Meczupların mesajları…

Toplumda “deli” veya “meczup” denilen, akıl yönünden hasta olan veya bizim bilmediğimiz bambaşka halleri olan insanlar vardır. Kimisi akıl yönünden üç yaşında bir çocuk gibidir. Kimisi kendini idare edecek kadar düşünce yeteneğine sahiptir. Kimisi de normal konuşur, işlerini görür ama safça bir yapıdadır. Hatta bu tür meczupların bazı şeyleri siz daha söylemeden bildikleri olur. Memleketini, mesleğini söyleyiverir. Bu kardeşlerimizin bazı mesajları da olur, bu yazımda onlara değinmek istiyorum.

Bir zamanlar Rahmetli Emin Acar Abi’yi ziyarete gitmiştim. Emin Abi’nin mekanında bir taraf muayenehane, diğer taraf da sohbethaneydi. Oraya Hacı Bayram civarındaki meczup kardeşlerimiz çok gelirdi. Meğer ki gelip orada yemek yerlermiş. Ben sohbet salonunda otururken de içeriye bir tanesi girdi. Emin Abi ona dedi ki; “Bugün para topladın mı, ne yaptın paraları?” O da; “Simit aldım öteki delilere dağıttım?” deyince Emin Abi; ”Akıllılar da senin gibi paylaşmayı bilselerdi memlekette fakir kalmazdı” dedi.

Sağa sola bakma!

Allah’ımızın bu güzel kullarına bir hatalı söz söylememek için tereddüt ediyoruz, deli mi desek meczup mu desek diye… Onların mesajlarına devam edelim. Kayseri Pınarbaşı’nda bir hafta oğlumun yanında misafir olmuştum. Sürekli aynı camiye gidiyordum. Bir gün görevli arkadaşlarla sohbet ederken, şık giyimli kravatlı birisi geldi. Söz sırası beklemeden hemen söze katılıyor bir şeyler söylüyordu. Hoca dedi ki: “Abi bu bizim camimizin delisi.”

Hocaya işaret yaptım, “sus” dedim, gücenir diye endişelendim. O arkadaş devreye girdi; “Doğru diyor abi, ben deliyim” dedi. Sonra; “Sana bir şey anlatacağım” dedi ve şunu anlattı: “Ben namaz kılarken sağa sola bakarım biliyor musun? Bir gün böyle uzun sakallı bir amcanın yanında namaz kıldım. Selam verdikten sonra amca bana kızdı, az kaldı beni dövecekti. ‘Git lan namazını tekrar kıl, ne biçim namaz kıldın, sağa sola baktın’ dedi. Ben de amcaya dedim ki: ‘Ben bu caminin delisiyim, sağa sola bakarım, sen akıllıysan bana niye baktın.”

Amca çok sinirliymiş, kardeşimiz böyle deyip kaçmış. En başta meczup bir insana kızmak doğru değil. Burada kim akılı kim meczup birbirine karışmış. Bazı hacı abilerimiz namaz kılarken gözü sağındaki solundaki kişinin yanlışında oluyor. Gayri ihtiyari bir şekilde görmek başka, bir de; “Bak bu rekatta yanlış yaptı, bakalım öteki rekatta ne yapacak” diye bakmak ayrı. Meczup kardeşimiz ne güzel söylemiş, akıllıysan yönünü Mevla’ya dön, gönlünü ona bağla, başka bir şeyle ilgilenme… Demek ki bizim onlardan öğreneceğimiz çok şeyler var.

Elalem ne der?

Örnekler vermeye devam edelim. Bir camide hoca arkadaş vaaz veriyor, sonunda bir ayet okuyup; “Sadakallahulazim azim” deyince bir meczup ayağa kalkıyor; “Hoca sana soru soracağım, bir yere kıpırdama” diyor. Hoca; “Buyur” deyince “Allah’ımızın kaç ismi var?” diye soruyor. Hoca diyor ki; “99 ismi var.” Bu sefer meczup; “O 99 isim içerisinde elalem var mı? Bizim burada her kim ne iş yapıyorsa; ‘Elalem ne der?’ diyor. Hoca söyle hele bu Elalem kim?”

Hoca; “Benim 45 dakikalık sohbetimden senin bir cümlen daha tesirli oldu” diyor. Evet kardeşlerim, kimin deli kimin veli olduğunu biz de bilmiyoruz. İnsanların kimisi elaleme göre kimisi de El Alim’e göre yaşar. El Alim her şeyi bilen Yüce Rabbimizin ismidir. Biz bir şey yapacağımızda her şeyi bilen Rabbimizi bırakıp da “elalem ne der”in derdine düşüyoruz. Bu da çok güzel bir mesaj, çok güzel bir hatırlatma değil mi, ibret alanlar için…

Zaten bu kardeşlerimizin mesajları çok kısa ve net oluyor. Öyle edebiyat parçalıyım, lafı uzatayım, insanlar ne kadar güzel konuştu desinler yok onlarda. Bursa Ulu Camii’nin etrafında dolaşan pejmürde giyimli birisi vardı, onun tebliği de bir kaç kelime idi. Şöyle söylerdi: “Uyu uyu seni bekliyor bir kuyu.” Tabi ilginç olan yatakta uyuyana demiyordu, sokakta uyuyana yani bizim gibi gafletle gezenlere diyordu. Ne kadar güzel ince bir mesaj… Evet nice insanlar uyuyarak gezerler, ezan sesini bile duymazlar. Diyeceksiniz ki; o da bir şey mi; Filistin’de katledilen on binlerce mazlumun feryadını duymayanlar var…

Kumaşını güzel katla

İstanbul’da bir caminin önünde bir meczup gelene geçene şöyle diyordu: “Kumaşını güzel katla, kumaşını güzel katla, açınca utanmamak için kumaşını güzel katla.” Birisi dedi ki; “Ne demek istiyorsun sen böyle kumaşını güzel katla demekle?” Ötekisi şöyle cevap verdi: “Öldüğün zaman ömrün kumaş topu gibi açılacak. 60 sene yaşamışsın 60 metre kumaşın var, 70 sene yaşamışsın 70 metre kumaşın var. Kumaşını açtığında ya defolu göreceksin ya da pırıl pırıl göreceksin.”

Saatlerce sohbet eden insan böyle bir mesaj veremez. Yani her dakikanı, her saniyeni, hayatının her anını ölçülü yaşa, düzgün yaşa diyor. Tabi bunu bir de kumaş satan insanlara sormak lazım, kumaş katlamanın da bir usulü vardır elbette, belki daha başka incelikler de vardır bu sözünde. Kumaşı katlarken de kumaşa zarar vermek söz konusu olabilir. Biz en iyisi işimizi düzgün yapalım, kulluğumuzu düzgün yapalım, kumaşımızı güzel katlayalım vesselam.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Hocam Ali Yakub Efendi…

Fani dünya için, ikbal hırsı ile dininden, imanından ve davasından taviz veren din alimleri, tarihin …

3 Yorumlar

  1. Mustafa Aygen

    Maşallah hocam. Kainatta nice bilmediklerimiz yaratılmış

  2. Selamünaleyküm kıymetli hocam
    Kim deli kim veli inan anlayamıyoruz
    Stuttgartan selamlar

  3. Allah razı olsun değerli hocam

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.