En son hangi sureyi okudunuz?

Belimdeki rahatsızlıktan dolayı fizik tedaviye gitmiştim. Tedavi süresi biten hastalardan özgeçmişlerini, hastalıklarının ne zaman, nasıl başladığını yazmaları görevliler tarafından isteniyordu.

Hastalardan bir tanesi: “Nasıl hasta oldunuz, ağır bir yük mü kaldırdınız?” sorusuna, “Hayır, yük falan kaldırmadım. Bilgisayarın başından kalkamadığım için bu hale geldim” cevabını vermişti.

Sabaha kadar oyun

Görevli bayan; “Bilgisayar başında sürekli yazı mı yazıyorsunuz?” diye sorunca, “Ne yazı yazması, bilgisayar oyunları yüzünden oturuyorum. Bu oyunlar evimizin düzenini bozdu, beni de hasta etti. O kadar müptela olmuşum ki bazen saat 22.00’de bilgisayar oyununa başlayıp gece 03.00’e kadar oynadığım oluyor.”

Konuşulanları duyduğumda kendi kendime, “Eyvah! Şu arkadaşın oyun sevdası eğer ilim sevdasına dönüşmüş olsaydı, kim bilir hayatı şimdi nasıl olurdu?” diye düşündüm.

Kitap okumanın ihtiyaç olduğunu idrak edenler, ister fert olarak ister cemiyet halinde her zaman, her yerde faydalı olmuşlardır. Savaşta esir düşenleri ilim öğretmekle görevlendiren Yüce Nebi’nin ümmeti nasıl oluyor da okumaktan değil de oyundan zevk alıyor. Kitap okumak düşünceye kapı açar. Kitap okumayanlar her gece aynı rüyayı görenler gibi, ömür boyu hep aynı şeyleri anlatır dururlar.

Vakit kısa

Aslında ruhumuzun kanatlarını yücelere doğru yükseltmek için bizlere verilen süre çok kısadır. Vakit geç olup “ömrüm heba oldu” demeden, kitap okuma dünyasında yolculuklara çıkmak gerekir.

Kitap okuma yolcusu olmayanlar, dünyayı her gün aynı pencereden seyretmeye mecbur kalırlar. Şair ne güzel demiş: “Yüksel ki, yerin bu yer değildir./ Dünyaya geliş bir hüner değildir”

İnsanlar en büyük sevabı ilim öğrenmekle alacaklarını anlayıp bilmiş olsalardı herhalde toplumumuz böyle olmazdı.

Gece namazı için

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem gece namazına kalktığı zaman yaptığı ilk iş ağız temizliği oluyormuş ve hikmetini soranlara da: “Gece Kur’an okunan evler, gökteki yıldızlar gibi parlar; melekler de Kur’an okunan o eve gelir ve okuyan kişiyi dinler. Fakat meleklerin dinlemesi insanların dinlemesi gibi değildir. Onlar Kur’an okuyan kişinin ağzına ağızlarını dayar, öyle dinlerler. Ağzımın kokusunun onları rahatsız etmemesi için önce ağız temizliğini yapıyorum” cevabını veriyormuş.

Bu tür hadislerle hayatlarını süsleyen ecdadımız, gece kalktıklarında gülsuyu ile ağızlarını çalkalarlarmış. Zaman zaman bazı arkadaşlarla beraber sohbet ediyoruz.

En son hangi kitabı okuduğumu soran arkadaşlara ben en son okuduğum sûrenin ismini söyleyince, anlamadan garip garip yüzüme bakıyorlar. Ömrü kitap okumakla geçen nice insanın, Kur’an’ı veya meâlini bir defa bile okumadığına şahit oluyoruz.

Biz diğer kitapların okunmasına karşı değiliz tabii ki, fakat yılda bir defa bile güvenilir bir tefsirden Allah’ın kitabının manasına bakmamak çok garibime gidiyor, yadırgıyorum doğrusu.

Bugüne kadar ihmalkârlıktan dolayı Kur’an-ı Kerim’in meâl ve tefsirini okumamış olabiliriz. Artık bugünden itibaren “en son hangi kitabı okudunuz?” sorusuna, en son okuduğunuz sûrenin ismini verebilmek için Kur’an’ı okumaya, anlamaya-anlatmaya, yaşamaya- yaşatmaya hülâsa o yolda can vermeye var mısınız?

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Beyefendi bir şair Bahattin Karakoç…

2008 yılınca Mehmet Nuri Yardım Bey ve arkadaşları tarafında Eskader kurulmuş ve derneğe bağlı sanatalemi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.