Kendi dilinden İmam Süyûti

Suyûtî, Hüsnü’l-Muhâdara kitabında, kendisinden önceki hadis imamlarının da yaptığı gibi kendi hayatını geniş bir şekilde anlatmış, ismi, nesebi, yetişmesi, hocaları ve eserleri hakkında etraflıca bilgi vermiştir.

Hüsnü’l-Muhâdara kitabında kendini tanıtırken: “Bu eserin müellifi: Abdurrahman b. El-Kemâl Ebû Bekr b. Muhammed b. Sâbkiddîn b. El Fahr Osman b. Nâziriddîn Muhammed b. Seyfddîn Hıdr b. Necmiddîn Ebi’s-Salâh Eyyûb b. Nâsriddîn Muhammed b. Eş-Şeyh Humâmiddîn El- Humâm El- Hudayri El-Esyûtî’dir” dedikten sonra şöyle devam eder:

“Hudayri şeklindeki nisbetimiz bildiğim kadarıyla Bağdat’ın bir mahallesi olan Hudayriye’den gelmektedir. Güvendiğim birinin de bana aktardığına göre babam, büyük dedesinin Arap olmadığını doğudan bir yerden olduğunu söylermiş. Yine de göründüğü kadarıyla Hudayri olan nisbetimiz Bağdat’ın zikrettiğim mahallesinden dolayıdır.”

Doğumu konusunda Suyûtî: “Hicri 849 yılında Recep ayının başlarında, Pazar günü akşamdan sonra dünyaya geldim” dedikten sonra yetişmesini şöyle anlatır:

“Yetim olarak büyüdüm. Henüz sekiz yaşına gelmeden Kur’ân’, sonrasında ise Umde’yi, Minhâcu’l-Fıkıh’, Minhâcu’l-Usûrü ve İbn Mâlik’in Elfiyye’sini ezberledim. Hicri 64 yılının başlarından sonra da diğer ilimleri örenmeye başladım. Farklı birçok hocadan fıkıh ile nahiv dersleri alp bunlar öğrendim. Sonra ferâiz alanında zamanın otoritesi sayılan Şeyh Şihâbuddîn Eş- Şarmasâhî’den ferâiz (miras hukuku) ilmini okudum ki o zamanlar yüz yaşının üzerinde olduğu söylenirdi. Doğrusunu da Allah bilir.

Şeyh Şihâbuddin’in yanınıda Mecmu’ya yaptığı şerhi okuduktan sonra hicri 866 yılının başlarında Arapça’yı okutma konusunda ondan icazet aldım. Aynı yıl içinde ilk telifim olan Şerhu’l-Istiâze ve’l-Besmele’yi yazdım. İncelemesi için de hocamız Şeyhülislâm Alemuddîn El-Bulkînî’ye verdim.

İnceledikten sonra kitaba önsöz mahiyetinde bir takriz yazdı. Vefat edene kadar da yanında kalıp fıkıh okudum. Vefat edince oğlunun yanında kaldım. Babasının Tedrîb eserini “vekâlet” bölümüne kadar yanında okudum. El- Hâvi’s Sağir’i baştan “ided” bölümüne kadar, El-Minhâc’ı başından “zekat” bölümüne kadar, Et-Tenbih’i başından yaklaşık olarak “zekat” bölümüne kadar, Er-Ravda’nın “El- kadâ” bölümünün bir kısmını ve Zerkeşi’nin Tekmiletüş Şerhi’l-Minhâc’ını “ihyâu’l-mevât” bölümünden “elvasâya” bölümüne veya buna yakın bir yere kadar ondan dinleyip öğrendim. Hicri 876 yılında da ders ile fetva verme konusunda bana icazet verdi ve ilk derslerime de bizzat katıldı.

Hicri 878 yılında o da vefat edince Şeyhülislâm Şerefuddîn El- Münâvi’nin derslerine katılmaya başladım. El- Minhâc’ın bir bölümünü onun yanında okudum. Birkaçı hariç hemen hemen bütün derslerine katıldım. Şerhu’l-Behce ile buna yazılan bir haşiyeyi ve Beydâvî’nin Tefsîr’inin bazı bölümlerini ondan dinledim.

Hadis ile Arapça için Allâme Takiyyuddîn Eş- Şiblî El-Hanefî’ye gittim ve dört yıl boyunca bu alanlarda yanında eğitim gördüm. Arapça ile ilgili telif ettiğim İbn Mâlik’in Elfiyye’sinin Şerhi ile Arapça konulu Cemul Cevâmi’yi inceleyip takriz yazdı. İlimde ne derece ileride olduğumu da pek çok kez hem söz, hem de yazılarıyla dile getirdi.

Alimler alimi Allâme Muhyiddîn El-Kâficî’nin yanında on dört yıl boyunca ders gördüm. Bu süre zarfında tefsir, usul, Arapça, meânî gibi birçok ilmi öğrendim. Sonunda bana geniş kapsamlı bir icazet verdi. Şeyh Seyfuddîn El-Hanefî’nin yanında Keşşaf’ı, Tevdih’i ve ona yazdığı haşiyeyi, Telhîsu’l Miftâh ve Azud’u okuttuğu birçok derse katıldım.

Hicri 866 yılında eser telif etmeye başladım. Yazmaktan vazgeçip bıraktıklarım ile beğenmeyip sildiklerim dışında da bugüne dek yazdığım kitap sayısı 300’e ulaştı. Şam beldeleri, Hicaz, Yemen, Hind, Mağrib ve Tekrûr (Senegal) bölgelerine yolculuklara çıktım. Hacca gittiğimde, fıkıhta Şeyh Sirâcuddîn El- Bulkînî, hadiste ise İbn Hacer El- Askalânî’nin derecesine ulama temennisi ve niyetiyle zemzem suyundan içtim.

Hicri 871 yılının başlarında fetva vermeye başladım. 872 yılının başlarında da hadis eğitimi vermem konusunda yetki aldım. Tefsir, hadis, fıkıh, nahv, meânî, beyân ve bedîi olmak üzere yedi alanda otorite ve derin bir bilgiye sahip oldum. Bu düzeye de Arap olmayanların ve felsefecilerin metodu ile değil de Arapların ve ediplerin metoduyla ulaştım.

Fıkıh hariç diğer alanlarda öyle bir seviyeye ulaştım ve bu alanlarda öyle nakilleri inceledim ki başkalarını bırakın kendi hocalarım bile bu seviyenin altında kalmış, benim kadar nakil incelemesi yapmamıştır. Ancak fıkıh alanında bunu söyleyemem. Hatta fıkıh konusunda hocam, hem benden daha geniş bir ufka, hem daha derin bir bilgiye sahiptir. Fıkıh usulü, cedel ve tasrif alanlarında bu yedi alandan daha az bir birikime sahibim.

Bunlardan da daha düşük seviyede irşâ, teressül (risâle/yazma), ferâiz eğitimim oldu. Bunlar kadar olmasa da kıraatler konusunda da kendi başıma herhangi bir hocaya başvurmadan bilgi sahibi oldum. Bunların yanında tıp alanında da eğitim aldım. En çok da matematik konusunda zorlandım. Ondandır ne zaman matematikle bağlantılı bir meseleye baksam sanki sırtımda bir dağ taşıyormuşum gibi gelir.

Allah’a hamdolsun içtihatta bulunmak için yeterli birikim ve donanma sahibim. Bunu da övünmek için değil Allah’ın bana bahşettiği böylesi bir nimeti ifade etmek için dile getiriyorum. Yoksa kervan göçmüş, saçlara aklar düşmüş, ömrün en güzel yılları geride kalmış… Böylesi bir durumda olan kişi övünmeyle nasıl bir dünyalık peşinde olabilir ki?

İstesem her bir konuyla ilgili bu yöndeki görüşleri, nakli, aklî ve kıyasi delilleri, bunlara verilen cevaplar ile aksi yönde olan delilleri, konu hakkındaki mezhebi farklılıkları mukayeseli bir şekilde işleyip bir eser ortaya koyabilirim. Bu, gücümü ve kapasitemi aşan bir şey değildir, Allah’ın lütfü ile bunu yapabilirim. Zira Allah’a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Ancak Allah’ın dilediği olur, iradesi olmadan kimse bir şeye güç yetiremez.

Öğrenciliğimin ilk yıllarında biraz mantık okudum. Ancak Yüce Allah onu bana sevdirmedi. İbnu’s Salâh’ın da mantığı haram kılan fetvasını duyunca tümden bıraktım. Yüce Allah da onun yerini ilimlerin en değerlisi olan hadis ilmiyle telafi etti.”

(Not: Bu yazı şu kaynaktan iktibas edilmiştir: Suyuti’nin Ed- Dürrul Mensur (Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri) Tercüme; Zekeriya Yıldız, s. 21)

İmam Süyûti/ İrfanDunyamiz.com

KENDİ DİLİNDEN İSLAM ALİMLERİ

İslam Alimleri ↗

Kıymetli İslam alimlerini tanıtan birbirinden güzel yazılar okumak için tıklayın.

Abide Şahsiyetler ↗

İslam’ın çilesini çekmiş öncü şahsiyetlere dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.