“İlig aydı uktum bu söz barça çın,/ Koni sözleding söz yapar burdı kim.” (Bey dedi, anladım bu söz hep doğrudur./ Doğru dedin, söz koktu misk gibi…)
Çalıştığım okulun kütüphanesinde rastladığım kitaplardan birisi de çocukluktan beri hep ismini duyduğum ancak –nedir ne değildir– hakkında hiçbir bilgim olmayan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eseriydi. Yaşar Çağbayır’ın yayına hazırladığı kitabı Diyanet Vakfı Yayınları basmıştır. İşin ilginç tarafı, ismini çok kere duymama rağmen, kimseden; “Bu kitap çok güzel, mutlaka okuyun” tarzında bir tavsiyeye denk gelmemiştim. Onunla tanışmanın işte tam sırasıydı; karşımda duruyordu ve alıp okumalıydım.
Eve götürüp tamamını okuduktan sonra tam bir şaheser olduğuna kendim de kanaat getirdim. Nasıl olmuştu da bu güzel kitabı şimdiye kadar okumamıştım? Hemen sosyal medya hesaplarımdan kitabı dostlarıma tavsiye ettim. Eğitim camiasından bazı tanıdıklarımızı da telefonla arayarak onlara da eseri insanlarla buluşturmaları için bazı önerilerde bulundum. Sağ olsun değerli eğitimci İzmir Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi Bey, kitabın eğitim camiası tarafından okunması için elinden geleni yapacağını söyledi ve gereğini de yaptı.
Eser ile tanışmam ile birlikte bu günden sonra Yusuf Has Hacib ismi hürmetle ve muhabbetle anacağım bir ulu bilge oldu benim için. Artık onun ismi kulağıma daha da hoş gelmeye başladı. Çağlar öncesinde yaşamış dostlarımın arasına o da katıldı. Benim anladığım kadarı ile Yusuf Has Hacib İslam’ı özümsemiş, kirlenmemiş, saf ve temiz bir Müslüman olarak bu eserinde damıtılmış, sade ve hikmetli sözler söylemiştir. Ayet ve Hadislere fazla atıfta bulunmamıştır ama İslam’ın ruhunu kendi cümleleri ile hikâye tarzında adeta özetlemiştir. Türk irfanının eşsiz bir örneği olan eserde örf, adet ve töreden ziyade, hayatın anlamı, faziletlerin önemi, mutluluk bilgisi ve yönetimin esasları gibi konular ön plana çıkmaktadır.
Kitabın başındaki itikada dair; “Yok eşi ya da benzeri O’nun… Aklı ermez niteliğine mahlûkatın. Yürümez, yatmaz, uyumaz, uyanık daim. Ne benzer, ne kıyaslanır, ne tasavvur edilir. Ne geride, ne ileride, ne sağda, ne de solda… Yeri ne altta, ne üstte, ne de ortada…” ifadelerinden, Peygamberimiz ve dört halifesi için kullandığı övgü dolu sözlerden ve kıyamette onların şefaatini dilediğini belirtmesinden anlıyoruz ki eser Ehl-i Sünnet itikadı üzere yazılmıştır. Dönemin Türk coğrafyasındaki itikadî durumu bilmek açısından bu ifadeler önem arz etmektedir.
Eserin en orijinal yönü kanaatimce arı duru bir üslupla saf hikmeti sunabilmesidir. Üslubundaki sadeliğe misal olarak eserdeki doğruluk ile ilgili şu sözleri nakledebilirim: “Allah’a inanan bilgili insan kendi kısmetinde ne varsa onunla yetinir. Ahiretini güzelleştirmek istersen, çaresini doğruluk ve imanda ara. Zenginlik ve dünya malı, doğruluk ile elde edilir. Dünyadaki en büyük zenginlik, özüyle sözüyle doğru olmaktadır. Onu kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü temiz tut. Doğru hareket edenlerin hayatları çok güzel geçer. Kendine biri doğruluk biri de iman olan iki arkadaş edin.” (Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Hazırlayan: Yaşar Çağbayır, TDV Yayınları, s.98)
Eser neredeyse tamamen öğüt tarzındadır ama insanın dinledikçe dinlemek isteyeceği bir öğüttür bu. Hani öyle gençlerin şikâyet edeceği ya da sıkılacağı tarzda nasihatler değildir. İnanıyorum ki beğenerek okuyacakları tarzdadır. Yusuf Has Hacib Üstadımız zaten eserinin giriş kısmında gençlere seslenmiş ve şöyle demiştir: “Ey yolunda sevinçle ilerleyen genç! Sözümü boş sayma. Gönülden, içinden gelerek dinle ve uy. Doğruluk yolundan şaşmamaya çaba göster. Gençliğin boşa geçmesin. Ondan yeteri kadar yararlanmayı bil, gençliğini değerlendir. Çünkü ne kadar sıkı tutarsan tut o bir gün elinden kaçar. Sende gençlik gücü varken boşa harcama. İbadetten hiçbir zaman geri durma, hep ibadet et. Bu sözümü iyi dinle, sonra elden gidince gençliğin özlemini çeker pişman olursun ama yararı olmaz.” (Kutadgu Bilig, s.11)
Kitabın beni en çok etkileyen ve hayranlığımı celbeden yönlerinden birisi de onda ruhumuza işkence mahiyeti taşıyan süslü ve abartılı ifadelere yer verilmemesidir. Tabiri caizse sözü yormadan söylenmiştir. Son derece pürüzsüz, düzgün, net ve berrak bir anlatımı vardır. Ondaki bu sadelik eserin kalplere hitap etmesini ve gönüllere doğru yol bulmasını sağlamıştır zannımca. Aşırı duygusal anlatımlara yer verilmemesi, sıfır kasvet ve sıfır kasıntı olması da ruhlara ağırlık vermemesi açısından eserin bir artısıdır.
Peki, bir yazar bu derece arı duru bir şekilde hikmeti sunmayı nasıl başarabilmiştir? Bu soruya benim cevabım şöyle olacaktır: Bir insan nefsinin kirlerinden arınabilir ve iyi insan olmayı başarabilirse ancak böylesi bir kimsenin kelamı, yirmi dört ayar saf altın gibi kıymetli olabilir. Aksi takdirde söz insanı ele verir. Nefsaniyetinin derinliklerindeki kirler paslar söz sayesinde açığa çıkar. Onun için yazmak en çok da güzel ruhlara yakışır.
Yusuf Has Hacib işte tam da böyle bir şahsiyettir. Kendisini insanların iyiliğine adamış yüksek faziletli birisidir. XI. Yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarında bulunan Çu Nehri Vadisi’ndeki Balasagun’da doğmuştur. 2016 yılında Kırgızistan Merkez Bankası, Yusuf Has Hacib’in doğumunun 1000. yıl dönümü dolayısıyla gümüş para bastırmıştır. “Kutadgu Bilig” adlı eserini Karahanlı hükümdarı Tavgaç Uluğ Buğra Han’a sunmuş ve onun beğenisini kazanmıştır. Kitabın adı “Mutluluk Bilgisi” anlamına gelmektedir. Mesnevi tarzında yazılmış ve toplam 6645 beyitten oluşmaktadır. Eserin dili XI. Yüzyılda Karahanlı Devleti’nde konuşulan Uygur dilidir. Çağatayca olarak da bilinen bu lehçeye günümüzde Özbekçe denilmektedir. Siyasetname tarzında yazılan ilk Türkçe kitaptır. O dönemden kalan çok az sayıdaki Türkçe kitaptan biridir.
“Ben bilgisizin dilini bilmem. Benim bilgisize diyecek sözüm yoktur“ (Kutadgu Bilig, s.25) diyen Yusuf Has Hacib eserini bilginin kıymetini bilenler için yazdığını söylemiştir. Özellikle eğitimcilerin bu kitabı okumalarında çok faydalar olacaktır. Eğitimciler okumalıdır, çünkü bu kitapta insan yetiştirmeye dair kıymetli tecrübeler bulunmaktadır. Onun bilginin taşıyıcısı olan eğitimcilere söyleyecek çok sözü vardır. Mesela bilginin kıymetine dair şu sözleri manidardır: “Her söylediğini bilerek söyle. Herkesin bilgiden dolayı itibarlı olduğunu iyi bil. İnsanın gönlü engin bir deniz gibidir. Bilgi ise o denizin dibinde yatan değerli bir incidir. İnsan gönlünün derinliklerindeki o inciyi çıkarıp meydana koymadıkça, o derin denizlerdeki incinin insan için çakıl taşından ne farkı olur? Kara toprak altındaki altın, kayadan, taştan farksızdır. Ancak kazılıp çıkarılır, işlenirse değer kazanır. Bilgili bilgisini diliyle dışarı çıkarmazsa, meydana dökmezse, yıllarca orada yatsa da o bilgi ışık saçamaz, halkı aydınlatamaz. Anlayış da bilgi de çok değerli, çok kıymetli şeylerdir. Nerede bulursan onları işlet ve kendini yükselt.” (Kutadgu Bilig, s.25)
Kitapta hikmet ve bilgi sahibi olan kişilerin mutluluğa ereceği düşüncesi savunulmuştur. Kitaptaki karakterler ve onların sembolize ettikleri değerler eserin başında zikredilmiştir. Birinci karakter Hükümdar Gündoğdu’dur ki “doğru yasa”yı temsil eder. İkinci karakter Vezir Aydoldu mutluluğun temsilcisidir. Vezir’in oğlu Öğdülmüş aklı, diğer oğlu Odgurmuş ise akıbeti temsil eden diğer karakterlerdir. Eser bu dört şahsın aralarındaki konuşma ve istişarelerden özellikle de Hükümdar’a verilen öğütlerden oluşmaktadır. Eserde iyi bir devlet başkanı, iyi bir bakan, iyi bir başdanışman, iyi bir komutan, iyi bir memur nasıl olmalıdır gibi sorulara cevap verilmiştir.
Özellikle yöneticilere, vicdan, insaf, adalet ve vatandaşa hizmet etme duygusu gibi erdemlerin kazandırılmasında bu kitap çok önemli katkılar sunacaktır. Mesela kaymakamlar, valiler, daire başkanları, genel müdürler, milli eğitim müdürleri, okul müdürleri kendi aralarında Kutadgu Bilig Okuma Grupları oluşturabilirler. Prof. Dr. Ergin Ayan imzalı “Türk Kültürü Yusuf Has Hâcib’e Neler Borçludur?” başlıklı makaleden öğrendiğimize göre bu kitap Memlüklü saraylarında okutulmuştur. Birçok Türk devletleri, Osmanlılar ve bilhassa Fatih Sultan Mehmed Han bu kitaba ilgi göstermiştir. Öyleyse biz bugün yeniden bu kitabı neden keşfetmeyelim?
Bakınız kitapta yöneticilere verilen çok güzel öğütlerden bir tanesi şöyledir: “Yöneticisi iyi olan halk tamamen doğru, iyi ve güzel hareketlere sahip olur. Bunlar iyi kişileri kendilerine yakın tutarlarsa, kötüler de kendilerini iyiliğe yöneltirler. Yöneticilerin etrafını çeviren yakınları, danışmanları, memurları kötü olursa ülke tamamen kötülerin eline geçer. Kötüler başıboş olursa iyiler kaybolur. İyiler ülkeye sahip olursa kötüler ortadan çekilir.” (Kutadgu Bilig, s.61)
Aydın Başar/ Cins Dergi, Ocak, 2021