“Kadınların evlerinin dışında çalışması bütünüyle doğru değildir” diyemeyiz. Cemiyet hayatında esasen mutlaka kadının çalışması gereken alanlar vardır. Bayanların doktorunun bayan olması, kız çocuklarının öğretmenlerinin ve ebelerin bayan olması elbetteki doğru olandır.
Kadınların fıtratına ve İslâm ahlâkına uygun diğer alanlarda çalışmalarında da mahzur yoktur. Ancak nerede çalışırlarsa çalışsınlar evlerinden ve çocuklarından kopmalarında ciddî mahzurlar vardır.
Mesaileri 5 saat olmalı
Çalışmak zorunda olan annelerin durumu bu açıdan da ele alınmalı ve yuvalara zarar vermeden onlardan nasıl istifade edileceği üzerinde fikirler geliştirilmelidir. Mesela kadınların mesaisinin beş saate düşürülmesi, ücretlerinin ona göre ayarlanması, dolayısıyla daha fazla kadına iş sahsının açılması, böylece kadınların çocuklarına daha fazla zaman ayırma imkânını bulması, evinden kopmaması gibi…
Ayrıca kadınların ağır ve fıtratlarına uymayan işlerde, erkeklerle karışık çalışılan yerlerde çalışmaları da doğru değildir. Her ne kadar “kadın erkek ayırımı yapılmamalı”, “eşitlik var” gibi ne ifade ettiği bütünüyle bilinmeyen, ucunun nerelere varacağı hesap edilmeyen kelimeler ve düşüncelerle durmadan saldırılar yapılıyor olsa bile yanlış daima yanlıştır.
Görmek isteyenler için akan hayatın içinde, işlenen yanlışların yanlış olduğunu gözlere sokarcasına cereyan eden hadiseler var. Ancak onları görmeyenler, görülmemesi ve başkalarına gösterilmemesi için görenleri tehdit edenler de var…
Gerçek şudur ki dış hayatın boğuşmalarına erkeğin yapısı daha uygundur. Yuvaya ise anne. Bu eksiklik veya fazlalık değil, bir farklılıktır. Hayat bu farklılıklarla güzellik kazanır. Aile yuvaları da…
Kadın, ayın belirli günlerinde rahatsız ve her zamankinden daha hassas ve gergindir. Ona annelik görevi verilmiştir. Dolayısıyla belli bir süre hamiledir ve hamileliğin merhalelerini yaşar. Sonra dünyaya getirdiği yavrusunu bağrına basar; onu emzirir, bakar, besler, korur, gözetir. Ona gönlünü açar, sevgisini verir… Bütün bunlar erkeğin yapamayacağı ve asla küçümsenemeyecek şeylerdir.
Bütün bunlar, insaflıca düşünülüp incelendiğinde, kadın ve erkeğin yaratılışına bakıldığında söylenebilecek en insaflı sözlerden biri, her iki cinsi yaratılışına göre değerlendirmek, birbirlerini bütünleyici olduklarını anlayarak hareket etmektir.
Çocuklar ihmal ediliyor
Annesi ve babası çalışan çocukların uğradığı ihmal ise gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Onlar annesi ve babası hayatta olan yetimlerdir. Bu yetimlik, günümüzde diğer yetimlikten daha acı ve sayıca daha fazladır. Yetim olarak bilinmedikleri için de gözden ıraktırlar ve şefkat gösterenleri de azdır. Şair bunu dile getirerek şöyle der:
“Değildir yetim, anne ve babası, hayatın gam yükünden kurtulan
Terk edip dünyayı çocuğunu geride boynu bükük bırakan.
Odur gerçek yetim, annesi daima uzakta duran, onu başıboş hayata salan,
Ya da babası durmadan meşgul olan…” (Terbiyetü’l-Etfâl, 2/ 571)
Bu, her gün içimizde yaşanan gerçeklerin ifadesidir. Anne ve babası iş hayatının dışında da meşgul olanlar, gündüz yetimliğine ek olarak gece yetimliği yaşayanlar da var…
Çocuk bakıcılarının terbiyesi altındalar
Üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta daha var. Annesi çalışan çocukların daha çok çocuk bakıcılarının eline kalışı, onların merhametine ve terbiyesine terk edilişi. Onların konuşma üsluplarını, dillerini alışı. Bir taraftan emrettiği, diğer taraftan büyüğü olduğu için itaat ettiği birinin yanında yetişişi…
Bu, varlıklı âilelerde de yıldan yıla artan bir derttir. Anneler, çalışıyor olmasa bile müreffeh hayatın özentilerini yaşar olmuşlardır. Ev işleri ve çocuk terbiyesi giderek hizmetçilere, dadılara terk edilmekte, değer ölçüleri yerli yerinden oynamakta, karmakarışık esen rüzgârlar, fırtınalar rengârenk eşya ile döşeli evlerde kol gezmektedir…
Ne yazık ki milletimiz, neyi, nerede ve nasıl bulacağını da şaşırmış durumdadır… Kâh varlık şaşırtmıştır bizleri, kâh yokluk ve çaresizlik. Bazen de yolunu ve yönünü bilmezlerin, ya da hedefi ve belli bir yolu olmayanların peşine düşüş. Kör taklidin sürüklediği karanlıklar, meçhuller…
Bu şaşkınlıklardan bir an önce sıyrılmak, başımızı kaldırıp ufuklara bakmak, hakka giden yolda nasıl ilerleyeceğimizi tayin zorundayız. Günlerin ırmaklardan çok daha hızlı aktığını fark etmek, ayların, yılların akışını durdurmanın mümkün olmadığını idrak etmek zorundayız.
Ömür bitiyor ömür!
Bazen çalışan aneler görüyoruz. Aldığı maaşın nerede ise bütününü bakıcılara, çocuk yuvalarına, çalışan bir anne olmasından kaynaklanan ek masraflara veriyor… Belki daha fazlasını da. “O halde niçin çalışıyorsunuz” diye sorulunca da emeklilik hayallerini dile getiriyor. Biliniz ki bu bekleyişlerle ömür bitiyor, yavrular büyüyor, sözler dinlenmez hale geliyor…
Anneler, çocuklarının aleyhine olsa da gerçekten çalışmak zorundalar mı? Âile saadetleri, geçimleri çalışmalarını mı gerektiriyor?.. Bunu çok iyi hesap etmeli, geç kalmadan yuvanın geleceği ile ilgili isabetli kararlar alınmalıdır. Âile içinde, gerekirse yakın dostlarla ve akraba ile bu konuda istişare etmelidirler.
Günlük, aylık küçük hesaplar, uzun yıllar için verilmesi gereken kararları ihmalin sisli dünyasına mahkûm etmemelidir…
Not: Anne Babaya 50 Nasihat Kitabından iktibastır.
Dr. Şerafettin Kalay/ İrfanDunyamiz.com
BENZER YAZILAR
Çocuk Eğitimi ↗
Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.
Aile Okulu ↗
Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.