Erbakan hocanın manevi bağlantıları

Necmettin Erbakan, 1943 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra Yüksek Mühendislik Okulu’na kaydolur. Okulun adı 1944 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) olur. İTÜ’de okuyan inançlı gençler, Beyazıt Camii‘nde ve dergâhlarda yapılan sohbetlere katılıyorlardı. Necmettin Erbakan, babasının sağlığında onunla dergâhlara gitme alışkanlığı kazandığı için severek gidiyordu.

Beyazıt Camii’nde yaşlıca, mütebessim çehreli ve tane tane konuşan bir zat hadis dersleri yapıyordu. Erbakan bu zatın sohbetini çok sevdi ve sürekli devam etti. Bu zat Gümüşhanevi şeyhi Serezli Hasib Efendi idi. Derslerine gelenler arasında Nurettin Topçu gibi düşünce adamları da vardı ama daha çok İTÜ’14 liler katılıyordu.

Onu çok sevdi

Erbakan bu zatı o kadar sevdi ki gittikçe bağlılığı arttı ve henüz 18 yaşında iken onun dergâhına intisap etti. Hasip Efendi Necmeddin Erbakan’a çok büyük bir ilgi gösterirdi. Hacı Hasib Efendi 1949 yılında vefat edince yerine Abdülaziz Bekkine Efendi geçer.

Abdülaziz Efendi Zeyrek’te Ümmü Gülsüm Camii‘nde görevlidir. O cami aynı zamanda dergâhtır ve Necmeddin Erbakan’da o camiye yani dergâha devam eder. Mehmed Zahid Kotku Efendi ile o dönemde tanışırlar ve aynı anda Abdülaziz Efendi’nin Hadis derslerine devam ederler. Necmettin Erbakan hem Hasib Efendi’nin hem Abdülaziz Efendi’nin sohbetlerinden çok etkilenir ve bu dergâhtan ilişiğini kesmez.

Hatta Hocaefendi’yle aralarında öyle bir muhabbet başlar ki Necmettin Erbakan her gün onu görmeye gidiyor, sohbetlerine katılıyordu. Bazı günler akşam gider, sabah namazını kıldıktan sonra dönerdi. Dahası Abdülaziz Efendi ile birlikte zaman zaman Beykoz sırtlarında bulunan Yuşa aleyhis selam’ın makamına giderek sabaha kadar ibadet ve sohbet ederlermiş.

Abdülaziz Efendi’nin 1952 yılında vefatından sonra da yerine geçen Mehmed Zahid Efendi’ye bağlılığını sürdürür. Abdülaziz Efendi ve daha sonra Mehmed Zahid Efendi de Hasib efendi gibi Necmeddin Erbakan’a özel ihtimam göstermişler ve onun en iyi şekilde yetişmesi için özel gayret etmişlerdir.

Üç mübarek

Hasib Efendi, Abdülaziz Efendi ve Mehmed Zahid Efendi üçü de hilafet icazetlerini şeyhleri Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’den almışlardır. Mustafa Feyzi Efendi icazetini, 118 halife yetiştiren Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi hazretlerinden almıştır. Ahmet Ziyaüddin Efendi’nin irtihalinden sonra en büyük dört halifesi sırasıyla yerine geçer. Bunlar; Hasan Hilmi Efendi, İsmail Necati Efendi, Ömer Ziyaüddin Efendi ve Mustafa Feyzi Efendi’dir. Mustafa Feyzi Efendiden sonra da onun halifeleri olan Hasib Efendi, Abdülaziz Efendi ve Mehmed Zahid Kotku Efendi yaş sırasına göre posta geçerler. Necmettin Erbakan son üç halifenin üçüne de intisap etmiştir. En uzun beraberliği Mehmed Zahid Efendi ile olmuştur.

Hasib Efendi ve Abdülaziz Efendi, üniversite öğrencilerine sürekli; “Üniversitede kalın, hoca olun” diye tavsiyede bulunuyorlardı. Dergâha devam eden çok sayıda kişi bu tavsiyelere uyup üniversitelerde hoca oldular, profesör oldular. Necmettin Erbakan da onlardan biridir. O da bu tavsiyelere uyup mezuniyetinden sonra asistanlık sınavına girerek kazandı ve İTÜ motorlar kürsüsünde asistanlığa başladı. Zaten Üniversite hocaları da okulda başarılı bir öğrenci olduğu için asistan olmasını teşvik ediyorlardı.

1948 – 1951 yılları arsında 3 yıl asistanlık yaptı. O zamanlar bir mühendisin asistan olması, dışarda alacağı maaşın üçte birini alması demekti. Ama dergâh hocası böyle isteyince ona uymuştur. Asistanlığında hem başarılı bir tez hazırladı hem de derslere girdi. Asistanların ders verme yetkileri yoktu ancak Necmeddin Erbakan’ın hem bilgisi hem de ders anlatma şekli hocaları tarafından takdir edildiği için kendisine ders vermesi için özel izin verilmişti.

Uzun mektuplar

İTÜ, 1951 yılında Necmettin Erbakan’ı bilimsel araştırmalar yapmak, bilgi ve tecrübesini arttırmak ve doktorasını yapmak üzere Almanya’ya gönderme kararı aldı. Necmettin Erbakan hocası Abdülaziz Bekkine’den müsaade alana kadar bekledi, müsaade çıkınca Almanya’ya gitti. Giderken Abdülaziz Efendi Karaköy rıhtımına kadar gelerek kendisini ağlayarak uğurlamıştır.

Almanya’da doktorasını yaparken Alman hocanın biri izine ayrılır ve Erbakan’ı vekil olarak bırakır. Erbakan , Alman hocanın vekili olarak bazı toplantılara katılır. Bu toplantılarda İslâm dünyası nasıl sömürülecek, petroller, madenler nasıl sömürülecek bunlar konuşulur ve planlar yapılır. Erbakan bunları iyice kavrıyor, niyetlerini anlıyor. Bu konuda çevresindeki kişilere şöyle anlatıyor: “Ben bu toplantılarda konuşulanlara o kadar üzülüyordum ki, üzüntümü hafifletmek ve içimi dökmek için Abdülaziz Efendi hocama sık sık sayfalar dolusu mektup yazardım. Öyle ki 40 sayfa mektup yazdığım olurdu.”

Hem bunu yaşadığı hem de yıkık dökük Almanya’nın kısa sürede nasıl kalkındığını gördüğü için, Türkiye’ye dönmeye ve ülkesi için çalışmaya karar verir. Bu arada 1952 yılında Abdülaziz Bekkine Efendi vefat etmiştir ama vefatını o zaman Almanya’da olan Erbakan’a bildirmezler. Almanya dönüşünde kendisini karşılayanlar arasında Mehmed Zahid Efendi vardır. Gelir gelmez Abdülaziz Efendi’yi sorar. Kimseden cevap çıkmayınca vefat ettiğini anlar ve büyük bir şok geçirir. Sonraları bu durumu yakın çevresine şöyle anlatır:

“Almanya’ya giderken ben geminin güvertesinden el sallıyordum, Abdülaziz Bekkine Hocamız da rıhtımdan mendiliyle el sallıyordu. Ağlıyordu. Çünkü mübarek hocamız beni bir daha dünya gözüyle göremeyeceğini biliyordu. Birbirimizi son görüşümüz işte o an oldu.”

Abdülaziz Efendi’nin vefatından sonra şeyhlik makamına Mustafa Feyzi Efendiden 27 yaşında iken hilafet icazeti alan Mehmed Zahid Kotku Efendi geçer. Mehmed Zahid Efendi o zaman 55 yaşındadır. Erbakan, Mehmed Zahid Efendiye de bağlılığını sürdürür.

Salih Sedat Ersöz/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Halil Atalay hoca yüreklere dokunmuştu…

1959 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Çalkaya köyünde doğdu. İlkokulu Çalkaya Köyü …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.