Günlük telaş, dünya endişesi ve bedenin ihtiyaçları peşinde koşmak gibi hususlar insanın gönül ve ruhuna yönelmesinin önündeki engellerdendir. Kişi, yaratılış gayesini ve hayatının bu gayeye uygun olup olmadığını sorgulayarak bu konuda kendisine çeki düzen verebilmesi için zaman zaman bahsedilen koşuşturmaca ve endişelerden uzaklaşmak ihtiyacı hisseder.
Gönül erleri, dünya- ahiret dengesini göz önünde bulundurarak hayata anlam katabilmenin ön hazırlığı olarak uzlet ve halvet süreçlerinin önemini sıklıkla vurgulamışlardır. Onlar, uzleti; “Halkın arasından uzaklaşıp yalnızlık ve inzivayı tercih etmek” şeklinde tanımlamıştır. Onlara göre, manevî ilerleme için kişi maddî varlığından uzaklaşmalı ve bütün benliğiyle Hakk’ın rızasına kendisini endekslemelidir.1
Uzlet nedir?
Necmüddin-i Kübra’nın da ifade ettiği gibi uzlet, tıpkı bir ölü gibi başka insanlarla beraber yaşamaktan, inziva ve halvet yoluyla yüz çevirmek demektir.2 Gönül ehli, üçüncü bir şahsın olmadığı âşık ile mâşukun baş başa olduğu ve nefsin direncini kırmak için çeşitli riyazet uygulamalarının söz konusu olduğu uzlet sürecini ifade için “Halvet, çile, inziva, infirad, vahdet ve erbain” gibi kavramları da kullanmışlardır.
Onlara göre halvet, kısa süreli yalnızlığı ifade den bir kavram, çile ise kırk günlük halveti ifade için kullanılan bir tabirdir. Erbain, kırk günlük halvetin Arapçadaki karşılığını ifade etmektedir. Neticede bu kavramların tamamı da insanın sevdiği ile baş başa kaldığı ve nefsini ruhunun emrine vermek için ihlâs ve gayretle rabbine yöneldiği süreçleri ifade için kullanılan kavramlardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hazreti Musa’nın Tur Dağı’nda kırk gün halvetten sonra vahiyle dönmesinin anlatıldığı ayetler sûfîlerin uzlet/ halvet uygulamaları için referans gördükleri âyet-i kerîmelerdendir.3 Bu âyetler gibi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem peygamberlikten önceki uzleti, “Kâbe’yi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim’in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail’e ahd verdik”4 ve “Mescitlerde itikâfa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasaklardan sakınsınlar diye ayetlerini böylece apaçık bildirir5 gibi emirlerle Allah Teâlâ tarafından itikâf ile emredilmesi ve uzlet/ halvete dair birçok hadîs-i şerîfi bu konuda gönül erlerinin görüşlerini şekillendiren referanslardır.6
Kırk gün
Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in şu hadîs-i şerîfi bu konuda dikkat çekicidir. Peygamber Efendimize insanların en faziletlisi sorulduğunda; “Malı ve canı ile Allah yolunda cihad eden kişidir” cevabını vermiştir. “Sonra kimdir?” denilince “Bir vadide uzlete çekilip Rabbine kulluk eden ve insanları, kendi şerrinden koruyan kişidir” buyurmuşlardır.7
Uzlet/ halvet uygulamalarının neredeyse bütün peygamberlerin bir uygulaması olması8 gönül ehlinin bu konuya olan ilgilerini daha da artırmıştır.9 Özellikle nefsi ıslah yöntemiyle mânevî ilerlemeyi bir usûl olarak belirleyen gönül erleri, uzlet/ halvet uygulamalarına büyük önem vermişlerdir.
Tasavvuf tarihi içerisinde “Halvetîlik” gibi bir yolun tesis edilmiş olması sûfîlerin bu konuda ne denli hassas bir tavra sahip olduklarını göstermesi bakımından yeterli bir örnektir.10 Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’nin verilerinden hareket eden gönül ehli, uzlet/ halvet uygulamalarını genellikle kırk gün olarak belirlemişlerdir.11
Halvetten maksat
Tasavvuf ehli özel bir mekânda belli usuller çerçevesinde belli bir süre içerisinde kalarak Allah Teâlâ tarafından halvetle/ uzletle terbiye edilen Muhammedî ruhtan aldıkları pay oranında mânevî bir ilerlemeden bahsedilebileceği kanaatindedirler. Onlara göre kişi, Muhammedî nurdan istifade edebildiği kadar aşkın doyumsuz sahilinde yol kat edebilir.12
Edirneli Nazmî Efendi’nin şu sözleri tasavvuf ehlinin dünyada gerçek anlam ve huzurun uzlete/ halvete bağlı olduğu yönündeki kanaatlerini ifade etmektedir: “Cihānda bir sürūr ile ĥużūra düşmek istersen/ Ķana’at ķıl ferāġat birle var bir cāy-ı ‘uzlet bul.”13
Allah dostları, halvet/ uzlet uygulamasıyla duyu organlarını çeşitli tasarruflardan uzak tutmayı amaçlamıştır. Onlara göre uzlet/ halvet, insan ruhunun kendileriyle denendiği her türlü âfet, fitne ve belâlarla güçlenmesini, kötü özelliklerinin terbiyesini ve denetim altına alınmasını sağlamaktadır. Ayrıca onlar, halvetin/ uzletin, nefsi şehvetten uzaklaştıran bir uygulama olduğunu da ifade etmişlerdir.14
Az yemek
Mü’min, halvette/ uzlette gönlünü Rabbine bağlayarak bu süreci en verimli şekliyle değerlendirmelidir. Az yemek, az uyumak, çok zikir ve tefekkürle nefsinin tasallutlarından kurtulmalıdır. Gönül dünyasını ağyardan (Allah Teâlâ’nın dışında her şeyden) temizlenmiş olarak bu süreci anlamlı kılmalıdır.
Gönül ehlinin ifadesine göre celvet (halk arasında olmak) uzletsiz olmaz. Uzlet himmetin, himmet ise tevfikin eseridir. Yani riyazetle kalp gözü açılan ve kalbi saflaşan insan, başarıya halvet/uzlet sürecindeki samimiyetiyle ulaşabilecektir. Bu durum ise Allah Teâlâ’nın kuluna bahşettiği en büyük nimetine giden yolu ifade etmektedir.15
Rabbine doğru manevî yolculuğunu (seyr-u sülûkünü) gerçekleştiren kişinin bu yolculuğunun girizgâhını ifade den uzlet/ halvet uygulamaları, geçmişte olduğu kadar günümüzde de önemini muhafaza etmektedir. Teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir hızla etkilediği günümüz insanının da kendine dönmesi, kendisinin farkında olması ve sorgulayıcı bir mantıkla hayatını şekillendirebilmesi için uzlet/ halvet uygulamalarına ihtiyacı vardır.16
Alabildiğine ihtişamlı binaların etrafımızda yükseldiği günümüzde fiziksel olarak daha dar mekânlarda riyazet uygulamalarıyla nefsine boyun eğdirmek gayretleri modern insanın daralan ruhuna genişleme imkânı sunacak bir fırsat niteliğindedir.17 Çünkü gönül ehlinin de ifade ettiği gibi uzlet/ halvet, ömür boyu bir köşeye çekilip yaşamını bu minvalde geçirmeyi değil kişinin varlık sebeplerinin farkına varıp halkla bütünleşebilmesini sağlayacak bir farkındalık sürecini ifade etmektedir.18
Sözümüzü halvetin insanın psikolojik yönü üzerindeki derin etkisine dikkat çeken İmâm Sühreverdî’nin şu tespitleriyle noktalamak istiyoruz: “Âdemoğlunun kendini Allah’a ibadete vererek her şeyiyle O’na yönelmesi ve gündelik maişet endişesinden sıyrılması, onu içinde bulunduğu bu hicaplardan kurtarır. Perdelerin zail olması ölçüsünde bütün ilimlerin kaynağı ve merkezi demek olan huzur-ı İlahi’deki kurb menziline yaklaşır. Erbain tamamlanınca bütün hicaplar zail olarak ilim ve marifet ona doğru akmaya başlar.”19
Dr. Fatih Çınar/ İrfanDunyamiz.com
DİPNOTLAR
1 Serrac, Lüm’a, 515.
2 Necmüddin el-Kübra, Usulü Aşere, şerh. İsmail Hakkı Bursevî, ter. Mustafa Kara, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1980), 52-58; Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, (İstanbul: Anka Yayınları, 2005), 672.
3 Bakara 2/51; Araf 7/142.
4 Bakara 2/125.
5 Bakara 2/187.
6 Necmettin Şeker, “Hadislerle Temellendirilen Tasavvufî Hâller”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2, (2012), 141-142.
7 Buhari, “Rikak” 34.
8 Annamarie Schimmel, İslam’ın Mistik Boyutları, (İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2004), 21-23
9 Muhasibi, er-Riâye li-Hukûkillah, tah. Abdulkadir Ahmet Ata, (Beyrut: Daru’l- Kitabi’l-İlmiyye, ts), 475-478; Gazalî, İhyâu Ulûmi’d-Din, (Dımeşk: Daru’l-Fikr, 2006), 2/1255-1299.
10 Mustafa Aşkar, “Bir Türk Tarikatı Olarak Halvetiyye’nin Tarihi Gelişimi ve Halvetiyye Silsilesinin Tahlili”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 39, (1999), 535-563.
11 Şihâbüddîn Sühreverdî, Avârifü‟l-Meârif, çev. Dilaver Selvi, (İstanbul: Semerkand Yayınları, 1999), 262-263.
12 Ahmet Ögke, “Yiğitbaşı Velî Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî‟de Aşk”, Sûfî Araştırmaları Dergisi 1/1, (2010), 25.
13Rabia Akdağ, Edirneli Nazmi Divanı (269b-394a Varaklar) İnceleme-Metin-Tıpkıbasım , (Yozgat: Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012), 15.
14 Kübra, Usulü Aşere, 54-56.
15 Mustafa Bekrî, Hediyyetü’l-ahbâb, 1/355b-356a.
16 Muhammed Kızılgeçit, “Modern Psikolojide ve Tasavvufta Yalnızlık”, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1, (2012), 131-150.
17 Ahmet Doğan, “Bireyleşim/Kemâlât Sürecinde Kapalı ve Dar Mekânlar”, Bilig 37, (2006), 115-130.
18 Cevdet Kılıç, “Hacı Bayram Velî’de İnsanın Ontolojik Varlığı ve Olgunlaşması Süreci”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi 16/7, (2006), 56.
19 Öncel Demirbaş, “Tasavvuf Tarihinde Halvet ve Halvetin Manevî Eğitimdeki Rolü”, Ekev Akademi Dergisi 53, (2012), 139.
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.
Rabb’im razı olsun gönlü güzel hocam