Nefsinin bencilliğinden korunabilene ne mutlu…

Nefisle olan savaşımıza neden büyük cihad denildiğini, her gün kendi nefsimizde defalarca kez idrak ediyoruz. İnsan bir hayra yönelse, bir iyiliğe niyetlense dahi nefis ve şeytan ikilisi her an pusuda bekliyor ve bizi bir dakika boş bırakmıyor. Ömrü bahanelerle geçen insanoğlu, nefisle şiddetli bir çatışmaya girmeden, onunla cenk etmeden kulluğun gerektirdiği hale kavuşamıyor. Şuan bu yazıyı yazarken veya okurken bile nefisle bir savaş söz konusu.

Bu savaşta ruhlarımızı harap edip bizi esaret altına alan kibir, hased, kötülük, nefret ve bencillikten bizi koruyacak en önemli silahımız ise ahlaki ve insani değerlerimizdir. Bunlar da diğerkâmlık, tevâzu, muhabbet, adalet, iffet, sabır, doğruluk, merhamet, cesaret ve niceleridir. Bu değerlerin tümünün kendisinde vücud bulduğu kişi ise Efendimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.

Diğergamlık ufku

Diğerkâmlık, insanın ulaşabileceği en üstün ahlaki vasıflardandır. Diğerkâmlık hiçbir çıkar düşüncesine dayanmadan başkalarını düşünme, başkalarının menfaatlerini kendi menfaatinden üstün tutmaktır. İnsanın kendisi de ihtiyaç sahibi olduğu halde kendinden başka ihtiyaç sahibine yardım etmesidir. Kendisi haricinde başkasının isteklerine de kulak vermesi, onun için iyi ve güzel şeyleri istemesidir. Karşıtı ise hodkâmlıktır yani bencillik.

Kişinin kendi isteğini öncelemesi “cimrilik” denilen ahlaki zaafa yol açar. Bencil, maddi ve manevi yardımlaşmada cimri davranan kimse; “Hâlbuki kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına yapmış olur.” (Muhammed, 38) ayetinde buyrulduğu üzere en büyük zararı kendine yapmış olur. Diğerkâmlıkla birlikte ortaya çıkan cömertliğin zirvesi ise “îsâr”dır. Îsârın en güzel târifi şu âyet-i kerîmelerde verilmektedir:

“Onlar kendi canları çektiği, kendileri de muhtaç oldukları hâlde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler: ‘Biz sizi sâdece Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkarız.’ (derler). İşte bu yüzden Allah, onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.” (İnsan, 8-11)

Rivayeten Âişe Vâlidemiz anlatıyor: Bir kurban kesildi ve Allah Resulü sallellahu alayehi ve sellem; “Bunu dağıt Âişe!” dedi. Akşamleyin Resûlullah geldi: “Ne yaptın Âişe?” dedi. “Yâ Rasûlâllah! Bir kürek kemiğini eve bıraktım, hepsini dağıttım.” dedi. Rasûlullah sevindi ve “Âişe! Demek ki hepsi bizim oldu, yalnız kürek kemiği hâriç” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 33) Bu hadis-i şeriften aldıklarımızın değil verdiklerimizin bizim olduğunu anlıyoruz. O yüzden veren el alan elden üstün tutulmuştur.

Kardeşini tercih eder

Cenab-ı Allah diğerkamlık ufkunu şu ayeti kerimede “Ensar” örneği üzerinden anlatmaktadır: “Muhacirlerden önce, Medine’yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere saygı beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih ederler.

Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır. Bunların ardından gelenler de “Ey rabbimiz” derler, “Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.” (Haşr, 9-10)

Diğerkâmlık içerisinde aslında birçok değeri de barındırır. Başkasını sevmek, başkası için fedakârlık yapmak, başkası için dua etmek, maddi manevi yardımda bulunmak ve dahası… Enes bin Mâlik radıyellahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Nebî sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân, 7)

Bir başkasına yardım etmek iyiliğin çoğalmasına sebep olur, bundan herkes fayda görür çünkü herkesin yardımlaştığı yerde işler yarım kalmaz. Bu yardımlaşmada sadece dünyevi değil uhrevî kazançlar da vardır. “Kim bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslümanın herhangi bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıplarını örter.” (Müslim, Birr, 58) hadis-i şerifi buna delildir.

Komşunu düşün

Abdullah bin Abbas radıyellahu anh’tan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Komşusu açken tok yatan kimse (kâmil) mü’min değildir!” (Hâkim, II, 15) Bu hadis bizlere hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun komşumuza yardım etmenin bir insanlık görevi olduğunu anlatmaktadır.

Aynı zamanda bu hadis-i şerif bize kendimizden başkasını düşünmeye sevkeden unsurların olduğunu hatırlatıyor. O halde diyebiliriz ki kişinin diğerleriyle bağlantıyı olumlu tarafıyla kesip sadece kendini, kendi benliğini önemsemesi diğerkâmlığın zıttıdır ki bu da karşımıza “bencillik/ enaniyyet olarak çıkmaktadır. Nitekim komşusunu düşünen bir insan bencil olamaz.

Aslında kişinin kendi iyiliği, gelişimi, menfaati için çalışması bencillik değildir. Her insanın aklının gereği olarak kendisine faydalı olanı yapması da gerekir. Bencillik ise daha farklı bir durumdur. Bir insana, kendi iyiliğine çalıştığı için değil, komşusunun, kardeşinin iyiliğine çalışmadığı için bencil denilir. Yani kendimizin hayrına çalıştığımız gibi kardeşimiz için de bir şeyler yapmaktır diğerkâmlık.

Çocuklar için yazdığım Namaz Kılan İki Gencin Hikayesini okumak için buyurunuz.

Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Babam Mola Cuma dininden taviz vermezdi…

Babam Molla Cuma Akgündüz, 74 senelik ömrü boyunca, elinden geldiği kadar, hem şer’i hükümlerden ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.