Seccadem şahidim olsun…

Hayat ne kadar hızlı geçiyor. 1989 yılında Senegal’e gitmiştim. Elçilik görevlilerine namaz kılmak istediğimi söyleyip bana yardımcı olmalarını istedim. Arkadaşlar seccade bulamadılar, ama namaz kılabileceğim temiz bir kâğıt getirdiler.

Öğle namazının sünnetini kılarken, uzun boylu esmer bir Senegalli geldi, yüksek sesle bir şeyler söylemeye başladı. Senegal, Fransa’nın sömürüsünde kalmış bir ülke olduğu için Fransızca konuşuyordu. Selamladıktan sonra, bizim Türk görevliler: “Kıble yanlış olmuş” dediler.

Bırak tozlu kalsın

Biraz sonra elinde bir seccade ile Senegalli arkadaş tekrar geldi. Yılların tozu seccadenin üzerindeydi; silmek için bir şeyler arıyordu. Arkadaşlardan birisine dedim ki: “O arkadaşa söyle seccadenin tozunu silmesin.”

Arkadaşımız bunu söyleyince, Senegalli arkadaş tepki gösterdi: “Neden? Tozlu yere secde edilmez” diyerek. Aslında arkadaşları uyarmak için öyle söylemiştim. Tabii ki secde edilen yerin temiz olması şarttır, bunu ben de biliyordum. Ama oradakilere bir mesaj vermek istiyordum ve bir yerden başlamalıydım. Ona şöyle dedim:

“Bir gün bu dünyadan gittikten sonra bütün insanlar, Allah celle celaluh’a yaptıklarının ve yapması gerekip de yapmadıklarının hesabını verecek. İşte o gün ben, Canab-ı Hakk’a; ‘Birçok günahım, kusurum var ama Senegal’deki seccadenin tozunu alnımla sildim’ diyeceğim. Seccadem şahidim olsun.”

Boynuma sarıldı

Bu sözlerim üzerine Senegalli arkadaş kısa bir süre düşünceye daldı. Sonra kalktı boynuma sarıldı ve “Bu benim kardeşimdir. Söyledikleri şaka da olsa bir Müslüman’a yakışır şekilde bizleri uyarmaya çalışıyor” dedi.

Benim maksadım hâsıl olmuştu. Eğer o mekânda insanlar namaz kılmış olsalardı, hiç kıblenin yönünü bilmede zorluk çekerler miydi? Bir seccade bulmak için bu kadar uğraşırlar mıydı? Veya seccade bu kadar tozlu olabilir miydi?

Aslında her birimiz, gittiğimiz yerlerdeki insanları usulüne uygun olarak uyarmış olsak, hem dostluklarımız artmış olur, hem de Allah celle celaluh’un emrini yerine getirdiğimizden dolayı sevap kazanmış oluruz. Ama ya hoşuna gitmezse, ya tepki çekersek diye düşündüğümüz için çoğu zaman tebliğ yapmayı ihmal ediyoruz.

Bizi hatırla

Senegalli arkadaş, biraz sonra iki tane Kur’ân-ı Kerîm mushafını güzel bir paket halinde getirdi ve bana hediye etti: “Bundan sonra her seccade açtığımda sizi hatırlayacağım, siz de Kur’ân okurken bizi hatırlarsanız memnun olurum” dedi.

Yedi gün orada onunla beraber olduk, muhabbetimizin tadına doyamadık. Tabii benim dil bilmeyişim yüzünden sohbetlerimiz de hep bir aracı gerekiyordu. Eğer dil bilmiş olsaydım kalpteki sevgimiz kelâma dökülürdü ki o zaman daha güzel olurdu.

Seccadenin tozu bizi dost etmişti. Namaz için, rükû-secde için, hulâsa Allah için dost olmuştuk. Ne güzel buyuruyor Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” {Hac, 77}

Geylani Akan/ İrfanDunaymiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.