Mısırlı âlim Prof. Dr. Yusuf El Karadavi’nin Öncelikli Meseleler Fıkhı adlı kitabı, yüz elli kadar eseri olan müellifin temel eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Çevirisini Abdullah Gündüz’ün, editörlüğünü Recep Songül’ün yaptığı 343 sayfalık bu eser, Nida Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmış.
Mücadeleci bir İslam anlayışını savunan ve bu yüzden de birkaç sefer hapse giren müellifi yakından tanımak isteyenlerin ve onun temel görüşlerini merak edenlerin özellikle bu eseri okumalarında fayda var. Çünkü bu eserde müellifin güncel meselelere fıkhî çözümler getirme noktasındaki en temel görüşlerini bulmak mümkün…
Kolaylığı tercih eden bir âlimdir
Öncelikli Meseleler Fıkhı adlı bu kitabı okuduğumuzda el Karadavi’nin fıkha dair en temel görüşlerinden birisinin “kolaylaştırıcı metot” olduğunu görüyoruz. Müellif, Bakara Suresi’ndeki; “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez” (a.185) ayetini ve “Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz ve gönüllü yapınız.” (El Lü’lüü ve’l Mercan 681) hadisini temel alarak fıkıhta kolaylaştırıcı usulü benimsemiştir.
Hatta diyebiliriz ki bu metodu derli toplu ortaya koymuş ve adeta bayraklaştırmıştır. Kitabındaki şu ifade bunu en güzel şekilde ortaya koymaktadır: “Benim sürekli Allah’a hamd ettiğim bir husus da şudur: Ben fetvada kolaylık, davette müjdeleme metodunu esas alıp ortaya koymuşumdur.” Fakat onun bahsettiği ve ortaya çıkarttığı kolaylık sonradan öne sürülen bir kolaylık olmayıp dinin özünde olan bir kolaylıktır. Yani müellif dinde zor olan bir şeyi kolaylaştırmamaktadır, dinde zaten var olan kolaylığı bulup ortaya çıkarmaktadır.
Müellif, bu konudaki yöntemini, eserinde, Allah ve resulünün geniş tuttuğunu geniş tutmak, Allah ve resulünün birleştirdiğini birleştirmek, bu konuda Allah ve resulünün hoşlandıklarını, dinin gaye ve amaçlarını gözetmek olarak açıklamıştır. İki fetvadan kolay olanını benimseyen ve tavsiye eden müellif, bunun umum için en uygun tavır olduğunu söyler. Bir âlimin, muttaki ve azimet sahibi olanlar için ihtiyatlı olan ile fetva verebileceğini ancak avam için kolay olan ile fetva vermesinin daha evla olduğunu söyler.
Yolculukta oruç tutmak takvadan değildir
Umum için kolay olan ile fetva verilmesi konusunda ısrarcı olduğu anlaşılan müellif, bu tavrının gerekçesini eserinde çok güzel bir şekilde açıklar. Konuyla ilgili birçok örnekler verir. Bu örneklerden bir tanesi şudur: Cabir bin Abdillah’tan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem bir yolculuk esnasında bir kalabalık görür. Adamlar birine gölge oluşturduklarını görünce Efendimiz; “Bu nedir?” diye sorar. Onlar; “Oruçlu biridir” derler. Bunun üzerine Efendimiz: “Yolculukta oruç tutmak takvadan değildir” buyurur. (El Lü’lüü ve’l Mercan 681) Ömer bin Abdulaziz de bu konuda yolcu için en faziletli olanın yolcuya en kolay geleni olduğunu söyler.
Yine kolaylıkla ilgili şöyle bir ruhsattan bahseder müellif: Bir seferinde Abdurrahman bin Avf ve Zübeyir bin Avvam, Peygamberimize vücutlarında olan bir kaşıntıdan dolayı şikâyette bulunurlar. Bunun üzerine Peygamberimiz onların ipek giyinmelerine izin verir.
Fıkıh usulünün metoduyla yazılmıştır
Bu eserde Yusuf El Karadavi, fıkıh usulünün metotlarını kullanarak Kur’an ve sünnet ışığında Müslümanların öncelikli olarak yapması gereken amelleri tespit etmeye çalışmıştır. Farz-ı ayn, farz-ı kifaye, vacip, müstehap, haram, mekruh ve mubah gibi fıkıh terimleri kullanarak amelleri derecelere ayırmıştır. Ve bunların kendi arasındaki ve birbirleri arasındaki önceliklerini ortaya koymuştur. Mesela farzların kendi arasındaki önceliği ve hangi farzların hangi zamanda daha efdal olduğu kitapta açıklanan konular arasındadır.
Eserde birçok ayet-i kerimeye ve hadis-i şerife yer verilmiştir. Ayrıca İbn Teymiye, İmam Gazali, Hasan El Benna gibi âlimlerin görüşlerine de yer verilen bu eser, öncelikli meseleleri konu alan müstakil bir kitap olması itibariyle alanındaki sayılı eserlerden birisidir.
Ümmetin enerjisini boşuna harcamayın
Eserinde ümmetin öncelikli olarak yapması gerekenleri bilmesi gerektiğini söyleyen El Karadavi, ümmetin enerjisini harcayan lüzumsuz meseleleri tartışanlara ise kızar. El Karadavi eserinde, ribanın haramlığı, örtünün farziyeti, kadının mirası gibi meseleleri tartışanlara sitem eder. Bunların dinde apaçık olan ve âlimlerin “dinde zaruri olarak bilinmesi gereken hususlar” olarak tanımladığı meseleler olduğunu söyler. Bu meseleleri Müslümanların delil ortaya koymadan bilebileceklerini, bunların delillerinin asırlardır ümmetin vicdanında kök saldığını ve bunları on dört asırdır ümmetin nazarî ve tatbikî olarak bildiğini söyler.
Onlar işledikleri kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmiyorlardı
El Karadavi’ye göre Müslümanlar bir şekilde el atmaları gereken alanları tespit etmeli ve bu alanlara öncelikli bir şekilde önem vermelidirler. Mesela bir yerde bir kötülük işleniyorsa o kötülüğü durduracak çalışmaları yapmak Müslümanların öncelikli vazifelerindendir. Nitekim Tevbe Suresi 71. ayetinde İsrailoğulları’nın lanetlenme sebebi; onların işledikleri kötülüklerden birbirini vazgeçirmeye çalışmamaları olarak açıklanmıştır.
Yani demek oluyor ki ümmeti ifsad eden güçlere karşı koruyucu mekanizmaları hayata geçirmek de tıpkı cami yaptırmak gibi bir ibadettir. Mesela Müslümanca düşünmenin unutulduğu bir yerde Müslümanca düşünmenin örneklerinin sergilendiği bir gazete, dergi ya da bir internet sitesi açmak küçümsenemeyecek kadar önemli bir ameldir.
Küfre karşı mücadele öncelikli bir meseledir
El Karadavi, eserinde bu konudaki bir çarpıklığa da yer veriyor. Bazı iyi niyetli Müslümanların camilerle dolu bir yerde cami yaptırmak için sadaka verdiklerini söyleyen El Karadavi, bu kimselerden İslam davetinin yaygınlaşması, küfür ve dinsizliğe karşı konulması, dinin yaşanması ve şeriatın ikamesi için, İslamî çalışmaların desteklenmesi için destek istediğini ancak olumlu bir cevap alamadığını ifade ediyor.
Bu devirde dinsizlik ve ateizm akımları ile mücadele etmenin öncelikli bir mesele olduğunu söyleyen El Karadavi, bu konuda Şeyhülislam İbni Teymiye’nin şu sözünü naklediyor: “Küfrü yaymak ve İslam milleti arasında şüphe çıkartmak, kan dökerek yeryüzünde fesat çıkarmaktan daha kötüdür.”
Zenginler için maddi ibadetlerin önemi büyüktür
Yusuf El Karadavi, bu eserini hazırlarken toplumdaki bazı eksiklikleri de gözlemlemiştir. Mesela bazı insanların sünnete verdiği önem kadar farzları önemsemediğini gözlemlemiştir. Faraza dişlerini misvaklamak, yerde yemek gibi sünnetlere aşırı riayet eden birisinin, Allah’ın hükmü ile hükmetme konusunda hiçbir fikrinin olmadığına şahit olmuştur. Veya bazı zenginlerin harcama istemeyen namaz kılmak, oruç tutmak ve hatim indirmek gibi bedeni ibadetlerle meşgul olduklarını, fakat asıl önem vermeleri gereken maddi ibadetlere önem vermediklerini gözlemlemiştir.
El Karadavi, bu eserinde bütün bunların yanlış olduğunu ve Müslümanların zamanın şartlarına göre bazı meseleleri öncelemeleri gerektiğini ısrarlı bir şekilde anlatmaktadır. Örnek olarak İmam Gazzali’nin, kendi döneminde insanların fıkıh ve diğer benzer ilimlere yönelmelerini hoş karşılamadığını söyleyen El Karadavi, zira o dönemde Müslüman bölgelerde sadece Yahudi ve Hıristiyan doktorların bulunduğunu, Müslüman kadın ve erkeklerin de tedavi için onlara gittiğini söyler.
Mücahitler üstün kılınmıştır
Yusuf El Karadavi, kitabının ilk kısmında Peygamber Efendimizin, İbn Mesud ve Ebu Zer gibi sahabelerin sorularına verdiği cevaplarda; “Amellerin faziletlisi şudur” tarzındaki ifadelerle en efdal ibadetleri açıkladığını söyler. Ayrıca Buhari ve Müslim’de nakledilen şu hadis-i şerifi nakleder: “İman yetmiş küsur parçadır en yücesi la ilahe illallahtır, en aşağısı yoldan eziyet veren şeyi kaldırmaktır.”
Efendimizin hadis-i şeriflerinde efdal olan ve olmayan amellerin belirtildiği gibi bazı ayetlerde de bunun ifade edildiğini söyleyen El Karadavi, örneğin Allah yolunda yapılan cihadın diğer amellere göre faziletinden bahseder. Allah yolunda canları ve malları ile cihat edenlerin derece bakımından üstün olduklarını müjdeleyen Nisa Suresinin 95 ve 96. ayetlerinde bu durum net bir şekilde ortaya konulmuştur. El Karadavi, Tevbe Suresinin 19 ve 20. ayetlerinin delil göstererek Allah yolunda cihat etmenin hacılara su vermek ve mescid-i haramı onarmaktan efdal olduğunu söyler. Yine bu konuda şu hadis-i şerifi nakleder: “Allah yolunda cihat eden birinizin makamı, evinde yetmiş yıl namaz kılmasından daha hayırlıdır.” (Camiü’s Sağir 3375)
Haramların kimisi daha kerihtir
Farzlar arasında öncelikler olduğu gibi haramların da kendi arasında derece farkları olduğunu ifade eden El Karadavi, bu konuda örnek olarak şu hadis-i şerifi nakleder: “Riba olduğunu bildiği halde adamın yediği bir dirhem Allah katında otuz altı zinadan daha kötüdür.” (Camiü’s Sağir, 3709) Büyük günahlar bahsinde ise; “Artık kim azmışsa ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse şüphesiz cehennem onun için tek barınaktır.” (Naziat 37-39) ayetlerini nakleden El Karadavi, dünya sevgisini büyük günah olarak zikreder.
Kitabın bir bölümünde, haramlardan kaçınmak ile nafile ibadetlere ağırlık vermek arasında öncelikli meseleler fıkhını uygulayan müellif, bu konuda bazı âlimlerin görüşlerini naklettikten sonra “bu âlimlerin söylediklerinin özeti şudur” der: Az da olsa haramlardan kaçınmak nafileleri arttırmaktan daha hayırlıdır. Çünkü haramlardan kaçınmak farz, nafileleri arttırmak ise nafiledir.
Kamu malına dokunmak çok tehlikeli
Haramlar arasında da bir karşılaştırma yapan El Karadavi, kul hakkının diğer haramlara göre daha ağır olduğunu ifade eder. Kul hakkı geçen haramlar içinde de kamu malını zimmetine geçirmenin en ağırı olduğunu söyler. Bu konuyla ilgili Asr-ı Saadet’ten şu örneği anlatır: Hayber’de bir Müslüman ölür. Peygamberimiz cenaze namazını kılmak istemez. Ama “Siz gidin kılın” der. Bunun sebebi olarak Resulullah o kimsenin ganimet malından haksız olarak aldığını söyler. Gider bakarlar ki adamın eşyaları arasında ganimetten alınmış iki dirhem bile etmeyen bir bez parçası vardır. Efendimiz o kimsenin cenaze namazını kılmayarak az veya çok olsun kamu malına tamahkârlıkta bulunanlara önemli bir mesaj vermiştir.
Bazı durumlarda ilim cihattan önceliklidir
Kitabının ilk bölümünde cihadın öncelikli bir amel olduğunu söyleyen El Karadavi, başka bir bölümde de Tevbe Suresinin 122. ayetini hatırlatarak bir kısım kimselerin cihattan geri kalmasının daha hayırlı olduğunu söyler. Bu kimseler cihattan dönenleri uyarmak için ilim tahsili yapan davetçi ve uyarıcı kimselerdir. Bu da göstermektedir ki ilime dinde ayrı bir önem verilmektedir ve bu önem bazı durumlarda cihadın da önüne geçebilmektedir.
İlimle amelin önceliği konusunda da büyük âlim Hasan El Basri’nin ilim ve fıkıhla korunmadan ibadet ve amele dalmaktan sakındırdığını ifade eden El Karadavi ilmin önceliği meselesine kitabında uzun uzun değinir.
Dinde bilgisizliğin acı sonuçlara yol açabileceğini hatırlatan El Karadavi, bilmeden veya aceleci bir şekilde fetva vermeyi Efendimizin yasakladığını söyler. Bir yaralıya boy abdesti alması gerektiği fetvası vererek onun ölümüne sebebiyet verenler hakkında Efendimizin; “Onu öldürdüler. Allah da onları öldürsün. Bilmediklerini sorsalardı ya! Bilmemenin şifası sormaktır. Onun teyemmüm alması yeterliydi” (Camiüu’s Sağir, 4362) sözünü aktaran El Karadavi, İslam’da fetvanın ehil kimselerce yapılması gerektiğini söyler. Nitekim İbni Kayyım’a göre ilim olmadan Allah’ın dininde fetva vermenin haram olması hususunda icma vardır. Bunu da El Karadavi eserinde hatırlatır.
Bazen günah itaatten üstündür
El Karadavi, bazı durumlarda kötü olarak bildiğimiz şeyin iyi olarak bildiğimiz şeyden daha hayırlı olabileceğini söyler. Bu konuda Hz. Ali’nin: “Senin hoşuna gitmeyen bir kötülük Allah katında gururlanma sebep olan bir iyilikten daha hayırlıdır” vecizesini nakleden El Karadavi, İbn Ata’ya göre arkasında pişmanlık ve zillet bırakan bir günahın gururlanma ve ucuba sebep olan bir itaatten daha hayırlı olduğunu söyler.
Yine bazı kişilerin kendi ibadetlerini çok beğendiğini ve başkalarının ibadetlerini küçümsediğini söyleyen El Karadavi, bu konuda Buhari ve Müslim’in naklettiği şu hadis-i şerifi nakleder: “Kendi namazları, oruçları ve amelleri karşısında sizinkileri küçümserler. Kur’an okurlar ama bu okuyuş onların gırtlaklarından aşağıya inmez. Okun yaydan çıkışı gibi bunlar da dinden çıkarlar.”
Keyfiyet kemiyetten önemlidir
Yusuf El Karadavi, eserinde öncelikli meseleler fıkhının bir prensibinin de keyfiyetin kemiyete önceliği olduğunu ifade eder. El Karadavi, Kur’an’daki; insanların “çoğunun akletmediği” (Ankebut 63), “çoğunun bilmediği” (Araf 187), “çoğunun iman etmediği” (Hud 17), “çoğunun şükretmediği” (Bakara 286), “çoğuna uyulduğu takdirde bizi Allah yolundan saptıracakları” (En’am 116) ifadelerinden Kur’an’ın kemiyete önem vermediğinin anlaşıldığını söyler.
Yusuf El Karadavi, Öncelikli Meseleler Fıkhı adlı eserde, bugün gelinen noktada Müslümanların kemiyete daldıklarını tespit eder. Müslümanların kemiyete ve çokluğa daldığını, her şeyi rakamlarla ifade etmeye başladıklarını, hâlbuki bu çokluk ve kemiyetin bizim için hiçbir şey ifade etmediğini söyler.
“Kıyamet günü diğer ümmetlere karşı ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim” hadisindeki ifadeyi ise Karadavi, burada Resulullah’ın diğer ümmetlere karşı kendi ümmetinin cahilleri, fasıkları veya zalimleri ile değil, amel eden, güzel, iyi ve faydalı olanları ile övüneceğini söyleyerek izah eder.
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com