
Kelime-i tevhidi kabul eden bir mü’min, önce gönlünü tezkiye eder. “Lâ” diyerek her türlü şirkten kalbini arındırır. Sonra da tahliye olan, itikadi ve amelî şirkten temizlenen kalbin Yüce Allah celle celaluh’a iman, itaat ve teslimiyetle süslenmesi gerekir. Bu durum, kelime-i tevhidi söyleyen bir mü’minin reddettiklerinin tam karşıtıdır. Yani, kelime-i tevhidi söyleyen bir Müslüman’ın kalbinde ispat ettikleridir. Kelime-i tevhidin ispat ettiği şeyler şunlardır:
Sadece Allah’a yönelmek:
İman ve gereklerini yaşamada sadece Allah Teâlâ’ya yönelip O’nun rızasını gözetmek esastır. Tevhide gönülden iman eden kimse hiçbir davranışında ikiyüzlülük, riyakârlık etmez ve Allah celle celaluh’tan başkasının hoşnutluğunu aramaz. Bu durum aynı zamanda İslâm’ın derinlik boyutudur. Dinin temeli; hayatın uzunluk ve genişlik boyutuyla beraber derinlik boyutunda da Allah Teâlâ’ya tam bir teslimiyetle gerçekleşir. Bu durumu Yüce Allah şöyle açıklamıştır: “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a özgü kılarak, Hakk’a yönelen kimseler olarak ona kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte dosdoğru din budur.”1
Dini Allah celle celaluh’a has kılmama; gerek inançlarındaki samimiyetsizlik, gerekse amellerindeki riyakârlık nedeniyle münafıklara ait bir özelliktir. Onların bu riyakâr davranışları; Bakara Suresi, Âl-i İmran Suresi, Nisa Suresi, Enfal Suresi ve özellikle de Tevbe Suresi ve Münafikûn Suresi’nde gözler önüne serilmiştir. Müslüman’ın imanda ve amelde yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi istenmiştir. Hatta bu konuda ümmetini uyarmak için Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Medine’deki Cuma namazlarının genelinde Münafikûn Suresi’ni okumuştur.
Allah’ı sevmede ileri gitmek:
Allah Teâlâ’yı sevmekle O’nun isteklerine göre hayata anlam vermek arasında doğru bir orantı vardır. Bu orantının somut göstergelerle kendini ifade etmesi gerekir. Aksi hâlde sevgi iddiası boş bir sözden ibarettir. Bu anlamda Allah sevgisi ölçülebilir bir şeydir. Birçok insan, Allah’ı sevdiğini; O’na âşık olduğunu iddia eder. Aşk kelimesi İslâmî literatürde pek geçmez.
Fakat “aşk”ın sarmaşık anlamına gelen “ışk”tan türediğini düşünürsek, sarmaşık herhangi bir şeyi sardığında onu nasıl istila ederse, Allah aşkı da insanı kuşattığı zaman hayatın her alanına Allah’la anlam vermeyi gerektirir. İdeal olan budur. Fakat aşk da bilinç kaybı olduğu için aşk yerine muhabbet kavramını kullanmak ayete de uygun düşer.2
Hayatın genişlik alanında Allah celle celaluh’un emirleri tecelli etmez ve bir ömür, Allah Resulü’nün sünnetiyle ihya olmazsa Allah sevgisinden bahsetmek beyhudedir. İlahi sevginin ölçülmesi budur. Bu hakikati şu ayet çok net bir şekilde ortaya koymaktadır: “Ey Resulüm! De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.”3
Kavlen ve fiilen Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’e muhalefet içermeyen bir hayat tarzı, Kur’an’ın yaşanmış bir tefsiri olan Sünnet’e ittiba; Allah sevgisinin en samimi göstergesidir. Sünnet’i; tevhidî, ibadî, ahlaki ve içtimai yönden davranış hâline getirmeyen; çağ içerisinde öne çıkarılması gereken öncelikli sünneti belirleyip hayat tarzına dönüştürmeyen bir kimsenin Allah aşkı (!) da sevgisi de samimi değildir.
Allah sevgisi, hayatı “Allah merkezli” anlamlandırmakla mümkün olur. Bu durum hadisi şerifte şöyle açıklanmıştır: “Üç şey kimde olursa imanın tadını kalbinde bulur: Kişiye Allah ve resulünün tüm varlıklardan daha sevgili olması; sevdiğini yalnızca Allah için sevmesi; küfre dönmekten ateşe atılırcasına nefret etmesi.”4 Allah celle celaluh’u seven bir kimse farzları, vacipleri ve nafileleri gereği gibi yaparsa; ideolojiler başta olmak üzere küfrün her türlüsünden kaçınırsa o zaman kendisi de Allah’ın sevgisini elde eder. Onun velisi olur; koruması altına girip ilahi dostluğu kazanır.
Kutsi hadiste bu durum şöyle izah edilmiştir: “Kulum bana farz kıldığım şeyleri yerine getirmekle yakınlaştığı gibi hiçbir şeyle sevgili olamaz. Ta ki nafilelerle bu yakınlığını daha da ilerletir ve ben onu severim. Onu sevdiğim zaman işiten kulağı olurum hakkı benimle işitir. Gören gözü olurum hakkı benimle görür…”5 Yüce Allah celle celaluh bu kutsi hadiste, farzları hakkıyla yerine getirmeden ve Peygamber Efendimiz’in rehberliğinde nafilelerle yoğunlaşmadan Allah sevgisinden bahsetmenin doğru olmadığını vurgulamıştır.
Korku ile ümit arası olmak:
Allah’ın rahmetinden ümit kesmek veya azabından emin olmak Müslümanca bir davranış değildir.6 Allah’a ümitsiz olarak sırf korkuyla ibadet edenin şaşkınlığı artar, korku ve ümit olmaksızın muhabbeti öne çıkaranın amelleri iptal olabilir; korku, muhabbet ve ümitle ibadet edenin ise dindeki istikameti doğru olur.7 İnsan kulluk borcunu hakkıyla yerine getirse bile Allah’ın lütfu olmadan kurtuluşa eremez. Bu durum Peygamber Efendimiz ve ailesi için de böyledir.
Nitekim Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem; Şükreden bir kul olmak için ayakları şişene kadar namaz kılmış8, insanlar arası hiçbir ayrım yapılmadan kişinin ilk hesaba çekileceği amelin namaz olacağını vurgulamış9, kızı Hazreti Fatıma (ö. 11 / 632) ve Hazreti Ali’yi (ö. 40 / 661) geceden namaza uyandırmış10, amcası Hazreti Abbas (ö. 32 / 653), halası Hazreti Safiye (ö. 20 / 641) ve kızı Hazreti Fatıma’ya kendisinin peygamberliğine güvenmek yerine ahiret için hazırlık yapmalarını tavsiye etmiştir.11
Bu örnekler ahirette yargılamanın bireysel olacağının ve yersiz aidiyet duygusuyla amelleri iptal etmenin yanlışlığının da kanıtlarıdır. Kelime-i tevhidi şuurla söyleyen bir kimse, önemli olanın ölüm anına kadar tevhit üzerine kalabilmek olduğunu kavrar ve korkuyla ümit arasında bir hayat tarzını seçer. Tek kişinin cennetlik olacağı söylense “ben miyim” diye ümit eder, tek kişinin cehennemlik olduğu haber verilse “ben miyim” diye korkar. Özellikle cennet ve cehennem gaybın konusu olduğu için akıllı bir Müslüman bu hususlarda kesin dille konuşmaz.
Takvalı olmak:
Türevleri ile birlikte Kur’an-ı Kerim’de 258 defa geçen takva, İslâm’ın odak kavramlarından biridir. Bu nedenle de iman, ibadet, hukuk ve ahlak ile ilgisi vardır.12 İnsanın, Yüce Allah katındaki derecesinin belirleyicisi ve ölçüsü olan takva terimsel anlamda; Allah’a itaat, farzları yerine getirmek, Resulullah’ın davranışlarını hayat tarzı edinmek, haram ve mekruhlardan uzaklaşmak; Allah’a ve Resulüne itaat etmek;13 zararlı şeyleri bırakmak suretiyle insanı günaha düşecek şeylerden nefsi muhafaza etmek demektir.14
Takvanın itikadi ve amelî boyutları vardır. Mükellefler evvela itikadi takva alanında yoğunlaşmalı, bu bağlamda nifak, küfür, şirk ve onun uzantıları olan ideolojilere karşı duyarlı olmalıdırlar. İtikadi anlamda muttaki olmayan birisinin amellerinin geçersizliği ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet vardır.15 Kelime-i tevhidi kabul ve ikrar ile Allah’ı tercih eden mü’min, her hareketinde bilinçli davranmalı ve bu bilinçle Allah’ın koruması altına girmelidir.
Buraya kadar saydıklarımızı kelime-i tevhidin reddettikleri ve ispat ettikleri şeklinde düşünürsek, tevhidin ifade biçimi olan “lâ ilahe illallah”ı okurken önce zihnimizi ve gönlümüzü itikaden arındıracağız, sonra da ilahi emirlerle ve salih amellerle mamur hâle getireceğiz. Bu bağlamda kelime-i tevhid hem bir devrim hem de bir arınma yoludur. Bu bilinçle okunmayan kelime-i tevhid zikrinden istifade etmek mümkün değildir.
Hasılı kelam
Yüce Allah, insanların fıtratlarını muhafaza edip ruhlar âleminde yapmış oldukları sözleşmeye aykırı davranmamaları için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Ne zaman peygamberin getirmiş olduğu ilahi emirler unutulur ve neticesinde insan kendine ve Rabbine yabancılaşırsa; şirk hastalığına düşecek olursa Allah Teâlâ yeni peygamber ve kitap göndermeye devam etmiştir. Bu nedenle de Allah celle celaluh, her kavme peygamber göndermiştir.16
Bu lütfuyla Allah Teâlâ, ahirette insanların mazeret beyan etmelerinin önüne geçmiş ve insanları, peygamberleri vasıtasıyla fıtratı muhafazaya davet etmiştir. Zira şirk dediğimiz şey insanın fıtrata ve Allah’a yabancılaşmasıdır. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem de diğer peygamberler gibi insanın fıtrattan saparak şirke düşmemesi için gece gündüz çalışmış ve ümmetini uyarmıştır. Resulullah, insanın kendine ve Rabbine yabancılaşmasını “yoldan çıkma/ fısk/dalalet”; istikametten sapma olarak görmüş ve zaman zaman sahabelerine ilginç örnekler vermiştir.
Abdullah bin Mesud’tan (ö. 32 / 652) mervî bir rivayette; “Peygamber Efendimiz dümdüz bir çizgi çizmiş, sonra da bu düz çizginin sağ ve soluna paralel çizgiler çizerek şöyle buyurmuştur: “Şu ortadaki düz çizgi sırat-ı müstakim (Allah’ın dosdoğru yolu)dur. Bu çizginin sağındaki ve solundaki paralel çizgiler ise şeytanın yollarıdır.”17 Akabinde Resulullah şu ayeti okumuştur: “İşte bu (İslâm), dosdoğru yolumdur. O hâlde ona uyun, başka yollara uymayın ki (bunlar) sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. İşte Allah, emirlerine uygun yaşayıp kötülüklerden sakınasınız diye size bunları emretmiştir.”18
Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR
1 Beyyine 98 / 5.
2 Bak: Bakara 2 / 165; Âl-i İmran 3 / 31.
3 Âl-i İmran 2 / 31.
4 Buharî, II, İman 9, I / 9-10; Nesai, İman, c. 8, s. 96.
5 Buharî, 81, Rikak, 38, VII / 190.
6 Bak: Yusuf 12 / 87; Hicr 15 / 56; Ankebut 29 / 23; Fussilet 41 / 49.
7 Sülemi, Hakaiku’t-tenzil, II / 128.
8 İbni Hemmam, Musannef, c.III, s.50; Müslim, Sıfatü’l Münafikûn, 18, h. no: 2820, III / 2172.
9 Nesai, Salat, I / 233.
10 Heysemî, Mecmau’z Zevaid, II / 263.
11 Buharî, 65, Tefsir, 2, VI / 17; Müslim, İman, 89, h. no: 351, I / 192-193; Nesai, Vesaya, VI / 239.
12 Bak: Bakara 2 / 177.
13 Taberî, Câmiu’l-Beyân, c.VI, s. 222-223.
[14 İsfehanî, Müfredat, s. 885.
15 Bak: İbrahim 14 / 18; Bakara 2 / 217, 264; Al-i İmran 3 / 21, 22, 117; Nisa 4 / 124.
16 Bak: Yunus 10 / 47, 74; Nahl 16 / 36; İsra 17 / 15; En’am 6 / 131; Tevbe 9 / 115.
17 Hâkim, Müstedrek, Tefsir, cII, s.261; Heysemî, Mecmau’z Zevaid, c.VII, s.22.
18 En’am 6 / 153.
İstikamet Yazıları ↗
İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.
Kaynak Metinler ↗
İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.