Mevlana’nın Mesnevi’sinde bir hikâye anlatılır. Bir nahivci bir gemiye biner ve mağrur bir şekilde gemiciye sorar: “Sen Nahiv (dil bilgisi) biliyor musun?” Gemici; “Hayır” deyince dil bilgini alaycı bir tavırla; “Senin ömrünün yarısı boşa gitmiş” der.
Gemici kızsa da bir şey söylemez, fakat gönlü kırılır. Birazdan bir girdap gemiyi içine çeker. Gemici dilciye bağırır: “Hey sen yüzme biliyor musun?” Cevap: “Hayır bilmiyorum.” Bunun üzerine gemici lafı gediğine yerleştirir: “Ömrünün tümü başa gitti şu an. Zira birazdan batacak gemi.”
Kıssadan hisse
Kıssanın ardından Mevlana Hazretleri şöyle bir öğüt verir: “Nahvı değil mahvı (yokluğu) bilmeli ey can! Mahvı bildiysen suya dal korkmadan. Ölüyü baş üstünde taşır okyanus. Denizden nasıl kurtulur sağ olan. Şu insanlık özelliklerinden öl de sırlar denizi tutsun baş üstünde.”*
Gelelim bu hikâyeden çıkardıklarımıza. İnsan asıl kendisine lazım olan bilgi neyse ilk önce onu öğrenmelidir. Bir insan dünyevi menfaatleri için onlarca ilmi öğrenir de kendisini Mevla’ya götürecek ilmi öğrenmezse tıpkı bu hikayedeki dil bilgini gibi kendisine yazık eder. İşte o kimsenin hayatının tamamı boşa geçmiş olur.
Bir insanın hayatında asıl öğrenmesi gereken ilim marifetullah ilmidir yani kişinin Allah’ı bilmesidir. Fırtınalı hayat denizinde insanı kurtaracak olan bilgi bu bilgidir. Allah’ı hakkıyla bilen bir kimse, denizin üzerindeki bir ceset gibi O’nun kaderine teslim olur. Her şeyi O’nun sevk ettiğini ve her şeyin O’na döneceğini bilir.
Gereksiz bilgi
İnsanın kendisine ne dünyada ne ahirette faydası olmayacak bilgiyi öğrenmesi ise israftır. Eğer bir insan yazarsa veya edebiyatla, kültürle, lisan ile ilgili bir meslek yapıyorsa onun dil bilgisini öğrenmesi gereklidir. Fakat esnafsa, işçiyse veya başka bir meslek yapıyorsa dil bilgisi öğrenmeye ihtiyaç duymayabilir.
Ömrünü denizlerde, okyanuslarda geçiren kimsenin de dil bilgisine pek ihtiyacı yoktur. Her meslek erbabınca en iyi bilinmektedir. Kişi her mesleğin bilgisine ulaşamaz. İlgili ilgisiz her şeyi öğrenmeye çalışmak doğru da değildir. Önemli olan helal bir meslek edindikten sonra o mesleğin hakkının verilmesidir.
Gemiciye nahiv bilgisi gerekmediği gibi, kimya ilmi de gereksizdir ya da psikoloji ilmi de gereksizdir. Yani bu hikâyeden nahiv/ dil bilgisi ilminin gereksiz olduğu çıkarılmaz. Kişi nerede hangi zamanda neye ihtiyacı varsa onun bilgisine sahip olmalıdır.
Bilgi ile kibir
Nahivci gemiye binmeden önce yüzme öğrenmeliydi. Sonuçta gramer önemli olduğu gibi yüzme bilmek de yerine göre önemlidir. Onun varsa yoksa kendi bilgisini önemsemesi ve gemicinin kendi alanındaki bilgisini küçümsemesi kibrinden kaynaklanıyor.
Bilgi insanı ileri götüren bir hazinedir. Hele ki bu çağda bilgi kimde varsa onu öne geçirir. Olgun bir insan hiçbir ilmi veya hiçbir tecrübeyi küçümsememelidir. Bildiklerimizden övünmek ne bize ne de kendimizi büyük gördüğümüz ve bundan dolayı rencide ettiğimiz kişiye bir şey kazandırır.
Varlıklarımızdan bahsetmek, hiç olduğumuzu unutturmamalıdır. Biz bilgiyi o bilgiye sahip olmayanları rencide etmek için değil bizi Hakk’a ulaştırması için talep etmeliyiz. Tevazu ilmin yanına yakışan en güzel erdemdir. Dünya denizinde batmak istemeyen kimse bir ölü gibi olursa deniz onu başında taşıyacaktır. İşte bu da mahviyettir.
Yokluk yani insanın kendi enaniyetinden sıyrılmasıdır. Zahiri bilgiler ile mahvolunmaz yani yok olunmaz. Kendini yok saymadan asıl “var”a ulaşamazsın. Hikayeye göre zahiri bilgiler dil bilgisine, manevi bilgiler de yüzmeye benzetilebilir. Demek oluyor ki maddeyi geçip manayı bulmadan maneviyat denizinde yüzülmez.
Bütün ilimler, ilimlerin yaratıcısı Cenab-ı Hakk’a ulaşmak içindir. O yüzden kişi ne bilirse bilsin Rabbini bilmezse hüsrandadır. İmam Rabbanî kaddesallahu sırrahu Hazretleri ebedi kurtuluş için dünyadayken üç şeyin elde edilmesi şart, diyor. Bunlar ilim, amel ve ihlâstır.
İnsan Allah için neyi ne kadar feda edebilirse bu denizde o kadar yol alabilir. İşte Mevlana bunu hatırlatıyor diyor ki: “Unutma ölüyü başında taşır deniz.” Ve yükselmek istiyorsan, canından vazgeçmelisin. Baş tacı olmak istiyorsan başından vazgeçmelisin.
Cenab-ı Allah katında âli bir makamda olmak isteyen O’nun yolunda ölmeyi göze alır. Nitekim ayet-i kerimede buyururlur: “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe, 11)
* Mesnevi, Mevlana Celaleddin Rumi, Haz. Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, T.C Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Cilt 1
Çocuklar için yazdığım Namaz Kılan İki Gencin Hikayesini okumak için buyurunuz.
Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.