
“Hakkı Hâkim Kılmak İçiiin, Bütün Gücümüzle Çalışacağımızaaa Söz Veriyoruz!”
Bu söz, Rahmetli Erbakan Hoca’nın bütün parti ve Milli Görüşçü kuruluşların toplantılarında, konuşmasının sonunda, sağ ellerin başparmaklarını yukarı kaldırtarak, hep birlikte verdirdiği “söz”ün son bölümüdür. Erbakan’ı anlamak ve onun hayatını anlatmak için başlıktaki bu cümle yeterlidir. Hakkı hâkim kılmak hedefi ve bütün gücüyle çalışmak fiili Erbakan’ın hayatının özetidir.
Hakkı hâkim kılmak yani, bütün haksızlıkları, adaletsizlikleri, hukuksuzlukları, zulümleri ortadan kaldırmak, herkesin insanca, hür, itibarlı ve müreffeh bir şekilde yaşadığı bir dünya kurmak. Bu hedefe ulaşmak için de bütün gücüyle çalışmak yani cihad etmek. Peki Erbakan’ın bu hedefi ve bu gayretinin çıkış noktası ne idi. Tabii ki çok şuurlu ve iyi yetişmiş bir Müslüman olması ile beraber İslam’ın, son dönemin klasik Müslümanları standardında değil, her yönüyle yaşanması gerektiğine olan, çok güçlü inancıdır.

Köklü fikirler
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vefatından sonra daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır, her geçen yıl onun fikirlerine, ortaya koyduğu aksiyona ilgi artmaktadır. Hakkında kitaplar yazılmakta, tezler hazırlanmakta, araştırmalar yapılmakta, adına programlar düzenlenmekte, belgeseller yapılmaktadır. Türkiye’de, çok partili siyasi hayata geçildikten sonra, pek çok siyasi lider siyaset sahnesinde yer almış, ancak köklü fikirler ortaya koyan ve bu fikirleri geniş kitleler tarafından kalıcı olarak benimsenen, nesilden nesile aktarılan, kitleleri motive edip, şuurlandırıp, karşılık beklemeden ülke ve insanlık hizmetinde yer almalarını sağlayan başka bir lider olmamıştır.
Erbakan bu yönde tek örnektir. Diğer liderlerin önemli kısmının, daha hayatta iken, kurdukları oluşumlar yok olmuş veya etkisini kaybetmiştir. Ancak Erbakan’ın çevresinde yetişen “dava adamları” etkilerini artırmaya devam etmişlerdir. Dr. Işıl Arpacı, 7 yıl süren Erbakan üzerine hazırladığı doktora tezi çalışması sürecini anlatırken, “Erbakan’ı araştırmaya başlayınca; İslam’ı öğrenip anlamadan, Erbakan’ı anlayamayacağımı anladım” diyor.
Erbakan’ın hayatındaki mükemmel detaylar, fikirlerindeki bütün insanlığı kuşatan barış, adalet, eşitlik vurguları, tamamen İslam’ın temel umdelerinden kaynaklanmaktadır ve İslam’ın yeniden gündem olmasına, ilgi çekmesine, araştırılıp öğrenilip benimsenmesine yol açacak kadar etkilidir. İslam yaşanarak yaşatılacak, yaşanarak ışık olacak bir dindir. İslam, insanların hayatının bütün anlarını, davranışlarını, ilişkilerini, düşüncelerini tanzim eden bir hayat nizamıdır.
Aslında hayatın tamamında yapılan her şey, eğer Allah rızası için ve insanlara faydalı olmak niyetiyle yapılmışsa bir ibadettir. Dünya tarihinde, İslam’ı güzel yaşayan insanların, İslam’ın yayılmasında, tanınmasında etkilerinin, yaşadıkları dönemde olduğu gibi, çağlar boyunca da devam ettiğini görürüz. Erbakan da fikirleri ve hayatının tamamında ortaya koyduğu davranış biçimleriyle nesiller boyu, insanların İslam’a olan ilgisini ve sevgisini artıracak örnek bir hayat yaşamıştır.

Hak ve batıl
Erbakan Hoca mücadelesini tanımlarken, dünya kurulduğundan beri hak-batıl mücadelesinin devam ede geldiğini ortaya koyar. Bu çağda hakkın temsilcisi Millî Görüş’tür, Batılın temsilcisi de bir dönem Siyonizm, daha sonraları ırkçı emperyalizm olarak nitelendirdiği, bütün dünyayı sömüren, temeli Kabala inancına dayanan, nüfusu çok olmayan ama dünyanın finans, enerji kaynakları, çok uluslu şirketleri ve önemli kuruluşlarına hâkim olan zalim yapıdır.
Erbakan Hoca, İslam’ın en önemli ibadetlerinden biri olan cihad ibadetinin unutturulduğunu, bundan dolayı dünyada batılın zemin bulduğu, zulmün, sömürünün arttığını ortaya koymuştur. Zulmün, sömürünün ortadan kaldırılması için verilen mücadelenin cihad olduğunu söylemiştir. Cihadın sanıldığı gibi sadece silahla yapılmadığını her alanda zulmün, haksızlıkların, sömürünün, adaletsizliklerin önlenmesi mücadelesinin cihad olduğunu anlatmıştır. Daima da barıştan yana bir üslup kullanmıştır. Konuşmalarında sıkça İslam kelimesinin barış demek olduğunu ifade etmiştir.
Aslında İslam’ı karalamak için batının el altından desteklediği radikalizmin en iyi ilacı Erbakan’ın ortaya koyduğu Millî Görüş çizgisidir. Erbakan Hocaya bağlı gençlik Türkiye’de hiçbir zaman şiddete bulaşmamış, anarşiden, sokak çatışmalarından uzak durmuştur. Rahmetli Erbakan Hoca, batıl ile mücadelesini siyasi parti yanında, kurduğu yan kuruluşlar kanalıyla da sürdürmüştür.
Bu yapılar toplumun her katmanının içinde yer aldığı dernekler, vakıflar, sendikalar, gençlik kuruluşları, iş adamları örgütleri, yardım kuruluşları, uluslararası organizasyonlar, basın yayın kuruluşları, yurt dışındaki vatandaşların benliklerini kaybetmemeleri ve oldukları ülkelerde etkili olmaları için kurduğu çeşitli oluşumlardır.
Erbakan Hoca pek çok ülkede İslami hareketin başlatılması için yerel kuruluşlara destek vermiş, en güçlü ve sağlıklı İslami düşüncedeki partilerle, yapılarla çok özel ilişkiler kurmuş, bütün bu hareketlerin periyodik olarak bir araya geldiği toplantılar düzenlemiş, çeşitli sahalarda çalışmalar yapılmasını organize etmiş ve her biri tarafından da tabii lider olarak kabul görmüştür.
Mücadele aşkı
Mücadelesinde en büyük gücü, inançlı halkın gücü olarak görmüş, parti teşkilatlarının ve yan kuruluşlar diye ifade ettiği, kurdurduğu bütün kuruluşların en ücra noktaya kadar çok geniş bir şekilde teşkilatlanmasını, teşkilatların çok iyi eğitilmesini ve disiplinli ve şuurlu bir şekilde çalışmalarını sağlamıştır. Şuurlu insanlar, hiçbir karşılık beklemeden, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için, bir denetim olmasa bile kendiliklerinden çok büyük fedakarlıklarla, teşkilat çalışmalarını yürütür hale gelmişlerdir.
Erbakan Hoca kurduğu müthiş teşkilat sistemiyle de en uç noktadaki teşkilat mensuplarının çalışmalarının dahi düzenli toplantılar ve düzenli raporlarla takip edilmesini sağlamış, kendisi de bizzat bu titiz çalışmanın başında olmuştur. Bu teşkilatlar eliyle bütün vatandaşların Türkiye’nin ve dünyanın gerçeklerini öğrenmelerini ve eğitilmelerini sağlamaya çalışmıştır. Kendisi fedakârlık yapmayan bir liderin başında olduğu teşkilatlardaki görevlilerin fedakârlık yapması beklenemez. Erbakan siyasete adım attığı ilk günden itibaren sonuna kadar hep en çok çalışan, en çok terleyen olmuştur.
İlk bağımsız adaylığından itibaren mesajını herkese ulaştırabilmek için her ilçeye, her köye gitmiş, hatta yolu olmayan köylere dahi yürüyerek gidip mesajını ulaştırmanın gayretinde olmuş, gitmemenin, mesajı ulaştırmamanın vebal olduğunu söylemiş, bazen bazı köylere gece yarılarında ulaşabilmiş ve bekleyen vatandaşlara hiç kısaltmadan o gün yapmakta olduğu konuşmanın tamamını, karşısında birkaç kişi bile olsa eksiksiz yapmıştır.

Aldığı eğitimler
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın eğitimi münevver bir aile ortamında başlar. Babası hiçbir konuda baskıcı davranmamış ancak çocuklarının ilgilerini çekecek, meraklarını uyandıracak metotlar uygulamıştır, bu metotlar sayesinde çocukları kendiliklerinden İslam’a merak sarıp öğrenme, araştırma yoluna gitmişlerdir. Erbakan, bütün okullarında üstün başarı göstermiştir. Liseden birincilikle mezun olmuştur. Sınavsız İTÜ’ye girme hakkı verilmesine rağmen sınava girmiş, sınavdaki yüksek puanından dolayı direk ikinci sınıftan başlatılmıştır.
Üniversite döneminde sonradan siyasette birlikte hareket edecekleri arkadaşlarıyla mescitte buluşmuştur. Üniversitenin mescidinde, organize ettiği konferanslara dönemin Müslüman münevverlerini konuşmacı olarak getirmiştir. Hem kendisinin hem arkadaşlarının fikri yapılanmalarının gelişmesinde o konferansların etkisi çok olmuştur. Konuşmacı gittikten sonra da arkadaşlarıyla uzun uzun o günkü konuyu mütalaa etmeye devam etmişlerdir. Erbakan bir taraftan iyi bir makine mühendisi olarak yetişirken bir taraftan fikri yapısının gelişmesi gerçekleşmiştir.
Bir yandan da devrin önemli mutasavvıf ve alimlerinden Hasip Efendi, Abdülaziz Efendi ve Mehmet Zahit Kotku hoca efendilerinin sohbet ve irşat halkalarına çok sıklıkla katılmış onlarla manevi konularda sohbet ettiği gibi Türkiye’nin ve dünyanın meselelerini, İslam aleminin ve insanlığın müşküllerini sürekli karşılıklı müzakere etmiş, sevgilerini desteklerini takdirlerini ve çok iyi dostluklarını kazanmıştır. Akademik kariyerinin bir bölümünde Almanya’da bulunmuş, Aachen üniversitesinde de üstün başarısıyla dikkat çekmiş, Alman Leopard tanklarının geliştirilmesinde baş mühendis olarak çalışmıştır.
Adım adım
Almanya’da Türkiye’ye giden motorları görünce karar vermiş ve Türkiye’de bir kısım idealist insanı ikna edip yatırım yaptırarak Gümüş Motor Fabrikasını kurmuştur. Yerli otomobil fikrini dönemin yöneticilerine yazdığı mektuplarla iletmiş, Devrim Otomobili projesinin doğmasına öncülük etmiştir. Sanayinin gelişmesi için Türkiye’nin sadece batısına değil bütün Anadolu’ya sanayinin yayılmasını sağlamak, sermayenin Anadolu insanının da eline geçmesini temin edebilmek için TOBB genel sekreterliğine aday olmuş ve kazanmıştır.
Bu girişiminden rahatsız olan tekelci sermaye sahiplerinin ve dış güçlerin etkisindeki siyasilerin müdahalesiyle Odalar birliğinden uzaklaştırılmıştır. Erbakan bundan sonra millete ve ülkeye hizmetin en doğru yolunun siyaset olduğunu görmüş ve siyasete girmeye karar vermiştir. Bu kararını verirken, gönül gönle verdiği hocasıyla, dönemin münevverleriyle ve İslami şuura sahip arkadaşlarıyla istişare etmiştir.

Engellenmeye çalışıldı
Erbakan Hoca’yı anlamak için bilinmesi gereken bir husus da yakın tarihimiz ve Osmanlı’nın işgal edilip parçalanmasının sebepleridir. Sezai Karakoç, bir sohbetinde dedesinden bir hatırayı tasvir ederek bir tahlil yapar. Dedesi hayvanlarının ağılından gürültüler duyar ve idare lambasını yakıp ağıla gider. Ağıla bir kurdun girmiş olduğunu görür. Kurt sürekli Karakoç’un dedesinin elindeki lambayı söndürmeye hamle yapar, ışığı söndürse, karanlıkta görebildiği için istediği gibi saldıracaktır.
Sezai Karakoç sohbetinde bu hatırayı İslam’ı yok etmeye çalışan işgalci, emperyalist zihniyetlerin davranışına teşmil ederek, “Müslümanların inançlarını zayıflatıp söndürdüklerinde, kolay lokma haline getirebilecekler ve dünyayı sömürmelerinin önünde engel kalmayacak diye konuyu bağlar. Bu tespiti genişletirsek şunu söyleyebiliriz; Osmanlı Ortadoğu’nun ve İslam Dünyasının lideri ve ışığı durumundaydı, hilafet gücünün de etkisiyle Müslümanların olduğu bölgelerde Sömürgeci devletler rahat hareket edemiyorlardı.
Batılı sömürgeciler Afrika’nın, uzak doğunun ve dünyanın pek çok zenginliklerini, tabii kaynaklarını acımasızca sömürmüşler, sömürdükleri ülkelerin halklarına zulmetmişler, pek çoğunu acımasızca katletmişlerdir. Osmanlı’nın işgali Ortadoğu’da petrolün keşfinden sonraki dönemdedir. Osmanlı’nın yıkılması ve İslam’ın ortadan kaldırılması Siyonist protokolünün hedeflerindendir. Kuzey Afrika’nın ve Ortadoğu’nun Osmanlı’nın elinden alınmasıyla; bölge kaynaklarını sömürebilme yanında İsrail devletinin kurulması da hedeflenmiştir.
Bu tespitlerden sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Bölgeyi ve dünyayı sömürenler, Türkiye’de İslami bir dirilişi ve Türkiye’nin güçlenmesini istemeyeceklerdir. Erbakan maddi ve manevi kalkınmaya çok önem vermiş, bir taraftan ağır sanayi hamlesi gibi projeleri hayata geçirirken, bir taraftan da manevi kalkınma için çok önemli adımlar atmıştır. Bunun için de emperyalizm ve içerdeki uzantıları tarafından hep engellenmeye çalışılmıştır.
Defalarca kurduğu partiler kapatılmış, uzun yıllar mahkemelerle uğraştırılmış, siyaset yasağı konmuş, hapsedilmiştir. Buna rağmen siyaset tarihimizin en etkili ismi olmuş, kurduğu siyasi yapı etkisini kendi sağlığında da, vefatından sonra da sürekli artırmıştır. Erbakan’ın etkisi Türkiye’de köklü olumlu sosyoekonomik, sosyokültürel değişimleri, kırılmaları meydana getirmiştir. Türkiye batının kendine biçtiği rolden kurtulmaya başlamış ve sadece batı hayranlarının etkili olduğu bir düzenden, halkın etkili olmaya başladığı bir düzene doğru adım atmıştır.

İslam birliği
Erbakan fikirleri ve hedefleriyle Türkiye’ye sığacak yapıda biri değildi. Bütün hayatı boyunca bütün insanlığın kurtuluşu için çalışmayı hedefledi. Başbakan olduğu 54. Hükümet bir yıl sürdü, bu bir yılda sadece iki defa yurtdışına seyahate çıktı. Bu seyahatlerinin sonucu olarak D8’i kurdu. D8 in umdelerini ortaya koyarken, dünya devletlerinin ilişkilerinde olması gereken prensiplerini; savaş, çatışma, çifte standart, üstünlük, sömürü yerine; barış, diyalog, adalet, eşitlik, iş birliği olmalı diye ortaya koydu.
İslam ülkeleri arasında dayanışmaya çok önem verdi. İslam birleşmiş milletleri, İslam ortak pazarı, İslam dinarı, Müslüman ülkeler askeri iş birliği gibi tanımladığı alanlarda, adım atabilmek için D8’in kuruluşunu, içerde 28 Şubat gerginliğinin devam ettiği zor bir dönemde gerçekleştirme başarısını gösterdi. D8 ülkeleri incelendiğinde Mısır gibi İran gibi tarih boyunca birbirleriyle sorunlu ülkelerin, Endonezya, Malezya, Nijerya, Pakistan gibi en fazla nüfusa sahip İslam ülkelerinin bir gaye etrafında toplanabildiğini görürüz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türkiye’nin öncülüğünde bu büyüklükte ve önemde başka bir oluşumun kurulmadığı dikkate alınırsa Erbakan’ın dehası daha iyi anlaşılabilir.
Hucurât Suresi’nde Cenab-ı Allah; “Mü’minler, yalnızca Allah’a ve Resulüne iman eden, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları ve canları ile cihad eden kimselerdir. İçleri dışları bir olanlar (sadıklar) işte bunlardır” buyurmuştur. Erbakan Hocamız bu ayet-i Kerimenin ruhuna uygun düşündü, yaşadı, mücadele etti, cihad etti.
Öldükten sonra nasıl anılmak istersiniz sorusuna; “Malıyla ve canıyla cihad eden bir mü’min olarak anılmak isterim” diye karşılık vermesi rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın hayata bakışını, mücadelesinin çıkış noktasını, net olarak ortaya koymaktadır. Allah ondan razı olsun, Allah rahmet eylesin.
Teoman Rıza Güneri/ İrfanDunyamiz.com
BENZER YAZILAR

Örnek bir davetçi Hasan El Benna

Bir davet öncüsü Hasan El Benna

Hasan El Benna’dan müthiş cevap

İslam aleminin ikiz kardeşleri…


Muhammed Mursi’nin bilinmeyen yönleri

Şehid Seyyid Kutup üzerine bir değerlendirme
Abide Şahsiyetler
İslam’ın çilesini çekmiş öncü şahsiyetlere dair yazılar okumak için tıklayın.
İslam Alimleri
Kıymetli İslam alimlerini tanıtan birbirinden güzel yazılar okumak için tıklayın.