Bir kaç yıl önce bir misafirimle pastaneye gitmiştim. Sipariş almaya gelen, kişisel bakımı son derece iyi, düzgün giyimli, yakışıklı bir genç “hocam hoş geldiniz” diyerek ellerime sarıldı. Hal hatır sordu. Ben de karşılık olarak bir şeyler sordum. Neyse, genç, siparişlerimizi alarak gitti.
Zihnim bu gencin kim olduğuyla meşgul. Genelde öğrencilerimi yıllar sonra da olsa hatırlarım. Zihnim gerilere gitti, gitti… Derken buldu.
O kadar şaşırdım ki. Bu genci bir ilköğretim okulunda 6,7 ve 8. sınıflarda okutmuştum. Pespaye giyimli bir çocuktu. Okul forması olan beyaz gömleğinin yakası renk değiştirmiş olurdu. Pantolon ve ceketi de çoğu kez kir-pas içerisinde olurdu.
Dersine giren öğretmenler bu durumundan yakınırlardı.
Hayalinizde böyle yer etmiş bir çocuğu yıllar sonra bu anlatılanların tamamen tersi bir durumda iyi giyimli, bakımlı, saçları briyantinli bir genç olarak görünce elbette zihin tanımakta zorlanıyor.
Siparişlerimiz gelince ismiyle hitap ettim, tebrik ettim.
Şunları düşündüm: Bazı şeylerin düzelmesi uzun yıllar alabiliyor.
Eğitimde en önemli şeylerden birisi peşin fikirli olmamak ve “Bundan adam olmaz” gibi hükümlerden kaçınmaktır. Eğer kişilik yara almamış ve fıtrat bozulmamışsa kişilerin davranışlarının düzelmesi her zaman mümkündür.
Bu gencin çocukken pespaye olmasının sebepleri bireysel miydi, yoksa aile ve diğer çevre faktörlerinin etkisi miydi bilemiyorum. Bildiğim şey öğretmenlerin ikazlarının fayda etmemesiydi.
“Yedisinde neyse yetmişinde de odur” sözünün karakterle alakalı olduğunu düşünüyorum. Yedisinde ciddi veya şakacı olanın yetmişinde de öyle olması gibi. Yani karakterler kolay kolay değişmez, fakat davranış ve alışkanlıklar eğitimle veya zamanla değişebilir.
Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.