Yöneticilere karşı tutumlarımız nasıl olmalıdır?

Müslümanların, başlarındaki Müslüman idarecilerin icraatları karşısında takınmaları gereken tavırlarının ne olması gerektiği hususunda birkaç notumu arz etmek istiyorum. “Nasihatnâme” geleneğimizle de alakalı bu konuda öncelikle şu önemli bir kaç prensibi hatırlamakta fayda var.

Müslüman her fert, tolumsal hayatta iyiliklerin ikamesi ve şerlerin izalesi için âzâmî cehd ve gayret göstermelidir. Keza Müslüman her fert, başkalarını eleştirmeden önce mutlaka kendi görev ve sorumluluklarını bihakkın yerine getirip getirmediğine bakmalıdır. Eksik ve yanlış giden durumlarla alakalı başkalarını suçlamak yerine önce kendine düşen payı muhasebe etmelidir.

İstişare prensibi

Siyasi/idari görev yüklenmiş her Müslüman yönetici de şuna inanmalıdır: “Ehlu’l-hal ve’l-akd” diyebileceğimiz alanında mütehassıs dürüst ve sağlam insanlarla istişareye dayalı ekip çalışması, başarının olduğu gibi ilahi rızaya uygun bir yönetim icra etmenin de anahtarıdır.

İdarecilerin isabetli kararlar almalarını ve doğru işler yapmalarını teşvik eden, yanlış kararlar almalarına ve yanlış işler yapmalarına da engel olmaya çalışan, gerçek manada yüklerini hafifleten muinleri/ yardımcıları ile, müşavere ettiklerinde isabetli karar almalarını sağlayacak donanımlı müşâvirlerinin bulunması, onlar için çok büyük bir nimettir ve elzemdir. İdarecilerin her yapıp ettiklerine şakşakçılık edenler öncelikle o idarecilere sonra da topluma büyük kötülük etmektedirler.

Müslümanlar olarak bizlere düşen her halde ve şerâitte, her zaman ve her mekanda Hakkın hatırını en üstte tutmak ve Hak yolunda olmaktır. Bu yolda Resulullah’ı örnek almaktır. Allah Teâlâ’nın üzerimizdeki nimetlerinin kadrini bilmek, sorumluluklarımızın idraki içinde, dünyevileşme hastalığına yakalanmadan ve rehavete kapılmadan çok daha fazla çalışmaktır. Çalışmanın şükrü, şükrün de nimeti ziyadeleştireceğini unutmamaktır.

Çok yönlü bakılmalı

Müslümanların, Hak üzere aldıkları kararlarda başlarındaki yöneticilere itaat etmeleri gerektiği, nass-ı Kur’an ve nass-ı hadis ile sabittir. Bunun dışında naslara muhalif icraat ve kararları olursa şayet, bunlara karşı ne yapılması gerektiği konusu, idarecinin içinde bulunduğu psikolojik, sosyolojik, siyasi durumların dikkate alınması ve yapılan şeyin mahiyetinin etraflıca muhasebe edilmesi ile ilgili çok yönlü bir husustur.

Tarihi süreç içerisinde bu konunun ilim geleneğinde epey tartışıldığı, “el-Ahkâmu’s-sultâniyye”, “es-Siyâsetü’ş-şer’iyye”, “Nasihatü’l-mulûk”, “Siyasetnâme” gibi çeşitli kitaplarda bu hususların da ele alındığı malumdur. Bu uzun tartışma konularına burada girmeye lüzum yoktur. Ayrıca yazının başlığında “Müslüman idareci” kaydı özellikle konulmuştur. Zira küfür ve zulüm üzere olan yöneticilere dair ahkâm, bahsi diğerdir ve İslam kaynaklarında bu konuya dair hükümler genişçe yer almaktadır.

Yukarıda ortaya koyduğumuz bu prensipler ışığında güncele gelecek olursak pek çok alanda yapılmış hayırlı ve güzel faaliyetlerin artırılması, kısmen önüne geçilmiş, azaltılmış sakıncalı ve topluma zararlı bazı durumların daha da minimize edilmesi, özellikle istihdam alanında liyakat ve ehliyetten ödün verilmemesi, israftan uzak durulması, kamu mallarının haksız menfaat elde etmek isteyen kesimlere karşı korunması, hukuk, ekonomi ve eğitim gibi alanlarda ve öncelikli konularda daha süratli, planlı ve programlı adımlar atılması, daha sağlıklı sistemler kurulması, ilerlemeler kaydedilmesi gerektiği gibi kamuoyunda dile getirilen ve talep edilen önemli bazı hususlarla ilgili olarak yöneticilere elden geldiğince yardımcı olmak ve yeri geldiğinde usulünce uyarmak (nush) hepimizin vazifesidir.

Usule riayet

Hepimiz adına bu kifâî vazife, sözü dinlenir büyükler (özellikle ulema, düşünür ve toplum önderleri) tarafından yerine getirildiğinde bu iş kırmadan, dökmeden, usulünce yapılmış olur.

Aksi taktirde usule riayet etmeyen, zaman ve mekanı dikkate almayan yanlış üsluplar ile ehli tarafından yapılmayan ikazlar, tamir değil tahrip edici olabilir ki bu durum son kertede eldeki mevcut nimetlerin de gitmesini netice verebilir Allah muhafaza..

Hayra davet, emri bi’l- ma’ruf ve nehyi ‘ani’l-münker vazifesi elbette Cenâb-ı Hak tarafından biz Ümmet-i Muhammed üzerine bir vazife olarak yüklenmiştir. Ancak konuşmalarımızda ve yazılarımızda, özellikle idarecileri hayra davet eder ve yanlışlara karşı uyarmaya çalışırken bunu samimi yapmak kadar Sünnet’e uygun doğru bir üslupla yapmak gerektiğini de unutmayalım.

Bu konuda Hak namına ve ıslaha dönük azimli ve ısrarlı duruşumuz yanında tedrice riayet eden ve yıkıcı olmaktan sakınan sabırlı ve yapıcı bir duruşumuz da olmalıdır mutlaka. Hak için, hakça ve hakka uygun bir yaklaşım. Vallahu a’lem.

Adnan Memduhoğlu/ İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Haşim Gayberi

    Allah razı olsun ihtiyaç yazılar Nebevi tavrı böyle şeh etmek lazım Nebevi tavrı yerine getirmeyi Rabbim nasip eylesin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.