Rüstem Kılıç hocanın emaneti…

Güzel insanlar başağa benzer. Siz onlardan biri ile tanışırsınız, sonra onlar sizi diğer güzel insanlarla tanıştırır. Güzel insanlarla tanışıp bilişmenin sayısız faydaları vardır. Sizi gül bahçelerinden alıp lale, sümbül bahçelerine götürürler. En güzel bağlarda en güzel meyveleri yedirirler. Onları tanırsanız, insanlığa, iyiliğe, hikmetlere doyarsınız.

2022 yılının Mayıs ayında değerli Geylani Akan Hocam aramış, beni birisiyle tanıştırmak istediğini söylemişti. O günün hayatımıza farklı bir boyut katacağını tabi ki de tahmin edememiştim. Kaderin ince hesaplarını düşündükçe ürpermekten kendimi alamıyorum. O gün üçlü bir görüntülü görüşme yaptık ve böylece Rüstem Kılıç Hoca ile tanışmış olduk. Rüstem Hoca’yı Geylani Hocayla tanıştıran ise Prof. Dr. Adil Şen hocaymış.

Hayatını yazdı

Rüstem Hoca görüşmeye yatağında katılmıştı. Çünkü kendisi 30 yıldır felçliydi ve şimdiye kadar da 35 tane ameliyat geçirmişti. Geylani hocamın onu fakirle tanıştırmak istemesinin ise bir sebebi vardı. Geylani Hocamın anlattığına göre, Rüstem Hoca el ve ayaklarını hareket ettirmeden yatağa bağımlı bir şekilde hayatını sürdürmesine rağmen tertemiz bir hafızaya ve güzel de bir anlatım üslubuna sahipmiş. Hayatı ve olayları değerlendirme tarzı bambaşkaymış. Hani sohbetine doyum olmaz derler ya öyle birisiymiş. 

Mükemmel hafızası ile geçmişin detaylarını aktarırken, hiçbir inceliği atlamıyor, o güzel bakış açısı ve hayatı yorumlama kabiliyeti ile iyimser bir tablo çiziyormuş. İman ve vatan sevgisi ile dolu olduğu için ülkesinin yararına ve zararına olan meselelerin de farkındaymış. İşte onun bu özelliklerini fark eden Geylani Hocam, Rüstem Hoca’nın mutlaka hatıralarını yazması gerektiğini düşünmüş.  

Yapmış olduğumuz bu görüşmede ben de dopdolu bir şahsiyetle tanıştığımı fark ettim. Bunun üzerine telefonda planlamamızı yaptık ve bu hayırlı işe bismillah dedik. Hemen o hafta Rüstem Hoca hayatını anlatmaya başladı. Telefonundaki bir program ile anlattıkları yazıya dönüştürüldü. Bir hanım kardeşimiz bu yazıları düzeltti ve bana gönderdi. Ben de son bir okuma ve tashihten sonra düzenleyerek bölümler halinde irfandunyamiz sitesinde neşrettim.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı manzara-hatiralarin-izinde-hatira-arsivi-anilar-gecidi-irfandunyamizali.jpg

Çok şükür

2022 Haziranında Hocamızın yazıları bu şekilde yayınlanmaya başladı. Belki çok kişiye ulaşamadık ama bazı güzel insanların Rüstem Hoca’yı tanımalarına vesile olduk. Biz bu süreçte kendisi ile de ara sıra mesajlaşıyor ya da görüntülü görüşme yapıyorduk. Yazılarını okudukça renkli kişiliğini görmüş ve onu sevmiştim. Ama yine de uzun yıllardır hareket edemeyen bir insanla görüşmek insana biraz acı veriyordu. Yaratan ona sabrını vermişti gerçi ama yine de onunla konuşmak içimi burkuyordu.

Bir yere gitmek istediğim zaman gidebiliyorum, ihtiyaçlarımı kendim karşılayabiliyorum, parmaklarımı ve vücudumu hareket ettirebiliyorum… Bütün bunlar onu tanıdıktan sonra benim için çok daha değerli hale geldi. Görüşmelerimizde kendisinden dua isterdim. Bir seferinde; “Sen İslam’a hizmet ediyorsun, yazılar yazıyorsun, tabi ki sana dua etmeyeceğiz de kime dua edeceğiz?” diyerek beni mutlu etmişti. 

Allah Teâlâ’ya hamd olsun onun bu güzel dualarını almak bize nasip oldu. O felçli bir hastaydı ve benim ona yapabileceğim çok fazla da bir iyilik yoktu. Ancak onun yazılarını düzenleyip kitap haline getirebilirsem güzel bir hizmet olabileceğini düşünüyordum. Yazılarını tamamladıktan kısa bir müddet sonra vefat edeceğini ise tabi ki de tahmin edemezdim. Tabiri caizse onu geç bulup tez yitirmiştim.

İnsanlara ulaştırmalı

27 Nisan 2023’te vefat haberini öğrendiğimde çok değişik duygular hissettim. “Nasıl bu şekilde yaşıyor, nasıl sabrediyor” diye çoğu kere düşüncelere daldığım hayatı artık bitmişti. Kendisini ilk fırsatta ziyaret etmeyi planlarken, nasibimize Bursa’daki cenazesine katılmak düşmüştü. Ah sırlı şehir Bursa… Kim bilir daha ne kadar güzel insanı bağrında saklıyorsun. Cenazesi huzur dolu, mezarlık ise yem yeşildi…

Şimdi omuzlarımızda onun güzel cümlelerini okurlara ulaştırma sorumluluğu var. Bu hayat dolu güzel insanı insanımıza tanıtabilirsek ne mutlu bize. Hayata asılan ve dünyadan el etek çekmeyen böyle insanlar her zaman ilgimi çekmiştir. Bize ulaştırdığı hatıralardan öğrendiğimize göre, limonata satmayla başlayan fotoğrafçılıkla devam eden, kasaplıktan, karpuz satmaya, inci boncuk işlerinden hac rehberliğine kadar giden bu serüven hakikaten çok ilgi çekici. İnsanımız bu güzel hayat mücadelesini okusun ve hiçbir zaman pes etmesin istiyorum.

Tabi ki Rüstem Hoca’nın asıl mesleği Din Dersi öğretmenliğiydi. Çocukken medrese eğitimi almış, sonrasında geç yaşlarda İmam Hatip’i ve İslam Enstitüsünü bitirmiş ve hayata atılmıştı. Hayatın her zorluğunu ailesi ile birlikte karşılamış ve sabrı hiçbir zaman elinden bırakmamıştı. Zeki ve feraset sahibi insanların farkında olması gereken meselelerin hepsine vakıftı. İslami duyarlılıkların tamamına sahip bir aile olarak eşi ile birlikte mahallenin çocuklarına Kur’an öğretmekten de geri kalmamışlardı.

Kısaca hayatı

Rüstem Kılıç Hoca’nın kısaca hayatına değinecek olursak şöyle özetleyebiliriz. Giresun ili Güce ilçesi İlit Köyü’nde 1957 yılının son aylarında dünyaya geliyor. Beş kardeşin en büyüğü… Köyde inekleri var, fındık bahçeleri var, onlarla ilgileniyor. Köyde elektrik yok, su yok, imkânlar gayet kısıtlı. Ayağında bütün köy çocuklarında olduğu gibi Trabzon lastiği…

İlkokulu köyünde bitirdikten sonra Vakfıkebir’de 17 yaşına kadar medresede okuyor. Sonra yaşını mahkemede küçülterek ortaokula başlıyor. Burslu olarak İmam Hatip’i bitiriyor. Sonrasında İslam Enstitüsünü okurken bir yuva kuruyor. Diyanet Tv’deki belgesel yapımda evlilik mevzusunu anlatırken şöyle diyor: “Evlenmeden önce saliha bir hanım nasip et diye dua ederdim. Hakikatten Allah bana saliha bir hanım nasip etti.”

Daha sonra öğretmen oluyor, bir müddet de idarecilik yapıyor. Bursa’ya tayini çıktığı dönemde gitme hazırlıkları yaparken Ankara’da bir trafik kazası geçiriyor ve 30 metre kadar sürükleniyor. 15 gün sonra hastanede gözlerini açtığında vücudunda kırıkların ve bazı ciddi hasarların olduğunu öğreniyor. Kazadan belli bir zaman geçtikten sonra bir sabah uyandığında ayaklarını oynatamadığını fark ediyor. Tetkikler neticesinde Omuriliğinde kis oluştuğu anlaşılıyor ve bir dizi ameliyat geçiriyor. 

1997’de bastonla zorlanarak da olsa yürüyebiliyor. Geçen yıllarla birlikte çeşitli yerlerde tedavileri devam ederken alternatif tıp arayışlarına giriyor. Tedavi için gittiği bir merkezde uygulanan yanlış yöntemler neticesinde tamamen felç kalıyor. Hayatının bundan sonraki kısmını bu şekilde geçiriyor. Bu süreçte tabi birçok yeni ameliyat daha oluyor. 

Biraz önce evlenme mevzusundan bahsederken evlenmeden önce yaptığı bir duasından bahsetmiştik. Cenab-ı Allah ona öyle asil bir aile veriyor ki kıymetli eşi elleri ayakları tutmamaya başladığında kendisine; “Merak etme biz senin elin ayağın oluruz” diyor. Ve hakikaten öyle de oluyor… Hanımı ve üçü de mühendis olan kıymetli evlatları babalarını hiçbir zaman yalnız bırakmıyorlar. Rüstem hoca her fırsatta ailesinin bu güzelliklerini anlatıyordu.

Onu tanımalı

Bugün Rüstem Hoca gibi şahsiyetleri tanımaya insanımızın çok ihtiyacı var. Bunun nedenini şöyle izah etmek isterim. Çevremde çektikleri sıkıntılar karşısında çıkmazlara düşen birçok insan görüyorum. İnsan olarak şu âlemde tabi ki birçok dertlerimiz, tasalarımız oluyor. Bazen de dertlerimiz karşısında gereğinden çok endişelendiğimiz, korkuya kapıldığımız oluyor. Fakat bütün bu dertlerimizi Rüstem hocanın haliyle kıyaslayacak olursak acaba bizim sıkıntılarımızın hükmü ne olur? Bir yatağa bağımlı olarak acaba kaç yıl sabredebiliriz?

İşte bu güzel insan zor imtihanları verirken ağzından bir cümlecik bile olsun isyan veya şikâyet tarzı bir ifade çıkmıyor. Daima Mevla’ya şükrediyor, daima hamd ediyor. Bir keresinde yine böyle telefonla konuşurken; “Allah günahlarımızı affeder mi acaba?” diyerekten duygularını hüznünü bir şekilde ifade etmişti de şaşırmıştım. Biz bu yaşantımızla bunun derdine düşmezken, o felçli hali ile günahlarının tasasını çekiyordu. 

Umuyoruz ki dünya imtihanlarında zaman zaman çok bunalan insanımıza Rüstem hocanın hayat hikâyesi ilham olacaktır. Bizlere yeniden şükretmeyi ve hamd etmeyi hatırlatacaktır. Sözlerimi Rüstem hocanın hayat görüşünü özetleyen şu sözleri ile bitirmek isterim: “Annesi çocuğu azarlar, çocuk bir şey olduğu zaman yine annesinin eteğine yapışır. Biz de kullar olarak Allah celle şanuhu bir dert verdiği zaman ona sığınmak zorundayız. Gönlüm çok rahat, sanki denizin durulduğu hal gibiyim. Allah var, gam yok.”

Aydın Başar/ Somuncubaba Dergisi

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Nurlu mücahid Bayram amca…

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.  Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım.”                              Mehmet Akif Ersoy …

Bir yorum

  1. Adnan Memduhoğlu

    Maşallah ne müthiş bir hayat öyküsü. Ne güçlü bir İman ve teslimiyet örneği. Musibet ve imtihan büyük, ama Rüstem Hocamızın sabrı çok daha büyük. Yazının akılda kalması gereken son cümlesi her şeyin özeti gibi: “Allah var, gam yok.”
    Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet, makamı âli olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.