Bir yılbaşı hatırası…

Yıl 1972… Elektriği ve suyu olmayan köyümüzde, (3,4 ve 5. Sınıfların aynı derslikte tek öğretmen tarafından okutulduğu okulda) ilkokul 5. Sınıfa giderken öğretmenimiz sordu:

– Çocuklar bu akşam ne yapacaksınız?

– Ne yapalım öğretmenim önceki akşamlar ne yapıyorsak yine öyle yapacağız.

– Olur mu çocuklar! Bu akşam yılbaşı. Yeni bir yıla giriyoruz. Bu gece bütün dünya eğleniyor. Siz de bu coşkuya katılın. Sizler de eylenin… vs.

Tabi çok etkilendik. Aramızda para toplayıp bakkaldan çerez aldık. Bazıları sigara da almışlar. Radyoları olan bir arkadaşın evinde toplandık. O zamanlar köyde sadece birkaç ailede radyo vardı. Radyosu olan arkadaş yıl başı gecesi çok güzel programların olacağını söylemişti.

Neyse, arkadaş radyoyu açtı. Hakikaten bize göre çok eğlenceli şeyler dinliyoruz ve çerez yiyoruz.

Arkadaşın annesi çay getirdi. Çayları içerken sigaralar çıktı. Sigaraları yaktık. Bazıları önceden içiyorlardı bazıları da o günün hatırına yaktılar. Kış günü, kapı pencere kapalı. Odamız küçük olduğundan acayip bir duman kapladı odayı. Bir ara arkadaşın annesi geldi. Kapıyı açar açmaz sigara dumanı kapıdan dışarı hücum etti. Bize kızıp bir şeyler söyledi.

Bir arkadaş dedi ki:

“Karışma be… Bu gün yılbaşı!”

Kadıncağız bir şey demeden gitti. Biz de kaldığımız yerden devam ettik.

Şimdi düşünüyorum da, elektriğin, televizyonun olmadığı, dış dünyaya neredeyse kapalı olan bir köyde bile bu kadar etkilenmişsek, Dünyadaki her şeyden anında haberdar olan gençlerimizin durumu nasıl olur? İşimiz hiç de kolay değil…

Bu arada bu okuduklarına şaşıran bazı okuyucularımız için bir açıklama yapayım. Küçük yaşta sigara içilmesi elbette yanlış davranışlar. Veya bir annenin buna göz yumması. Bu hatırayı okurken o yılların köy hayatını günümüzle kıyaslamayın… Veya o yıllarda köyde yetişen çocuklarla, şimdiki çocukları kıyaslamayın. Çünkü o dönemin davranışlarını izah etmek için uzun sosyolojik izahlara ihtiyaç var. Bu hatıra o günleri anlayabilmek için belki faydalı olabilir diye düşündüm.

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Onların bir öğretmen ideali vardı, ürettikleri öğretmen modeli ile kendi ilkelerini, sekülerizmi ve dünyacılığı yeni nesillere aşıladılar. Bir nevi kendi ideolojilerinin savaşçılarını yetiştirerek insanımızı kültür kodlarından uzaklaştırmaya çalıştılar. Evet onların bir öğretmen ideali vardı. Ne gariptir ki 2000’li yıllardayız ve Müslümanların hala bir öğretmen ideali yok. Yavrularımız çok mu değersiz ki onları kurda teslim ediyoruz?

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.