işin şu partisi, bu grubu yoktur. Ülkesini seven, İsrail denen zalimin zulmüne karşı durmak isteyen herkes önce bunları dert edinmelidir. Kadir gecesinde ellerinde kadehlerle poz verip sosyal medyada paylaşan bu nesli kim yetiştirdi?

Unutmayın; at sahibine göre kişner. Halkın tepkisi ne ise, idarecilerin yönetimi de ona göre olur. Eğer ekonomi derdin varsa, eğer aile sıkıntın varsa, eğer evlatlarının diken gibi sokmasından korkuyorsan, “Bu ülkenin bir çakıl taşını dünyaya değişmem” diyorsan, ilk işin insanımızın Kur’an ve iman ile buluşması için elinden gelen bütün gayreti göstermek olmalıdır.

Dua edelim

Ya Rabbi! Kusurlarımızı bağışla. Bizleri ve bizden gelen nesillerimizi ıslah eyle. Bizleri imansızlık afetinden, dinsizlik buhranlarından, Kur’ansız ve namazsız yetişen nesillerin şerrinden muhafaza eyle.

Gençlerimize hedef, erkeklerimize ve kadınlarımıza edep nasip eyle. Bizleri karnı tok gözü aç olanlardan eyleme. Devletin malını deniz gören zavallıları ıslah eyle.

Ülkemizi faiz belasından kredi hastalığından kurtar. Bizleri siyasette ve ticarette yalanı meşru gören şaşkınlardan eyleme. Bizi kurtaracak olan şeyin imandan gelen ruh olduğunu anlayarak tarihe destan yazanların şanına yakışır olmayı bizlere nasip eylesin. Ülkemize kurulan tuzakları zalimlerin kendi başlarına çevir.

Ya Rabbi! Dünya mazlumları günden güne artıyor, İnsanlık, adalet, merhamet, sadakat timsali bir sisteme muhtaç… Bizleri hak davanın gelişine şahit olan şehitler eyle. Gecemizin gündüzümün kıymetini bilerek istikamet üzere yaşayıp iman ile göç etmeyi bizlere nasip eyle. Amin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Makama gelince beni tanımadı…

Ankara’da öğrencilik yıllarımda kaldığım bir vakıf evinde, bir yıl, İlahiyat ve Siyasal Bilgiler fakültesi öğrencilerinden …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.