Mizah, bir cemiyetin gerçeklikle yüzleşme tarzının aynası, kültürle edebiyatın kesiştiği kavşaktır. Edebiyattan kültüre değişen, mizahın tonları, türleridir. Daha ziyade edebiyata özgü latife, nükte veya espri, her zaman ve zeminde yapılan zekâ ürünü estetik şaka demektir.
Latife latif gerek
Eskiler, “Latife latif gerek” sözüyle, şakanın galiz değil, edeb ve zekânın terkibi bir inceliğin ürünü olması gerektiğini ifade etmişlerdir.
Gerçekliği ifadenin keskin ve ince bir yolu olarak latife, zekânın ürünüdür.
“Mizah, zekânın zekâtıdır” sözü, bunun açık ifadesidir.
Bu bakımdan “İlim beldesinin kapısı” sayılan Hazreti Ali kerremellâhu vecheh’in sahabe-i kiram rıdvânullâhi aleyhim içinde nüktedanlığıyla öne çıkması tesadüf değildir.
Hatta Hazreti Ömer radıyallâhü ‘anh, yaralandığında ismi gündeme gelen halife adaylarından Hazreti Ali kerremellâhu vechehin nüktedan özelliğine dikkat çekmiştir.
Müthiş cevap
Tarihe geçen en güzel esprilerden biri, İmâm-ı A’zam Efendimizden rivayet edilir. Abbasi Halifesi Mansur’un kadılık teklifine İmâm-ı A’zam Efendimiz şöyle cevap verir:
– Ben bu hususta kendime güvenemiyorum. Eğer beni Fırat’ta boğulmakla bu teklifi kabul etmek arasında muhayyer bıraksan ben boğulmayı tercih ederim. Senin etrafında ikram bekleyen bir sürü kimse var. Ben kadılığa lâyık değilim.
Bunun üzerin Mansur’un canı sıkılır ve:
– Yalan söylüyorsun. Sen bu işe lâyıksın, der.
Buna karşı İmâm-ı A’zam Efendimiz, tarihe geçecek bir nükte yapar: “Eğer doğru söylüyorsam, müftülük yapamam. Eğer yalan söylüyorsam, bir yalancı müftü olamaz.”
Prof. Dr. Bedri Gencer/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.