
Kur’an’ı en iyi anlayan ve en doğru yaşayan kimdir? Bu soruya her Müslümanın vereceği cevap; tabi ki Peygamberimiz, olacaktır. Çünkü Kur’an o günkü Arapça ile indi ve Peygamber Efendimiz’in bilgisi vahiyle destekleniyordu. Ayrıca Kur’an’ın nasıl anlaşılacağı ve yaşanacağı konusunda herkesin gözü onun üzerindeydi.
Bir fert olarak veya bir aile reisi, devlet başkanı, ordu komutanı, hakim, hakem ve bir peygamber olarak herkes onu örnek alıyordu. Kur’an bunu şöyle ifade eder: “Şüphesiz sen yüce bir ahlak sahibisin.” (Kalem, 4) “Allah Resulünde sizin için güzel örnekler vardır.” (Ahzab, 21)
Nebevi program
Resulullah’ın bütün hadisleri ve ondan aktarılan sünnet (nebevî program) Kur’an’ın nebevî tefsiridir. Düşünün, Peygamber Efendimiz döneminde yaşıyorsunuz, Kur’an ayetleri Allah Resulüne iniyor ve o da size hem tebliğ ediyor hem de nasıl yaşanacağını gösteriyor. Bunda ittifak var. Değilse Resulullah ayetleri verip kenara çekilmiyor ve bildiğiniz gibi yaşayın demiyordu.
Abdest almayı, namaz kılmayı, namazın vakitlerini ve rekatlarını, hatta Cuma namazının 2 rekat kılınmasını bile bize hep o Peygamber öğretmiştir. Ayrıca oruç nasıl tutulur, zekat nasıl ve hangi miktarda verilir, hac nasıl yapılır, aile nasıl kurulur… Hep Resulullah öğretmişti. İnsanlar hep Allah Resulü gibi hareket ediyor, bu ibadetleri yerine getiriyorlardı.
Allah Resulünün bu uygulamaları sahabe tarafından hem yaşanmış hem de sonraki nesle aktarılmıştır. Sonraki nesil, yani sahabeyi gören tabiin döneminde bu hadisler hem uygulamalı (sünnet ve fıkıh) olarak, hem de hadis olarak toplanmıştır. Buna “tedvin dönemi” denilir.
Ondan sonraki nesil etba, yani tabiini görenler de bu hadisleri almışlar ve konularına göre düzenleyip bize aktarmışlardır. Buna da “tasnif dönemi” denilir. O alimler temizlik, namaz, oruç vb konular altında bu hadisleri tasnif etmişlerdir.
Bu tasnif çalışmalarının başında herkesin otorite kabul ettiği İmam Ebu Hanife, Malik, Mamer bin Raşid, Abdurrezzak ve Ahmet bin Hanbel gibi alimler vardı ve onların ilk dönem kitapları da bize ulaştı.
İlmi ciddiyet
Bu dönemde Müslümanlar dünya tarihinde bir ilki gerçekleştirdiler ve her hadisi senediyle topladılar, naklettiler ve kitaplara kaydettiler. Bu ilmi ciddiyet dünya tarihinde bir ilkti ve siz bilginin kaynağına tek tek ulaşabiliyordunuz. Ünlü bilimler tarihçisi Fuat Sezgin’in deyimiyle bu dürüstlüğü ve ciddiyeti siz Yunan, Mısır ve diğer medeniyetlerde göremezsiniz.
Daha sonra çok kıymetli alimler tarafından bu hadislerin senet ve metin analizleri yapıldı, bu konularda binlerce cilt kitap yazıldı. Kütüphanelerimiz bunlarla doludur. İmam Ebu Hanife, Malik ve Şafii gibi müctehid imamlar da kendilerine ulaşan sahabe ve tabiinin sünnet ve fıkhını bize ulaştırdılar.
Ümmet ve ümmetin büyük alimleri 13 asırdır bunları kabul ettiler ve bize aktardılar. Şimdi birileri çıkıp tüm bunları yok sayıyor, Peygamberi devreden çıkartıp ben Kur’an’ı anlarım diyerek çağdaş bir bidatı yaymaya çalışıyorlar.
İngiliz sömürgesindeki Hindistan’da “Kuraniyyun” adıyla başlayan bu sapkın hareket önce Mısır, sonra Türkiye ve diğer ülkelerde yayılmaya çalışıldı. Bu hareket ülkemizde de mealcilik adı altında hadisleri ve fıkhı inkar eden, yok sayan bir furya olarak 80’li yıllarda kendini gösterdi.
Ben hatırlıyorum, o zamanlar ilahiyat öğrencisiydim. Sonra tutunamadılar ve kayboldular. Şimdi aynı şeyi birileri tekrar ısıtıp servis ediyor. Bu da tutmadı elhamdülillah. Kur’an’sız Peygamber ve Peygambersiz Kur’an olmaz.
Bu ümmet o kadar aktif ve disiplinli ki, sadece hadisleri değil, fıkıh, tefsir, siyer hatta dil ve edebiyat kitaplarını bile senetleriyle aktardılar. İslam ilim geleneğinde her “bilginin’ söyleyene kadar kaynağını bulursunuz. Senet günümüzdeki dipnot mesabesindedir.
Allah onlardan razı olsun. Bu dinin kitabını, sünnetini (nebevî uygulamasını) ve fıkhını (sistematik yapısını) hiç bozulmadan bize aktardılar. Hala biz o önceki dev kitaplardan istifade ediyoruz. Bu ilmî birikim nesilden nesile aktarılıyor elhamdülillah.
Çağdaş bidat
Şimdi bizi bu çağdaş bidatciler (mealciler ve selefiler) köklerimizden koparmak ve sökmek istiyorlar, yeni bir din dizayn etmek, oluşturmak istiyorlar. Bu uydurdukları paralel bir din olacaktır. İnsanlar kaosa sürüklenecek, büyük karışıklıklar ve fitneler olacaktır. Allah bizi bu şerlerden korusun.
Çok dikkatli olmak gerekir, bunlar tamamen İslam’ı ve Müslümanları tehdit eden projelerdir. Son olarak duamız şudur: Allah bizi ve özellikle yeni neslimizi bu fitnelerden korusun, selef-i salihinin ve ehl-i sünnet alimlerinin yolundan ayırmasın.
Bizim için Kitabımız Kur’an, Peygamberimiz ve önderimiz Hazreti Muhamed sallellahu aleyhi ve sellem ve dinimiz İslam’dır. Bunlar çok önemlidir. Biz bunlar için, bu değerleri ve sahih dini yaşamak ve tebliğ etmek için varız.
Rıfat Oral/ İrfanDunyamiz.com
İstikamet Yazıları ↗
İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.
Kaynak Metinler ↗
İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.