Modern Mürcie ve çarpık amel anlayışı

İmanı güçlendiren ve onu ihsan hâline çıkaran şey; marifette yakin ve salih amellerdir. Bu nedenle Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Sizin en takvalınız benim, çünkü Allah’ı en iyi bileniniz benim[1]buyurmuştur. Sadece marifetle yetinmeyen Allah Resulü’nün bizzat kendisi de; “Ölene (yakin kendisine gelene) kadar”[2] ibadetle emir olunmuştur.[3]

Bu emrin gereğini en güzel şekilde yerine getiren Resulullah; “Ayakları şişene kadar geceleri namaz kılmış ve kendisine; “Ey Allah’ın Resulü: Allah Teâlâ senin gelmiş geçmiş her şeyini bağışladığı hâlde niçin böyle yapıyorsun?’ dediklerinde; şükredici bir kul olmayayım mı?”[4] buyurmak suretiyle ümmetine örnek olmuştur. Ameller ancak Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in örnekliği ile “salih” olma hüviyetine kavuşurlar.

Salih amel

“Salih amel” kavramı Kur’an-ı Kerim’de yüze yakın ayette geçmektedir.[5] Bu kavramın içerisine emir tekrarının çokluğuna göre cihadı (emri bilmaruf ve nehyi anil münkeri, inzarı, tebşiri, daveti, tebliği, düşmanlarla mukateleyi), namazı, zekâtı, haccı, orucu, hukuka riayeti ve ahlaki davranışları da girdirecek olursak sayı binlere çıkar. Bu da gösterir ki iman sadece bir temenni değildir; davranış ve eylemlerdir.[6] Peygamber Efendimiz mü’minleri salih amellere teşvik etmiş ve bu çerçevede şöyle buyurmuştur: “Allah celle celaluh sizin mallarınıza ve suretlerinize bakmaz; fakat amellerinize ve kalplerinize (niyetlerinize) bakar.”[7]

İmanı, sözde marifete indirgeyip salih ameli de sadece “barışa hizmet” olarak tanımlayan anlayışın temelinde bidat bir ekol olan Mürcie’yi sinsice diriltme, amelsiz de Müslüman olunacağını vurgulama ve moderniteyi biricik hayat tarzı olarak görüp Kur’an ve Sünnet’in emrettiği ibadeti yapmayanlara şirin gözükme kompleksi vardır.[8] Şöyle de denebilir; modern dünyada namazsız, hacsız, zekâtsız, cihadsız; dünya sistemiyle rahat uzlaşacak, iddiası olmayan, hayata müdahale etmeyen, batı hâkimiyetine ses çıkarmayan bir din hedeflenmektedir. “Bilinmeli ki gerçek imana; farzları yerine getirerek, Allah’ın koyduğu kurallara riayet ederek, Peygamber Efendimiz’in sünnetine ittiba ederek ulaşılır. Kim bunları tam olarak yaparsa imanını kemale erdirmiş olur.”[9]

Bu çerçevede Yüce Allah celle celaluh, kurtuluşun şirksiz salih amel ve imanda olduğunu şu ayetle bildirmiştir: De ki: ‘Ben ancak sizin gibi bir insanım; şu farkla ki bana ilahınızın bir tek ilah olduğu vahiy ediliyor. Kim Rabbine (rızasına ermiş kâmil bir mü’min olarak) kavuşmayı arzu ediyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine ‘ibadet ve itaatte’ hiçbir şekilde (hiçbir varlığı) şirk koşmasın.”[10] Salih amelleri Allah Teâlâ’dan başkasının hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak için yapmak şirktir. İçerisine şirk karışan bir amel Allah katında makbul olmaz.

Hesap var

Yüce Allah, tüm peygamberlere; “Temiz ve helal şeylerden yiyiniz, salih ameller işleyiniz. Ben sizin yapmış olduğunuz tüm amelleri detaylarına kadar bilirim”[11] buyurmak suretiyle hiç kimsenin peygamber de olsa amellerden muaf tutulmadığına vurgu yapmıştır. Detaya girmeden ifade edersek şu ayette belirtildiği üzere peygamberlerde hesaba çekileceklerdir: “Hem kendilerine ilahi vahiy gönderilenleri, hem de (onlara) ilahi vahiyleri/emirleri iletmekle görevli olanları/ peygamberleri elbet hesaba çekeceğiz.”[12]

Elbette peygamberlerin hesaba çekilmesinden dinin tebliğinin ikrarını anlamalıyız. Fakat bu ayetten de anlaşıldığı üzere insanlardan dinî tekliflerin ve amellerin kaldırıldığına inanmak küfürdür. Bu konuda ulema icma etmiştir. Şerî teklifler denilen “emanet”e[13] riayetin imanı desteklediğine ve takviye ettiğine Peygamberimiz şu buyruğu ile işaret etmiştir: “Emanete (şerî tekliflere) riayet etmeyenin imanı yoktur.”[14]

Hak dinin özüne müdahale ederek bir şeyler katmak nasıl ki dinde aşırı gitmekse, dinin içini boşaltıp amelleri yok saymak da bir başka aşırılıktır. Bu bağlamda Allah celle celaluh, Yahudi ve Hıristiyanları uyarmış[15] ve Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem de aynı tehlikeye karşı ümmetinin dikkatini şu hadisle çekmiştir. “Sizi dininizde aşırı gitmekten sakındırırım. Çünkü sizden önceki ümmetler dinlerinde aşırılık (ya ekleme yapmak veya tamamen boş vermek) nedeniyle helâk olmuşlardır.”[16]

Modern mürcie

Hadisin anlam alanına göre, dinin içini boşaltmak ne kadar yanlış ve kötü ise, din içerisine eklemeler yaparak bidat ve hurafelerle doldurmak da o kadar yanlış ve kötüdür. Mürcie denilen ve modern versiyonuyla yeniden kurgulanan, amellerin yapılmasını önemsemeyen ekol de bu anlamda dinde tam bir aşırılıktır. İman ettikten sonra amelleri yapmamanın imana zarar vermeyeceğini savunan bu düşünce, ideolojileri ya pratik hâle getirerek veya amelsizliği onayarak sapıklığı meşrulaştırmak istemektedir. Modern Mürcie ekolü, özellikle halkı Müslüman ülkelerdeki seküler kesime karşı kompleksli yaklaşan araştırmacıların gündemde tuttuğu yeni bir dindir.

İnandım deyip sonra da denenmeden;[17] imanın gereği olan salih ameller icra edilmeden, ne emanete layık olunup sosyal değişime zemin hazırlanır ne de uhrevi kurtuluş olur. Mevzu ile alakalı olarak İbn-i Abbas da (ö. 68 / 687); “Kim La ilahe illallah der ve Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in getirdiği ile amel ederse ancak kurtuluşa erebilir”[18] demiştir.

Kelime-i tevhidin cenneti açan anahtar olmasında bir şüphe yoktur ama bu anahtarın dişleri vardır ki onlar, salih amellerdir. Bu dişleri sıralarsak; gıybet ve yalandan uzak bir lisan, hile ve hıyanetten arınmış gönül, haram ve şüphelilerle beslenmeyen mide, bidat ve hevanın olmadığı salih amellerdir.”[19] İnsanı cennete girdirecek olan farzların tamamı kelime-i tevhidin hakkıdır.[20] Bu farzlar eda edilmedikçe kurtuluş gerçekleşmez.

Önem sırası

Birçok İslâm âlimi farzları kasten terk etmenin insanı küfre götüreceğine dair görüşler beyan etmişlerdir. Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, Muaz bin Cebel radıyellahu anh’a (ö. 17 / 638) bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyelerin ilki imanla alakalı, diğerleri ise amelî konulardır. Hadis şöyledir: “Ey Muaz! Öldürülsen de, yakılsan da sakın Allah celle celaluh’a hiçbir varlığı şirk koşma, anne ve babana isyan etme, bilerek namazı terk etme, içki içme, günahlardan uzak dur, cihattan kaçma, ailene gerekli harcamalarda bulun…”[21]

Resulullah bu tavsiyesiyle salih amellerden bir kısmını sayarak kavrama açıklık getirmiştir. Salih amellerden bazıları Müslümanların zaman içerisindeki konumlarına göre daha da öncelenir. Bizim kanaatimize göre bu zamanın en salih ameli diğer muhkem farzları terk etmemek kaydıyla cihattır. Yaşadığımız hayatın içerisinde ümmeti kuşatan kötülüklere; itikadi ve ahlaki fesada karşı toplumsal çözüm üretmektir. Müslümanların çocuklarını ideolojilerin kucağına atarak irtidat ettirmemek için İslâm’ın dünya görüşünü uygulanabilir siyasal proje olarak ortaya koymaktır. Müslümanların ihtiyaç haritasına göre bunların sayısını artırabiliriz.

Yüce Allah, amelleri kullarının güçleri dâhilinde emretmiştir. Onların kaldıramayacağı davranışları teklif etmediği gibi[22] “Dinde zorluk da yüklememiştir.”[23] Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi; “Din kolaylıktır. Dine kimse galip gelemez. Günahlardan kaçının, salih amellerle Allah celle celaluh’a yaklaşın, müjdeleyin, sabah ve akşamları O’nun yolunda yürüyerek (cihada çıkarak) Cenab-ı Allah’tan yardım isteyin.”[24]

Kat kat sevap

Yüce Allah celle celaluh, bütün bu salih amellere kat kat sevap vereceğini buyurmuş[25] ve Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem de bu hususu şöyle tefsir etmiştir: “Sizden birinizin İslâm’ı yaşaması güzel olursa; Allah celle celaluh, yaptığı her iyi amele on katından yedi yüz katına kadar sevap verir.”[26]Tüm bunlara rağmen ameller konusunda ideal olan devamlılıktır. Amelleri kesintiye uğratıp biraz yapıp sonra tamamen terk etmek doğru bir davranış değildir.

Nitekim Peygamber Efendimiz bu konuya bir olay üzerine şöyle değinmiştir: “Bir gün Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, Hazreti Aişe’nin (ö. 58 / 677) yanına gelmiş ve yanında bir hanım görmüş, Hazreti Aişe o hanımdan (övgüyle) bahsetmiş ve geceleri uyumayıp namaz kıldığını haber vermiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ‘Bu hususta dikkatli olun. Gücünüzün yeteceği şeyleri yapın. Allah’a yemin ederim ki siz ibadetten usanmadıkça Allah Teâlâ (karşılık vermekten) usanmaz. Az da olsa Allah celle celaluh ibadetin devamlı olanını sever’ buyurmuştur.”[27]

Özellikle nafilelere dalarak aileyi ve çocukları ihmâl etmek, eşlerin karşılıklı görevlerini yapamaması ilerde tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu anlamda itidalli olmak her zaman en doğru olandır. Hatta Peygamber Efendimiz, gece ibadetlerine yoğunlaşarak aile bireylerini ihmâl eden bazı arkadaşlarını uyarmış ve dinde ruhbanlaşmayı şiddetle yasaklamıştır.

Salih amelden sayılmaz

Kur’an-ı Kerim’de sıkça vurgulanan ve emir tekrarı yapılan “salih amel” kavramının izahını yine Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem yapmıştır. İslâm âlimleri de naslardan hareketle; Resulullah’ın örnek alınmadığı, niyetin olmadığı ve yalnızca Allah Teâlâ’nın rızasının gözetilmediği amelleri salih amel olarak değerlendirmemişlerdir.[28] Eğer böyle bir ölçü konulmamış olsaydı, insanlar hevalarını önceleyerek İslâm’ın ibadetle ilgili uygulamalarını yürürlükten kaldırabilirler veya ümmetin üzerinde Resulullah’tan tevarüs ederek oluşturduğu icmayı ve yaşayan sünneti yok edebilirlerdi.

İbadetler halkası; cihat, namaz, zekât, infak, oruç, hac ve tüm ahlaki davranışları içermektedir. Dayanaklarını vahiyden alan ve Allah’ın rızasının gözetildiği sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki eylemlerimiz de ibadet kapsamındadır. Hepsi salih amel içerisinde zikredilen bu amellerden ayrı olarak, Peygamber Efendimiz’in Kur’an-ı Kerim’den alıp hayatının genişlik alanına yansıttığı davranışlar da salih ameldir.

Yolda insanlara sıkıntı veren bir şeyi kaldırmaktan tutun da “Bir mü’mine güler yüz gösterme”[29]ye kadar salih amelin alanını geniş tutan Resullullah; “Yapılan her iyiliği sadaka”[30] olarak değerlendirmiş ve ümmetini güzel davranışlara yönlendirmiştir. Kişi, “takva” denilen iradeye bağlı üstünlük konumuna, ancak yaptıklarında Allah celle celaluh’un rızasını gözetmek, yalnızca O’nun için yapmak ve niyetinde O’nun hoşnutluğunu kazanıp İslâm’ın onay vermediği eylemlerden uzak durmakla ulaşabilir. Bu üstün duruma ancak benliği O’nun yolunda feda etmekle varılabilir.

Salih amelin referansı

Salih amellerin referanslarını Sünnet’ten alması oldukça önemlidir. Şayet Sünnet ibadetlerin şeklini izah etmeseydi bazı kimseler kelimelere literal anlamlar yüklemek suretiyle ibadetleri buharlaştırabilirlerdi. Mesela salatı/ namazı dua, zekâtı arınma, orucu susma vb. anlamlandırarak bir sapkınlık ortaya koyabilirlerdi.

Namaz kılarken, hac yaparken Müslümanlardan, mutlaka kendisinin örnek alınmasını isteyen Resulullah aynı tebyin (kapalılıkları açıklama) vasfıyla kapalılıkları/ mücmeli açtığı gibi, temsil vasfıyla da amellerin pratiklerini bize öğretmiştir. Aynı zamanda sünnet sayesinde İslâm dünyasında bir vahdet meydana gelmiştir.

Salih amellerin sonuçlarıyla ilgili mezheplerin görüşlerini Kelam uleması yeterince açıklamıştır. Burada bunların tekrarını yapmamakla beraber şu iki hususu belirtmekte fayda görüyoruz. Birincisi; salih ameller insanı manen yüceltir ve varlığına bir anlam kazandırır. Bu anlam sayesinde ruhi gelişim ve değişimi yaşayan insan, ilahi emanete layık hâle gelir. Salih amelleri hakkıyla yerine getiren bu insanlar, ilahi lütufların nüzulüne vesile olurlar. İkinci olarak da; salih amelleri gereği gibi yapan mü’minler bilmeli ki takva ile Allah’a Müslümanca kavuşma arasında bir ilgi vardır.

“Yaptığı salih amellerle sevinen mü’minin”[31] Allah celle celaluh’un huzuruna Müslüman olarak varması salih amellere verilecek en büyük ödüldür. Yüce Allah, bu ödülü kazanmanın yolunu bizlere şöyle bildirmiştir: “İman edip (imanlarının gereği olarak) salih amel işleyenlerin, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin dışında insan(lar) ziyandadır.”[32]

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 İbni Hanbel, Müsned, VI / 61.
2 Hicr 15 / 99.
3 Taberî, Câmiu’l-Beyân, IV / 554; Sâbûni, Et-Tefsir’ü-l Vâdıh’u-l Müyesser, s. 651.
4 İbni Hemmam, Musannef, h. no: 4746, III / 50; Müslim, es’Sahih, 50, h. no: 2820, III / 2172; Heysemî, Mecmau’z Zevaid, II / 271.
5 Salih amel kavramı Kur’anî bir kavramdır. Tefsirini Kur’an ve sünnet yapmıştır. Buna göre tüm ibadetler salih amel kavramının içerisinde olduğu gibi, şeriatın ve aklın maruf gördüğü söz ve davranışlarda salih amelden sayılır. Bu kavramı indirgemeci ve daraltıcı bir üslupla sadece “barışa hizmet” diye anlamlandırmak köksüz ve ilmi olmayan bir yaklaşımdır. Salih amelleri boşa çıkararak neo-irca yolu denenmek ve yeniden diriltilmek istenmiştir. (Bak: Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali.)
6 Bak: Bakara 2/143.
7 İbni Hanbel, Müsned, II / 285; İbni Hanbel, Kitâbü’s-Sünne, h. no: 1168, s. 214.
8 Günümüzde bazı ilahiyat öğretim üyeleri İmam Ebu Hanife’nin ve İmam Maturîdî!nin de Mürcie mezhebinden olduğunu iddia ederek amelsiz bir Müslümanlığı öne çıkarmak istemektedirler. Bu anlayış onlara yapılan bir iftiradır. Tarihi hakikatlerle kesinlikle bağdaşmaz. Bu iddiaların sahipleri İmam Maturidi’nin Te’vilatü ehl’i-s sünne adlı çalışmasını şayet okurlar veya okuyabilirlerse ne kadar yanıldıklarını anlarlar. (M. S.)
9 Buharî, II, İman, 2, h. no: 1, I / 15.
10 Kehf 18 / 110.
11 Mü’minun 23 / 51.
12 A’raf 7/6
13 Bak: Ahzab 33 / 72.
14 İbni Hanbel, Kitâbü’s-Sünne, s. 110.
15 Bak: Nisa 4 / 171, Maide 5 / 77
16 Nesai, Menasik, 24, h. no: 217, V / 268.
17 Bak: Bakara 2 / 214; Ankebut 29 / 2-3
18 Begavî, Tefsir’u-l Begavî (Muhtasar), s. 921.
19 El-Hâni, el-Kevakib’u-t Dûrriyye, s. 320.
20 İbni Abdulmuhsin, Fıkhu’l-Ediyye, s. 179.
21 Heysemî, Mecmau’z Zevaid, IV / 215.
22 Bak: Bakara 2 / 286.
23 Hac 22 / 78.
24 Buharî, İman
25 Bak: Bakara 2 / 245, 261.
26 Buharî, İman, h. no: 41, s. 23.
27 İbni Hanbel, Müsned, IV / 231; Nesai, İman, 47, h. no: 29, VIII / 123; İbni Hamza, Esbab-ı Vürud-il Hadis, II / 37.
28 İbni Kayyim, Medâricu’s-Sâlikîn, I / 95-6.
29 Heysemî, Mecmau’z Zevaid, c.III, s. 131.
30 Heysemî, Mecmau’z Zevaid,III / 131.
31 Sülemî, Hakaiku’t- Tefsir, I / 114–5.
32 Asr 103 / 2–3.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.