Onların Kur’an’ı yaşama gayreti…

Sahabe nesli, kültürel anlayışını sadece Kur’an vahyinden ve Resulullahın hadislerinden alıyordu. Buna bağlı olarak, cahiliye döneminin kötü inançlarını ve değerlerini siliyor, Allah’tan gelen yeni manalarla kalplerini dolduruyorlardı. Bu insanların ortamını değiştiren şey, vahiyle günlük buluşmalarıdır. 

Bir başka ifadeyle; “Nefisler, Allah’tan inen vahiyle reaksiyona girmiş ve kişi önceki haline hiç benzemeyen yeni bir insan oluvermişti; değerleriyle, duygularıyla, sevinmesiyle, üzülmesiyle, kızmasıyla, rızasıyla, sevgisiyle, gazabıyla, ümidiyle ve elemiyle yepyeni bir insan.”1 

Kur’an terbiyesi

Onların yepyeni bir insan ve medeniyet modeli oluşturmalarındaki temel etken Resulullah’ın gözetiminde Kur’an terbiyesinden geçmeleridir. Çünkü onlar, Kur’an’ın inişinde olduğu gibi, “Peygamberden on ayeti alıp öğrendiklerinde, o ayetlerdeki ilim ve ameli bellemeden başka bir on ayete geçmezlerdi. Diyorlardı ki: Biz Kur’an’ı, ilim ve amelle birlikte öğrendik.”2

Onların okuma ve öğrenmelerindeki ana gaye, Allah’ın rızasını kazanmaktı. Yanlış bir alanda bilgi pazarlamak ve hatalı bilgiye bağlı bir çatışma kültürü oluşturmak onlarda yoktu. Bu durumu İbni Abbas şöyle ifade ediyor: “Allah’ın kitabının bir kısmını bir kısmıyla çatıştırmayın. (Ön kabullerinizi ayetlerle destekleyerek bir çatışma ortamı oluşturmayın.) Çünkü böyle yapmanız kalplerinizde şüphe meydana getirir.”3

Hem sübjektif yaklaşıma hem de onu yaşamamaya reddiye kabilinden Ebû Musa El Eş’arî şöyle söylemektedir: “Kur’an-ı Kerim, yaklaşımınıza bağlı olarak size sevap kazandırdığı gibi bazınız için de yüktür. Kur’an’a tabi olunuz, Kur’an size tabi olmasın. Kim ki Kur’an’a uyacak olursa o, bu davranışıyla cennete girer. Kim de kendi (hevasına) Kur’an’ı uyduracak olursa, Kur’an onu kafasından tutup cehenneme fırlatıp atar.”4

Fark var

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Medine’ye yerleşenlere daimî dersler vermekte; ahlâk ve akaid esaslarını  onlara  öğretmekteydi.5 Hatta onların bu konularda derinleşmesi ve anlamadıkları konuların kalmaması için onlara özel bir gün bile tayin etmişti. Gelen ayetleri önce bu yetişkin erkek sahabesine okuyordu.6

Peygamberimizin sürekli eğitiminden geçen sahâbî ile bu eğitimden geçmeyen arasında kıraat ve Kur’an’ın anlamına vakıf olmaları konusunda büyük derece farkı vardı. “Cihad beni Kur’an’ın çoğunu öğrenmekten alıkoydu”7 diyen Halid bin Velid, gelmiş geçmiş en büyük komutanlardan birisi olmasına rağmen, Hudeybiye’den sonra Müslüman olduğu için, katıldığı savaşlar nedeniyle de her an Peygamber’le beraber olamadığından Kur’an konusunda bir otorite olamamıştır.

Yukarıdaki sözü de bir sureyi akşam namazı kıldırırken değişik şekilde okuduğu için ve okuduğu biçim sahabe tarafından yadsındığından dolayı söylemiştir.8 Peygamberimizin öğretim faaliyetine iştirak etmeyen sahabe, Kur’an ilimlerinde ihtisas sahibi olamadığı ve kendilerini sonradan da geliştiremeyince anlama ve ictihad konusunda yeterli olamayabiliyordu. Bu tip sahabenin bulunduğu ortamda Hasan Basrî gibi tâbiinden olan bir zat fetva verebiliyordu.9 Bu örnek, sahabenin Kur’an bilgisinin Peygamber Efendimize yakın olup olmamakla farklılık kazandığının kanıtıdır.

Onu uyarmıştı

Uzak yerlerden gelmek yerine çevresinde sürekli hazır bulunan ve Peygamber Efendimiz’den faydalanmayı ilke edinen Müslümanlarla o, daha yakından ilgilenmiştir. Onları birer hukuk, tefsir ve kıraat önderi olarak yetiştirmiştir. Abdullah bin Mes’ud bunlardan sadece birisidir. Peygamberimiz, ona Nisa Suresi’ni kendisine arz etmesini söylemiş ve o da bu isteği yerine getirmiştir.10

Peygamberin bu isteğinin temelinde başka birisinin ağzından Kur’an dinleme arzusu olmakla beraber; onun tilâvetine, anlayışına kendi birikiminden katkı sağlama, anlaşılamayan hususlar varsa onları öğretme düşüncesi de vardır. Peygamber Efendimiz’in, Kur’an’ı anlama konusundaki önerileri yeterince anlaşılıp özümsenmezse insan büyük hatalara düşebilir.

Bu metodik süreci henüz tamamlamayan Hazreti Ömer radıyellahu anh, Medine döneminin ilk yıllarında Ehli Kitabın kutsal metinleriyle Rasulullahın yanına gelince; “Kur’an size yetmiyor mu?”11 Şeklinde bir uyarıya maruz kalmıştı. Belki de Hazreti Ömer’in şahsında; Kur’an metodolojisini yeterince bilmeyen ve risalet terbiyesinden geçmeyen insanların bu konularda iddialı olmamaları istenmişti.

Bu günümüzdeki araştırmacılar için de önemli bir mesajdır. Günümüzdeki bazı yanlışları düşünerek diyebiliriz ki Peygamber Efendimiz, Hazreti Ömer üzerinden hareketle alanı geniş tutmayarak usül bilmeyen kişilere farklı dinlerle ilgili araştırma yapmamalarını önermiştir. Zira alandaki bilgisizlik dinleri eşitlemeye veya hak ile batılı birbirine karıştırmaya götürebilir. 

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in vefat senesi bütün Kur’an’ı ona arz eden12 Abdullah bin Mes’ud, “Peygamberin ağzından yetmişten fazla sûre öğrendiğini” ve “Hangi sûrenin ne için, nerede indiğini bildiğini ve kendisinden daha iyi Kur’an’ı bilen birisinin olduğunu bilse bineğiyle ona gidip ilim öğreneceğini” söylemiştir.13

Bundan da anlaşıldığı gibi Resulullah’ın eğitim ve öğretiminden geçen sahabe Kur’an öğrenme konusunda çok istekliydi. Onun öğretim faaliyetine iştirak edenler bu konuda öne geçiyordu. Tüm bunlardan çıkan sonuç şu ki Kur’an’ı anlama, yaşama, Kur’an’ın konularına vâkıf olma ve onu hayata katarak değer üretme konusunda bu süreci tamamlayanların tamamlamayan insanlardan çok önde olduğu gerçeğidir.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com


1 Gadban, Münir Muhammed, Nebevî Hareket Metodu (trc.: Tarık Akarsu), Nehir Yay., İstanbul 1991, I, 50.
2 Taberî, Câmiu’l-Beyan, I, 35-6; el-Kasımî, Cemaleddin, Tefsir İlminin Meseleleri (trc.: Sezai Özel), İz Yay., İstanbul 1990, s. 19.
3 İbn Ahmed, Ebû Abdurrahman Abdullah, Kitabu’s-Sünne, I, 134.
4 İbn Receb, Câmiu’l-Ulûm ve’l-Hikem, II, 172. İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, I, 417.
5 Şiblî, Asr-ı Saadet, I, 462.
6 İbni İshak, Sîret, s. 128.
7 Havva, Said, el-Esas fi’s-Sünne (trc.: Komisyon), Aksa Yay., İstanbul 1991, VI, 319.
8 Zerkeşî, el-Burhan, I, 352.
9 Kettanî, et-Terâtibu’l-İdariyye, III, 170.
10 Buhârî, Ebû Abdullah, Muhammed b. İsmail, el-Câmiu’s-Sahih, İstanbul 1981, 66, Fedâilu’l-Kur’an 33, VI. 113; Taberî, Câmiu’l-Beyan, IV, 95; Nahhas, Meâni’l-Kur’an, II, 89; Humeydî, el-Musned, I, 55; Zemahşerî, Keşşaf, I, 502; Nesefî, Abdullah b. Muhammed, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, Beyrut trsz, II, 77
11 İbn Ebî Şeybe, Musannef, Edep, VI, 228
12 İbni Sa’d, Tabakât, IV, 9.
13 İbni Sa’d, Tabakât, IV, 159; İbni Kayyım, Ebû Abdullah Muhammed b. Ebî Bekir, Beyrut 1991, II, 187.

Hayat Kitabımız ↗

Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’e dair ilmi ve seviyeli yazılar okumak için tıklayın.

Sünnet Yolumuz ↗

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.