Faizi niyetinden tamamen çıkar!

İmam Hatiplik yaptığım yıllarda bir gün cemaatimizden sevdiğim bir esnaf abiden telefon geldi. Kendisi ile zaman zaman dükkânında sohbet ederlerdik, muhabbetli bir esnaf abimizdi. “Hocam müsaitseniz, bir sorum olacak” dedi. “Buyurun dinliyorum” dedim. “Hocam çok daraldık. Acil paraya ihtiyacımız var. Kosgeb esnaflara düşük faizle kredi veriyormuş. Alabilir miyiz?”

Kendisi bu konularda dikkatli ve gayretli bir kişi idi. Şaşırmakla birlikte; “Hayır, alamazsınız. Allah celle celaluh çok kesin ve korkutucu bir şekilde faizi yasaklamış. Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem de ‘Faizin her çeşidi kaldırılmıştır ve ayağımın altındadır’ (Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56) buyurmuştur” dedim.

Pek ikna olmadı

“Ama ticareti canlandırmak için esnaflara verilen kredidir bu. Faiz oranları da çok az. Bizim de buna çok ihtiyacımız var” diye itiraz edesi oldu. Tabi o zamanlar da aynı şimdiki gibi kafa karıştıranlar vardı. Hatırlarsanız yakın zamanda Toki’nin sıfır nokta kırk sekizlik faizli ev kredisine cevaz verenler olmuştu. Allah korusun, Allah ayağımızı kaydırmasın, halbuki faizin azı da çoğu da haramdır.

Allah celle celaluh lütuf edecek ya, birden bir misal aklıma geldi. “Peki, sana bir soru soracağım, ne cevap verirsin, bir düşün” dedim ve ekledim: “Güzel, sulu bir yemek pişirilmiş. Hem de bol etli… Güzel büyük bir kasenin içine koyup yer sofrasına koymuşlar. Tam yemekler yenileceği sırada oradan geçen küçük bir oğlan çocuğu bir kaç damla idrarını yemeğe bıraksa, o yemeği yiyebilir misin?”

“Yiyemem Hocam” dedi. Ben de dilimin döndüğünce onu sakındırmaya çalıştım: “İşte” dedim; “Faiz de böyledir. Asla yiyemezsin. Az diyerek şeytan ve nefis seni kandırmasın. Sen Allah Teâlâ’dan korkar isen,
Allah Teâlâ sana nice kapılar açar. Bil ki bir haramdan kaçmak, on helâl kapısını kazanmak demektir. Sen onu niyetinden de çıkar ki, Allah sana nasıl imkânlar yaratacak bak seyret.”

Bir müddet duraklayan abimiz biraz düşündü ve zorlanarak da olsa; “Tamam hocam, almayacağım” dedi. Yaklaşık bir hafta sonra dükkanına uğradım. Durumu merak ediyordum. Güleç bir yüz ve sımsıcak duygularla bizi karşıladı. Hal hatır faslından sonra ben daha sormadan; “Hocam Allah razı olsun. Almadım ve Allah’a dua edip tevekkül ettim. Sonra ne oldu biliyor musunuz?” dedi.

Tevekkülün sonu

Merakım artmıştı, heyecanla esnaf abimizi dinledim. “Hocam” dedi: “Allah Teâlâ sizden razı olsun. Sizinle görüştükten sonra onu tamamen niyetimden çıkardım ve Allah’a dua ettim. Çok geçmeden bizim satılacak mallarımız vardı ama satılmasından çok ümidimiz yoktu. Allah bize ummadığımız yerlerden öyle kapılar açtı, öyle satışlar yaptık ki sıkıntılarımız gittiği gibi, geniş imkanlara da kavuştuk.”

Çok sevindim; “Elhamdülillah” dedim. İşte teslimiyetin bereketi. Kul, Rabbine güvenir ve haramlardan kaçarsa, Allah Teâlâ da ona ummadığı yerden nice kapılar açar. İşte bu yaşanmış hadiseden ibret almak lazım. O’na tam tevekkül etmek hem dünya hem de ahiret kazancıdır. Allah’a itaatin ve rızkı O’ndan beklemenin sonucu daima hayırlı olur. Çünkü rızkın sahibi O. Bütün mülk O’nundur. Milyarlarca mahlûkatını doyuran O’dur. Yeter ki biz O’na hakkıyla tevekkül edelim.

Artık esnaf abimizle güzel bir çay muhabbetine dalmıştık. Faizin afetlerinden söz ederken şöyle bir misal verdim: “Biliyorsunuz ki Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak faiz alıp verenlere savaş açtığını haber veriyor. Bu ne kadar dehşetli bir uyarı. Rabbimizle kim savaşabilir ki? Biliyorsunuz, buralar hep esnaf, faiz alıp işlerini büyütenlerden kim kaldı? Ama uzak duranları Allah korudu hem de işlerini büyüttü.”

“Evet bu konuda çok örnek var çarşımızda Hocam” diyerek beni tasdik etti. Gerçekten de öyle olmadı mı? Nice parlayıp parlayıp sönenler oldu. Nice faiz ve kredi belasına bulaşan dükkanlar kapandı. Nice yuvalar yıkıldı, nice aileler huzursuz oldu. Faiz bir yere girdikten sonra orayı dağıtmadan çıkmadı. Bunun sayısız yaşanmış misalleri vardır. Allah celle celaluh bizlere bunları idrak edebilmek için firaset versin.

Faiz düzeni

Allah’ın helâl kıldığı şeyler, şüphesiz ki kullara yeter. Haram kıldıkları ise, insan için şerden başka bir şey değildir. İşte bunlardan en tehlikelisi de, toplumları mahveden, fakiri daha fakir, zengini daha zengin eden faizdir. İman eden bir insan, ondan hiç bir zaman hoşlanmaz, hatta nefret eder. O, insanın kanını emen bir kene gibidir. Aynı zamanda karz-ı hasen’i yok eden, iyilik ve hayırları def eden bir kötülüktür.

Ne yazık ki kan emici ülke ve güçlüler faize dayalı sistemi dünya çapında oluşturarak, fakir milletlerin kanını emmeye devam ediyorlar. Müslüman kimse tabii ki onun kendisinden kaçtığı gibi, tozundan bile kaçmaya çalışmalıdır. Bu, imanının gereğidir. Bu konudaki ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, inanmış insanların bu hassasiyeti göstermesi için yeterli sebeptir.

İmam-ı Azam Hazretleri, bir evin gölgesinde oturmayıp güneşte oturmayı tercih etmişti. Niçin gölgeye oturmadığı sorulunca; “Bu evin sahibinde alacağım var, gölgesinden istifade etsem, faiz olmasından korkarım” demişti. İşte gerçek alimler, büyük veliler, arif zatlar faizin önünü böyle kapatıyorlar. Bütün büyüklerimizde bu hassasiyeti görüyoruz.

Bir kadıncağız vefat ediyor, bir akrabası Süleyman Hilmi Tunahan Efendi‘ye vefat eden teyzenin küçük kızına ait parayı bankaya, faizsiz, vadesiz hesaba yatırmanın doğru olup olmayacağını soruyor. Süleyman Efendi; “Hırsıza merdiven kurmak gibidir” cevabını veriyor ve müsaade etmiyor. Yani büyükler bankayı desteklememek için faizli bankaya faizsiz para yatırmayı bile uygun görmüyorlar.

Geçen gün Süleyman Efendi‘nin faiz hassasiyeti ile ilgili bu hatırasını okuyunca, benim de size aktardığım bu hadise aklıma geldi ve bu yazıyı yazmış oldum. İnşallah Rabbimiz tesirini halk etsin. Rabbim bizlere faizden gereği gibi sakınmayı nasip eylesin. Müslümanları faizsiz karz-ı hasen müesselerini hayata geçirmeye muvaffak kılsın. Amin.

Muzaffer Dereli/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Duvarlar değil köprüler yapmalı…

Eğer insanlar ayrıştırılmışlarsa, aralarında duvarlar var demektir. Duvar, ayrıştırmayı tahkim eder. İnsanları ayrıştıran ve he …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.