Gönül eri bir paşa Mehdi Sungur…

İlim Yayma Vakfı’nın irfan hizmetlerinden olan “İlim Yayma Vakfı 50 YILDA 50 VAKIF İNSAN” adlı kitapta ülkemize ve insanımıza hizmet etmiş 50 müstesna şahsiyetin hayatı işleniyor. Eserde dikkat çeken isimlerden birisi de merhum Mehmet Mehdi Sungur Paşa… İşte Sungur Paşa’nın insanlığa hizmet duygusuyla geçen bereketli hayatı:

93 Harbi, Rus mezaliminden Anadolu topraklarına sığınan binlerce Kafkaslı’nın, günümüze iz bırakacak birçok münevver şahsiyetin acıklı hikâyesinin de başlangıcıdır. Mehmet Mehdi Sungur Paşa’nın hikayesi de Ayastefanos Antlaşması neticesinde Çarlık Rusya’sında kalan topraklarda İslam’ı yaşayamamak korkusuyla Osmanlı Anadolusu’na hicret eden Dağıstanlı Müslümanların hikayesiyle bağlantılıdır.1

Bir muhacir kafilesi Dağıstan halkının saygın şahsiyetlerinden Şeyh Muhammed’ül Medeni Efendi (ö.1913) önderliğinde trenle Kırım’a oradan da vapur ile payitahta ulaşır. Şeyh Efendinin Sultan Reşad (ö.1918) ile görüşmesinin akabinde Şeyh Şamil’in (ö.1871) hatırasına diledikleri yere yerleşmeleri için kendilerine izin verilir. Üç aylık bir sürecin sonunda Yalova’ya gitmekte karar kılan kafile burada Reşadiye köyünün (günümüzde Güneyköy) temellerini atar.

Çevre düzenlemesinin ardından ilk evlerin yapılmasına rağmen köy erkekleri köy yolunu açana kadar bu evlere girmez. Köyün hanımları pişirdikleri yemekleri her sabah yol inşaatına taşırken erkekler de Dağıstan kültürünün karakteristik özelliklerinden olan gerek moral ve motivasyon sağlayan gerek birlik ruhunu yansıtan oyunlarla işe koyulur.

Doğru sözlü, vatanına bağlı ve asker millet olmakla tanınan Dağıstan halkının mümeyyiz mizacının izlerini Balkan ve Birinci Dünya Harpleri’nde de bulmak mümkündür. Osmanlı Devleti’nin sürekli yanında olan Reşadiye Köyü sadece İstiklâl Harbi’ne, birkaçı dışında geri dönmeyecek dört bine yakın asker göndermiştir.

Doğumu ve eğitimi

1924 yılında kunduracı bir babanın altı çocuğundan ikincisi olarak Bursa Orhangazi ilçesi Güneyköy’de doğan Mehmed Mehdi Sungur, bu köyde aldığı ilkokul tahsilinin ardından ortaokul ve lise eğitimini alacağı Bursa’ya gider. Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Harp Okulu’ndan 1947/5 derecesiyle mezun olduğunda istediği yerde Asteğmen olarak Bölük Komutan Yardımcılığı görevine başlama hakkı tanınınca memleketine yakın olması hasebiyle tercihini Maltepe’den yana kullanır.

Bunu, Erzurum/ Kandilli’de bulunan 6. Zırhlı Tugay, Sivas, Amasya, “Paşa” unvanını aldığı Muş ve Tuğgeneralliğe yükseldiği Bingöl görev yerleri izler. Bingöl Tugayı’nı bizzat Sungur Paşa kurar. Sungur Paşa’nın evliliği, dedesi Muhammed Mehdi Efendi’nin henüz Dağıstan’da iken gördüğü bir rüyaya dayanır. Rüyasında kendi bahçesindeki meyve ağacı dallarının Şeyh Şerafeddin Efendi’ye ait komşu bahçenin üzerine sarktığını görür.

Henüz Mehmet Mehdi Sungur Paşa ve Şeyh Efendi’nin torunu Sungur Paşa’nın hanımı hayatta değilken, Şeyh Efendi bu rüyayı ilerde nesillerinin birleşeceği şeklinde tabir eder. Bu rüyanın tabiri Yalova’ya varan hicretin neticesinde gerçekleşir. Sungur Paşa ve Neziha Hanımın evliliğinden isimleri sırasıyla Fatma Nur, Şerafeddin Zafer, Mehmed Muzaffer, Hatice Aynur ve Ahmed Tamer olan beş çocuk dünyaya gelir.

Askeri hayatı ve dünya görüşü

Sungur Paşa’nın kariyeri askeriyenin en hareketli dönemi, 1960 İhtilali’ne denk düşmektedir. O zamanlar henüz Yüzbaşı olarak görev yapmakta olan Paşa’nın birçok arkadaşı İhtilal’i planlayan ve yapanlar arasındadır. Birçok kez davet edilse de kabul etmeyen Sungur Paşa askerlik görevini asla saptırmayarak geri planda durmayı seçmiştir. İhtilal’in ilk günlerinde Çatalca Alay Komutanı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirildiğinde Sungur Paşa da yardımcı pozisyonunda görevlendirilir. Bu esnada, tutuklandığını haber aldığı Kadir Mısıroğlu’nu (ö. 2019) kurtararak bir iyilikte bulunur.

60 İhtilali’nin hemen ardından Sultanahmet Camii’nde yaşananlar adeta genç subayın maneviyatını gözler önüne sermektedir. Vefa yurdunda kalan kardeşi Abidin Bey’i ziyaret ederek harçlık veren Yüzbaşı Sungur, ardından Cuma namazı için gittiği Sultanahmet Camii’nde halkın büyük teveccühü ile karşılaşır. Üniforma ile camiye gelmesine şaşıran ama bir o kadar da sevinen halk adeta Yüzbaşı’yı görmek için mücadele verir.
Askeri görevlerini zor zamanlarda zor yerlerde başarıyla tamamlayarak ayrı bir çizgisinin olduğunu, bulunduğu her ortamda hissettirmiş bir askerdir.

Bu vazifeleri esnasında askerinin dini hassasiyetleriyle yakından ilgilenir, rahat ibadet edebilmesi için mescitler kurdurur, oruç tutanların sahur ve iftarlarını kolaylıkla yapabilmesine özen gösterir. Komutası altındaki er ve erbaşlara yakın alakası ve gösterişsiz samimiyeti, Alay Komutanlığı yaptığı Muş görevinde bir kış tatbikatında müşahhas hale gelir. Çetin kış şartlarında gerçekleşen tatbikatta birliklerin kardan koğuş yaparak bir hafta kadar içinde kalması söz konusu olur.

Akşam olduğunda Sungur Paşa’ya orduevinde yatağının hazır olduğu bildirildiğinde yatağının askerlerin yanına serilmesini söyler. Mehmetçik ile aynı ortamı paylaşması, aynı yemekten yemesi, Mehmetçiklerin ailelerine özel mektuplar yazarak evlatlarını birer emanet olarak gördüğünü söylemesi, askerleri ile özel bir bağ kurmasını, terbiye ve kumanda ettiği askerlerinin tatbikatlarda olağanüstü başarılar elde etmesini sağlar.

Herkesin bir nasibi var

Sungur Paşa’nın Tugayı’nın birinci olduğu tatbikatın ardından Elazığ’da bulunan 8. Kolordu Komutanlığı’nda kokteyl verilir. Kolordu Komutanı Hasan Gürgüç Paşa’ya alkol ikramı yapılırken Sungur Paşa servis yapan askere “Bana limonata getir, evladım” der. Sungur Paşa’nın yakın çevresinden bir sima olan Albay Şehabettin Kaplan daha sonra bu hadiseyle ilgili, henüz terfiler açıklanmamışken Sungur Paşa’nın böyle bir hadiseden dolayı kariyerine ket vurulmasından endişe ederek “Ah be Mehdi Abi, içmesen de al eline. Kolordu Komutanı’nın ikramı reddedilir mi o şekilde? Sen paşa olacaksın…” şeklinde ah etse de Sungur Paşa mertçe tavrından ötürü hiçbir zaman pişmanlık duymayacaktır.

Benzer bir duruma Paşa’nın kardeşi Abidin Bey de şahit olur. Genelkurmay’a abisini ziyarete giden Abidin Bey, Paşa’nın odasında sakallı bir hocaefendi görür. Zatı yolcu ettikten sonra inançlı olduğunu insanlara göstererek ilerleme şansına ket vurmuş olmanın işten bile olmadığı o zamanın ruhundan mustarip “Abi, o hocanın ben saçını sakalını öpeyim ama şu dönemde keşke gelmeseler. Seni zor durumda bırakıyorlar” şeklinde bir serzenişte bulunur. Aldığı cevap tam bir teslimiyet örneğidir: “Bak kardeşim, ben Harbiye’ye girerken paşa olacağım diye girmedim. Ama Allah nasip etti, oldu. Herkesin bir nasibi var. Yaradan’ın da bir hesabı var. Bu sakallı hocaefendi geldi diye beni paşa yapmayacaklarsa sittin sene yapmasınlar.”

Terfi eder

Aynı sene Sungur Paşa’nın adı askeri şuraya sunulduğunda dönemin Genelkurmay Başkanı da Sungur Paşa’nın eski komutanı, Semih Sancar Paşa’dır. Ayrıca zamanında içkisini reddettiği, zamanın 8. Kolordu Komutanı Hamza Gürgüç Paşa2 da söz konusu şurada 3. Ordu Komutanı olarak hazır bulunmaktadır. Gürgüç Paşa her ne kadar içkisini reddetmiş olsa da Sungur Paşa’nın askerî kabiliyetlerini takdirle karşılamakta ve terfi alması için samimi bir inisiyatif almaktadır.

Ancak buna rağmen Sungur Paşa’nın inançlı karakteri, hazirun tarafından siciline “yeşil çizgi”ler olarak eklenmiş ve dosyası da terfi için sunulan diğer dosyalardan ayırılmıştır. Ancak Gürgüç Paşa’nın ısrarları neticesinde durumu fark eden Genelkurmay Başkanı Sancar Paşa’nın “Kim o Mehdi? Getirin bakalım.” deyip dosyasını incelemesiyle Sungur Paşa’nın terfii onaylanır.

Sungur Paşa daha sonra, Millî Savunma Bakanlığı teftiş Kurulu Başkanı olduğunda yaptığı Genelkurmay Başkanı Semih Sancar Paşa’yı ziyaretinde, Sancar Paşa’nın “Hamza Paşa seni amma çok seviyormuş. Sanki biz hiç sevmiyormuşuz gibi, o özellikle ısrar etti bu muhakkak paşa olacak diye” sözlerinden paşalığı kararının alınmasına karşı ne denli bir mukavemet olduğu ve Gürgüç Paşa’nın aldığı inisiyatifin boyutu anlaşılır.

Mazide kalan Türkiye’nin koşullarına daha hâkim olmasına karşın dünya görüşünde sebat ederek taviz vermemesi, Sungur Paşa’nın hanesine paşalıktan daha yüce bir kıvanç unvanı olarak düşer.3 Teftiş Kurul Başkanlığı’ndaki görevi esnasında vuku bulan, tarihe Kanlı 1 Mayıs (1977) olarak geçen olaylardan sonra dönemin Başbakanı Süleyman Demirel (ö. 2015), darbe girişiminde bulunacağı iddiasıyla 200 askeri kimseye bağlı olmadan emekliye sevk eder.4

Bu olayın en çok dikkat çeken açıklamasını dönemin CIA Türkiye şefi Paul Henze yapar. Henze’in dönemin Amerikan Başkanı Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar yaptı”5 şeklinde haber verdiği olay, Sungur Paşa’nın 1977 yılında emekli olacağı İskenderun’a görevlendirilmesine yol açmıştır. Bu asılsız iddianın kurbanı olmasa, çok büyük ihtimalle aynı sene terfi ederek Tümgeneral olacak Sungur Paşa’nın, Kıbrıs Barış Harekâtı Birlikleri Komutanı olarak ülkesine hizmet etmesi işten bile değildir. Ancak ilahi kader, Sungur Paşa’nın artık ilim irfan ile hizmet etmesini murat etmiştir.

İlim Yayma Cemiyeti’ndeki Faaliyetleri

Hayatı boyunca sürekli nasihat ile hareket eden Paşa, hayatının bundan sonraki dönemini vakıf ve eğitim hizmetlerine adar. Bu sorumluluk bilincinin temeli aslında kardeşlerine karşı duyduğu ülfetle atılmıştır. Askeri kariyerinde olduğu kadar ailesine karşı da büyük bir özveriyle hareket ederek nasihatlerden karne ve bayram hediyesine kadar bir çocuğun ilgi ve ihtiyaç duyacağı şeyleri karşılamaya titizlikle çalışmıştır. Öyle ki en küçük kardeşi Abidin Sungur, “Bugünkü Dağıstan” adlı eserinin önsözünde, kitabı her zaman arkasında hissettiği Sungur Paşa’ya ithaf eder. Babasının sağlığında bile “İyi ki Mehdi Abim var” diyecek kadar kıvanç duymasına vesile olmuştur.

Bu özverinin izlerini Sungur Paşa’nın tüm aile bağlarının üzerinde görmek mümkündür. Her bir çocuğuna özel olduğunu hissettirerek her hafta en büyük kızına verdiği kitaptan bir bölüm seçmesini ve kardeşlerinin de hazırlanmasını ister. Her perşembe ve cuma akşamı insanın dünyadaki yerini hatırlatan sohbetler gerçekleştirir. Eğitim ve evlilik sebebiyle ayrılık söz konusu olduğunda dahi bu irtibatı koparmayarak her bir çocuğuna sayfalarca mektuplar göndererek aile bağının güçlü kalmasına özen gösterir.

Görevi esnasında kullanımına tahsis edilen makam aracına hiçbir zaman aile efradını özel işleri için bindirmemiş, yalnız görev icabı kullanarak hakka girmekten sakınmıştır. Ayrıca çalışkanlığıyla da emsalsiz bir kişiliğe sahiptir. Görevi dolayısıyla uzun süre evinden ayrı kaldığı zamanlarda dahi kapısını çalanların derhal yardımına koşmuş ve ilerleyen yaşına rağmen hayat enerjisini hiç kaybetmemiştir. Bu hususta Bereket Vakfı’nda geçirdiği kaza oldukça çarpıcıdır.

Eğitim faaliyetleri için temaslarda bulunduğu esnada korkuluksuz merdivenden bir kat aşağı düşerek başı baştan başa yarılan Paşa bir süre baygınlık geçirmiştir. Kendine geldiğinde ise yardımına koşanlara söylediği ilk şey kendisini kaldırmaları, vazifeye devam edeceğini olmuştur. Büyük ameliyatlar geçirmesine sebep olan bu kazaya rağmen aklındaki tek şeyin hizmet olması, Paşa’nın nasıl bir aşkla baş döndürücü temposunu idame ettirdiğini anlamak için yeterlidir.6

1977 yılındaki emekliliğinden itibaren kendisini ilim ve irfan yolunda Bereket Vakfı, Kafkas Eğitim Kültür Vakfı, Taksim Cami Kültür Sanat Vakfı, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Yeşilay, Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İlim Yayma Vakfı, İslami Araştırmalar Vakfı gibi birçok kuruluş bünyesinde vakıf hizmetlerine adamıştır. En uzun süre İlim Yayma Cemiyeti’nde hizmet eden Paşa, Vakfın 1998 yılındaki Genel Kurulu’nda Kurucuları arasına seçilmiş, 2000 yılından başlayarak 2013 yılına değin Mütevelli Heyeti’nde eğitim işleri ile ilgilenmiştir.

Vefatı

Hicr Suresi’nin 99. ayetinin adeta yaşayan bir misali olmuş ve İlahî rahmet tecelli edip 22 Nisan 2018 tarihinde ahirete irtihal eden Mehmet Mehdi Sungur Paşa, ömrü boyunca eğitim ve vakıf işleriyle Allah’a ibadet etmiş, ardında İlim ve İrfanın Işığında İnsanı Yücelten Değerler isimli bir kitap bırakmıştır. Kendisinin onurlandırdığı İlim Yayma Vakfı Kurucu Üyeliği’ne 2019 yılında yapılan Genel Kurul’da oğlu Muzaffer Sungur Bey seçilmiştir.

Takım, Bölük, Tabur, Alay ve Tugay Komutanlıkları, Genelkurmay Plan ve Harekât Dairesi Şube Müdürlüğü, Tüm Kurmay Başkanlığı’nda görev yapan Mehmet Mehdi Sungur Paşa, Tugay Komutanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı Teftiş Daire Başkanlığı üstün birlik yetiştirme rozetleri ile K.K.K, Kolordu ve Tümen Komutanlıkları ile Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilen başarı belgeleri ve plaketleri ile de tanınmaktadır.7

Kaynak: İlim Yayma Vakfı 50 YILDA 50 VAKIF İNSAN, Furkan Şimşek’in hazırladığı bölüm. s. 499-505 Not: Başlık ve bazı ara başlıklar sitemize ait olup yazı izin alınarak yayınlanmıştır.

Furkan Şimşek

İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 İlim Yayma Vakfı, “Merhum Mehdi Sungur - İz Bırakanlar”, İlim Yayma Vakfı (Erişim 25 Ocak 2023).
2 “Hamza Gürgüç”, Milli İstihbarat Teşkilati (30 Mayıs 2000). 
3 Abidin Sungur, Muzaffer Sungur, Fatma Nur Özyazıcıoğlu “Abidin Sungur ile Mehdi Sungur Paşa Üzerine Röportaj” (Görüşmeci: Osman Acun, Ses Kaydı, röportaj tarihi, 3 Haziran 2018) 
4 Korkmaz, Tamer, “12 Eylül darbesini ABD yaptırdı”, Yeni Akit (13 Mayıs 2015).
5 Miş, Nebi, “‘Bizim Çocuklar Başardı’nın Belgeleri”, SETA (15 Eylül 2018).
6 Sungur, Muzaffer Sungur, Fatma Nur Özyazıcıoğlu, “Abidin Sungur ile Mehdi Sungur Paşa Üzerine Röportaj” (3 Haziran 2018).
7 İlim Yayma Vakfı, “Merhum Mehdi Sungur - İz Bırakanlar”.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.