Çocuklarımız, geleceğimizdir. Geleceğimize, gözümüz gibi bakmalıyız. Onları her türlü ayrık otlardan sakındırarak, ancak o zaman geleceğimizin inşasında emin adımlarla yürüdüğümüzü söyleyebiliriz. Eğitim denilince geleceği okumak, okuyabilmek önemli bir aşamadır. Bu aşamayı yakalayabilmek için çok okumak gerekmektedir. Bizler, ilk emri “Oku!” olan bir medeniyetin çocuklarıyız. Okumak, kitapla sınırlı bir etkinlik değildir. Olayları, olguları, eşyayı, nesneyi, evreni ve kendimizi okumalıyız. Bir değişkenli fonksiyonlarla değil, çok değişkenli fonksiyonlarla, çok boyutlu bir yaklaşımla okumak durumundayız.
Çocuk eğitimi, hayati derecede önemli bir konudur. Çünkü çocuklar, geleciğimizin inşasında en önemli parametrelerdir. Ebeveyn ve eğitimciler olarak, çocukların yetişmesinde birinci derecede sorumluluklarımız vardır. Şunu unutmamalıyız ki; “Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler ya bizim ektiklerimizdendir ya da biçmediklerimizdendir.” Bu sorumluluk bilinciyle harekete etmek durumundayız. Bu bağlamda düşündüğümüzde, çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken en önemli temel koordinatlar şunlar olmalıdır:
- Sevgi merkezli yaklaşımı benimsenmeli.
İçinde yaşadığımız çağın insanına ve gelecek kuşaklara bir mesajımız, bir katkımız olmalı. Soran, sorgulayan, soruşturan, analiz eden, “pasif nesne olmayan”, “aktif özne olan” bir neslin yetişmesi için çaba harcamak durumundayız. Böyle bir neslin yetişmesi için eğitimciler var gücüyle çalışmalıdır. Eğitimci iz bırakandır, rol- model insandır ve şu gök kubbe altında hoş bir seda bırakandır. İnsanlar ekmekle doyar, emekle büyür ve sevgiyle yaşarlar. Öğretmenlik bir sevda işidir. Onun mayasında sevgi vardır. Mesleğimizin temel taşı ve mayası sevgidir. Başarımızın sırrı ve yaşamanın anahtarı sevgidir.
- Çocuklarla dost olmalı.
Ebeveyn- Çocuk ya da Öğretmen- Öğrenci bağlamında, çocuklarla dost olunmalı. Çocukların duygu ve düşünceleri paylaşılmalı ve ciddiye alınmalı. Onların duyarlılıkları dikkate alınmalı. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, kuşu ölen çocuğun taziyesine gidip başsağlığında bulunarak, acısını paylaşıyor. Bu tavır, hem çocuğu dikkate almak, onu muhatap almak, değer vermek, hem de onun duygu ve düşüncelerini paylaşmaktır.
- Çocuklarla empati kurmalı.
Kendi çocuğumuz söz konusu olunca neler yapmamız gerekiyorsa, öğrencilerimiz söz konusu olunca da aynı şeyleri yapmak durumundayız. Aksi halde dürüstlükten söz edilemez. Bir öğretmen etrafında olup biten olaylardan, olgulardan kendini soyutlayamaz. Öğrencilerinin başarısızlığında kendi sorumluluğunun da var olduğunu bilmelidir. Bu sorumluluk bilinci, öğretmeni toplumda rol- model insan yapar ve saygınlığını arttırır.
Bir anne baba olarak çocuklarımız için öğretmenlerden ne istiyorsak, bize teslim edilen öğrencilerimize de aynı davranışı göstermeliyiz. Bir anne-baba, çocuğu için ne ister? İyi bir alan eğitimi, pozitif yaklaşım, onore edilme, motive edilme, aşağılanmama. Bu talepler, herhangi bir eğitimcinin yapması gereken temel kriterlerdir. Bunu yaptığımızda, fazladan bir şey yapmış olmuyoruz. Sadece görevimizi ifa etmiş oluyoruz. Bu görev sorumluluğu çerçevesinde hareket edildiğinde, toplum bizi bağrına basar.
- Çocuklar motive edilmeli.
Çocukların hayal dünyalarını geliştirmede katkı yapmalı ve teşvik etmeliyiz. Unutmamalıyız ki onlar ayrı bir çağı inşa edecek geleceğin mimarlarıdır. Onları çağımızın ihtiyaçlarını dikkate alarak, ileri projeksiyonlarla motivasyonları arttırarak yetiştirmeliyiz.
Çocuklar, yaptıklarından dolayı yargılanmamalı. Öğretmenler ya da anne-babalar, Çocuklara hitap ederken, aptal, geri zekâlı, mankafa, sersem, “yapsaydın şaşardım” v.b. aşağılayıcı kavramlar/sözcükler kullanmamalılar. Aksine, “aferin”, “aslanım benim”, “size güveniyorum”, “yapacağınıza inanıyorum”, “siz de bu başarı potansiyeli var” şeklindeki motivasyon yüklü sözcüklerle yaklaşmalılar. Bu yaklaşım tarzımız, çocuklarımızın başarı katsayısını arttıracağı kuşkusuzdur.
- Çocuklar sürekli eleştirilmemeli.
Yaklaşımlarımız, çocukların zihinsel dünyasına ve fizyolojik yapılarına uygun olmalı. Sürekli eleştirilen çocuklar, içine kapanık, özgüveni olmayan sorunlu bireyler olarak, kınamayı ve aşağılamayı öğrenir. Hoşgörü ortamında büyüyen çocuklar, sabrı ve tahammülü öğrenir. Güvenin yoğun olduğu ortamlarda büyüyen çocuklarda Öz-güven gelişir. Takdir edilen ve onurlandırılan çocuklar, takdir etmeyi ve değer vermeyi öğrenir. Sevgi ikliminde yetişen çocuklar, sevmeyi ve sevilmeyi öğrenir. Dostlukların kurulduğu ortamlarda yetişen çocuklar, başkalarıyla dostluklar kurmayı öğrenir.
- Çocukların başarıları ödüllendirilmeli.
Başarılara uygun pekiştireçler verilerek motivasyonları arttırılmalı. Ancak, Başarı ödül dengesine dikkat edilmeli. Ödüllerimiz, rüşvete dönüşmemeli. Çocuğu sık sık ödüllendirmek de artık o ödülün cazibesini kaybetmesi anlamına gelir. Son yapılan araştırmalar çoğu zaman manevi ödüllerin maddi ödüllerden daha anlamlı olabileceğini ortaya koymuştur. Yani çocuğun iyi bir davranışında anne babasının gülümsemesi, ona oyuncak almasından daha etkili olabilir. Bununla birlikte maddi pekiştireçlere de ihtiyaç duyulabilir.
- Çocuk için oyun imkanları sunulmalı.
Çocuklar, somut düşünürler. Okul Öncesi dönemde ve İlkokulun ilk 3 yılında, olayları-olguları-nesneyi somut kavramlarla düşünürler. Zihinsel fonksiyonları, soyut kavramları algılayamazlar. Çocuklar neyi yaşarlarsa, onu öğrenir ve uygularlar. Okul Öncesi öğrencileri için şu söz çok yaygındır: “Çocuklar oynarken eğlenir, eğlenirken öğrenir.”
- Çocuğun potansiyeli iyi değerlendirmeli.
Çocuklarda bir potansiyel akıl var. Bu potansiyel aklı, kinetik akla dönüştürmede bütün ilmi yöntem ve teknikleri kullanmak durumundayız. Bunun, çocuklardaki zihinsel fonksiyonların gelişimine müthiş katkı yapacağı açıktır. Her öğrencide öğrenme potansiyeli vardır. Önemli olan eğitimcilerin bu potansiyel aklı, kinetik akla dönüştürmeleridir.
Eğitimcilerin, öğrencilerde var olanpotansiyel aklı kinetik akla dönüştürmeleri için, alan bilgisine sahip olmaları gerekli ancak yeterli değildir. Gerek ve yeter şart, alan bilgisiyle birlikte yeterli ilmi birikime sahip olmalarıdır. Eğitimci, hitap ettiği öğrenci kitlesinin iç dünyasını, psikolojik yapısını ve sosyolojisini bilmeli, onun duygu ve düşünce dünyasına vakıf olmalı ve paylaşmalıdır.
- Yeni metotlar geliştirmeli.
Öğretmenler, öğrettiklerini derinlemesine anlamalı, içselleştirmelidir, Öğrencilerin bireysel gelişimlerinin bilincinde olarak, bir eğitim-öğretim ortamı oluşturulmalıdır, Öğrenmeyi arttıracak eğitim-öğretim etkinlikleriyle ilgili görevler ve stratejiler geliştirilmelidir, Öğrencilere pozitif yaklaşım gösterilmeli, Öğrencilerin duygu ve düşüncelerine karşı duyarlı olunmalı ve bunlar paylaşılmalı, Öğrencilere pekiştireçler verilerek motivasyon sağlanmalı, Başarılı öğrenciler onore edilerek, cesaretlendirilmeli, Başarısız öğrenciler aşağılanmadan, başarısız oldukları noktalarda ipuçları verilerek başarı sağlanmalı, Öğrenciler arasında mukayese yapılmamalı.
- Çocuklar sözlerinizden değil yaptıklarınızdan etkilenir.
Çocuklarda taklit, çok yaygındır. Bu, olumsuz yönde kullanılabileceği gibi, olumlu yönde de kullanılabilir. Bu bağlamda anne- baba ve öğretmenler, öğrenciler için rol-model kişilerdir. Bu kişiler, söylem ve eylemlerinde, tutum ve davranışlarında olumlu bir tavır içinde olmaları durumunda, çocuklar-öğrenciler de onları örnek alarak, olumlu yönde etkilenirler.
Önemli bir araştırmanın sonucunda ortaya konan tespitler şu şekilde sıralanmıştır: “İnsan, kalıtımsal özelliklerle dünyaya gelir. Bu kalıtımsal özellikler, çevresel faktörlerle şekillenir. Ebeveynle ilişkinin yoğunluğu, zihinsel gelişimi etkiler. Küçük yaşlarda kazanılan alışkanlıklar hayat boyunca sürdürülürken, çevresel faktörlerin etkisiyle de şekillenme sürecini devam ettirir.” Bu fikirler çerçevesinde yapılacak çalışmaların, çocuklarımızın yetişmesinde önemli katkılar yapacağını düşünüyorum.
Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com
Çocuk Eğitimi ↗
Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.
Aile Okulu ↗
Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.
Bence yazınızın özetinin özeti, aşağıdaki şu harika cümledir. “Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler ya bizim ektiklerimizdendir ya da biçmediklerimizdendir.” Bu güzel makalenizden dolayı sizi tebrik ederim.