Haset ve kıskançlık olmazsa hizmet olur…

Ramazan ayı İslami duyarlılıkları arttırmak için büyük fırsattır. Altınekin’de Ramazanlar bir başkaydı. Camimiz erkeklerle dolduğu gibi, mahfel de kadınlarla doluyordu. Müthiş bir coşku vardı. Çok ilgi ve muhabbet gösteriyorlardı. Hatta bir Sakal-ı Şerif ziyaretinde, kadınlar o kadar dua etmişlerdi ki şaşırmıştım. Hayatlarında ilk defa ziyaret ediyorlardı. Erkeklerin de yarıdan fazlası daha önce hiç ziyaret etmemişti.

Ramazan akşamları Teravih öncesi Salât-ü Selâm okuyor ve sonrasında da ilahiler söylüyordum. Bütün ilçe halkı minarelerden dinliyor ve camilere koşarak geliyorlardı. Aldığımız haberler Müftü Bey dâhil hepimizi hem sevindiriyor ve hem de coşku ile hizmetin artmasına vesile oluyordu. Hocalara karşı da çok hürmetli idiler zaten. Bu da işimizi kolaylaştırıyordu.

Halkın desteği

Çalışmalarımız merkezden muhite doğruydu. Çok dindar köy ve kasabalarımız vardı. Onların daima desteğini gördük. Oralara cuma vaazlarına ya da farklı programlara giderdim. Hele rahmet duaları ayrı bir tebliğ ve irşad vesilesi olurdu. Unutulmaz anlar yaşardık. Bu arada pek çok yerde Kur’an kursları açıldı. Allah razı olsun, Müftü Bey bize çok ilgi gösterdi. Sanki kendisi de biz gelesiye bir destek bekliyormuş gibiydi.

Ondaki şu tevazuu ise asla unutamıyorum. Göreve başlamamdan bir süre sonra, bir cenaze sebebiyle cuma vaazından müsaade almıştım. O gün Müftü Bey kürsüye çıkıp vaazını bitirirken cemaate şöyle demiş: “Siz, Vaiz Efendi’nin dediklerine kulak verin. Onu iyi dinleyin ve dediklerini uygulayın. Bakın gayretine hepiniz şahid oluyorsunuz. İlgisiz kalmayın.” Bu minvalde bir konuşma yapmış.

Bize haber veren memur kardeşimiz sevinmiş ve anlatmıştı ki, çok nadir görülen bir durumdur bu. Teşvik ve takdir etmek, hele ki bir camide cemaate bunu söylemek, her babayiğidin harcı değildir. İşte bununla başarı sağlandı. Eğer haset olsaydı, kıskançlık olsaydı hiç bir şey yapılamazdı. Malumdur ki haset ve kıskançlığın olduğu yerlerde çalışanlara, hizmet edenlere hep şüpheyle bakılır. Hizmet ehli böyle yerlerden ceza almadan kurtulursa şükretsin.

Hanımlara vaazlar

Bir gün Müftü Bey beni yanına çağırdı; “Hocam, hanımlara da vaaz edebilir misin?” dedi. Zaten hanımlar Teravih vesilesi ile ders dinliyorlardı. Hanımlara vaaz etmek pek yaygın bir uygulama olmadığı için önce anlamaya çalıştım. Müftü Bey şöyle açıklama yaptı: “Merkezi sistemden tespit edeceğimiz gün ve saatte sadece hanımlara vaaz etmenizi istiyorum. Tabii ki bu farklı bir şey. Onlara hitap etmek kolay değil, onun için sizin fikrinizi soruyorum.”

Dedim ki: “Hocam on yıldır radyo ve tv alışkanlığım var. Ayrıca bayan hoca hanımlara hizmet içi eğitimde derslere de girmiştim. İnşaallah zorlanmam.” Bu Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem tarafından da yapılan güzel bir faaliyet olduğu için sıcak baktım. Bir gün kadınlar gelmiş; “Ey Allah’ın Resulü, erkeklerden bize meydan kalmıyor, bize özel bir gün ayırır mısınız?” demişler. Efendimiz de onlara bir gün belirlemiş ve kadınlar o günde huzura gelip sohbet dinlemişler. (Bkz. Buhari, İlim 36)

Müftü Bey; “Tamam o zaman her cuma sonrası erkekler dağılınca camilere hanımlar gelsin. Siz de merkezi sistemden bütün ilçeye vaaz edersiniz” dedi. “İnşaallah” dedik. İlan edildi ve bir kaç hafta sonra başladık. 2003 yılı idi. 1271 tarihli Selçuklu eseri Merkez Ali Paşa Camii’ne, bayanlar çok mahcup ve utangaç bir halde geliyorlardı. Bir türlü çarşıdan geçemiyorlardı. Eskiden kadınlar böyle merkezi yerlerden geçemezlerdi. Ne yazık ki çok şey kaybettik şimdilerde.

Hâlbuki tesettürün en güzel haliyle geliyorlardı, şimdiki gibi de değildi. Perde ardında oturuyorlardı. Bir kaç hafta sonra kendilerine; “Annelerimiz, ablalarımız, bacılarımız ve kızlarımız! Madem utanıyorsunuz, zorlanıyorsunuz siz buraya gelmeyin. Size en yakın camimize gelin ve sohbeti sistemden dinleyin” dedim. Öyle yaptılar. Nasihat, Kur’an ve Sünnet’ten sahih kıssalar, ibadete devam gibi konularda vaazlar verdik. Devamına, sûreleri ve fikhî bilgileri de dâhil ettik.

Her vaaz önünde bir dua ve bir kısa sûreyi üçer defa okuyordum. Sonra da aynen namaz kılar gibi sesli bir şekilde bir namaz kılıyordum. Sabah namazı sünneti, sonra farzı. Bütün namazları sırayla kılıyor gibi sesli olarak uyguluyordum. Böyle defalarca tekrar etmek kısmet oldu. Kaç yıl? Tam altı buçuk yıl. Bir defa usanç getirmediler. İlçe, köy ve kasabalarla hep birlikte takip edildi. Arzu ederiz ki kadınlara vaaz uygulaması mümkün olan yerlerde merkezi sistemden yapılsın. Özellikle kırsal bölgelerde çok iyi olur.

Zamanla hanımlar o kadar ilgi gösterdiler ki kurslara kızlarını gönderdiler. Kendileri de Kur’an kursuna başladılar. Yer müsait olduğu için, kendilerine farz olmadığı halde Cuma namazına dâhil oldular. Hatta eşlerini de sıkıştırmaya başlamışlar ki bir amcamız bana gülümseyerek şöyle demişti: “Hocam onlara nasıl anlatıyorsan hanımlar bizi sıkıştırıyor, namaz kılın, Kur’an okuyun diye…” Ne güzel değil mi, hanım kardeşlerimiz eşlerini ara sıra böyle sıkıştırsınlar.

O yıllarda hanım vaizeler şehir merkezlerine atanmaya başlamıştı. Bazen ilçelere misafir vaize olarak geliyorlardı. Bizim ilçede düğün salonun iyice dolduğunu görünce bir vaize kardeşimiz; “Hocam biz 50 binlik ilçelere gidiyoruz ama bu cemaatin yarısını ancak buluyoruz. Sizin nüfus 4 bin iken, bu cemaat nasıl geliyor?” diye sordu. Biz de bu ilçede hanımlar için özel çalışmalar yapıldığını, vaaz sonrasında sizin geleceğinizi ilan ettiğimizi söyledim. 

Bazı hizmetler

Bir gün otobüsle ilçeye girerken, gördüğüm binanın, imam hatip lisesi olarak yapılıp 10 yıldır beklediğini öğrendim. Konya İmam Hatip Liseleri platformumuz vardı. Onlarla birlikte hemen kolları sıvadık ve imam hatip lisesini pek çok mücadele ile 2004 yılında açtık hamdolsun. Gençler için yapılan özel faaliyetlerle birlikte bir kaç yıl sonra Altınekin’in çehresi değişmişti. Kur’an okuyan ve bizimle hizmete koşan genç bir nesil vardı artık.

Tabi hep güzel şeyler mi oldu? Tabi ara sıra lüzumsuz şeyler de olmuyor değildi. Bir ara yaşlı bir adam derse gelen gençlerden birisine; “Şimdiden namaza mı başlanır? Bunun arkası mı gelir?” diye laf atmış. Genç kardeşimiz de bana söyledi. Ertesi hafta merkezi sistemden etkili bir uyarı yaptım. O yaşlara kadar kendilerinin kaybından bahsettim. Böylesine abes sözlerin cahillikten kaynaklandığını söyledim.  

Son yıllarımızda gelen Abdülkerim Temizcan hoca kardeşimiz de onlara sahip çıkarak, bu hizmetin ve sayının artmasına vesile oldu Allah razı olsun. Hala da onları bırakmadı. Şimdi defalarca umreye giden bir gençlik var orada. Demek ki bu hizmetlere sahip çıkacak kişileri Mevla gönderiyormuş, bizim elimizde olan bir şey değilmiş bu. Allah bütün bu hayır kapılarının kıyamete dek açık olmasını nasip eylesin.

Bu arada müftümüz gitmiş ve görev de bize kalmıştı. Bu bize zor gelmişti, onu asla unutamam. Her zaman dua ederim. Vefa borcumun olduğunu bilir ve görüşürüm. Müftülük vekâleti ile devam ederken vaiz olarak da tek idim. Bu sıralarda müstakil bir Kur’an kursu için cemaatten arsa istemiştim. Tam dokuz tane tapuyu getirip masamıza bıraktılar. Birisini seçtim ve sonra yeni gelen müftüye verdim.

Yıl 2010 olmuştu. Bu arada benim tayinim de merkeze çıkmıştı. Hafızlık bölge yatılı Kur’an kursu yapılsın diye ayarladığımız arsanın, maalesef hiç ortaya çıkmadığını sonradan öğrenince üzüldüm. Defalarca sormama rağmen öylece kalmıştı. 2 yıl sonra oraya giderek gençleri topladık ve hemen bir dernek kurarak, hafızlık bölge yatılı Kur’an kursu inşaatını başlattık.

Hamdolsun şimdilerde hafızlar da vermeye başladı. Gidip gördükçe sevinçten ağlarım. Burası bir külliye oldu. 4-6 yaş, hanımlar, hafızlık erkek olmak üzere camisiyle cemaatiyle hizmet veriyor. Yıllar sonra yüzlerce İmam Hatip Lisesi mezunu, yüzlerce yetişmiş genç ve hafızlarıyla yepyeni bir Altınekin var artık. Yeter ki Allah’a dayanıp güvenelim ve O’nun yolunda çabalayalım. Allah hiç bir gayreti boşa çıkarmaz.

Muzaffer Dereli/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.