Doğayı koru demekle olmaz…

Ormanlar Rabbimizin bir ayetidir. Ormanlar O’nun bize bir emanetidir. Ve nefes almamız için bize verdiği bir nimettir. Eskiden Rabbimizin verdiği bütün bu nimetlere “tabiat ana” diyenler olurdu, şimdi de “doğanın mucizesi” falan diyorlar. Allah’ın ayetlerini görmemek için, Allah’ın mucizesi dememek için kim bilir daha neler uyduracaklar?

Yanan ormanları görünce hemen hemen herkes şuna benzer şeyler söylüyor: “Yeşili sevin, doğayı koruyun. Ormanları koruyun. Çocuklarınıza küçük yaşta doğayı sevdirin.” Onların Rabbimizin bir ayeti ve bir hediyesi olduğunu öğretmeden bu lafların ne kıymeti var Allah aşkına? Sen insanlara emanet bilincini vermezsen “doğayı sev, doğayı koru” demekle ne elde edebilirsin?

Her şeyin sahtesi çıktı, hayvanseverlerin de sahtesi var. Ellerine bir köpek alıyorlar; “İşte biz hayvanları seviyoruz” gibisinden sokak sokak gezdiriyorlar. Sonra dışarıda veya bir bahçede yaşaması gereken hayvanı alıp apartmanın bilmem kaçıncı katına çıkartıyorlar. Neden böyle yapıyorlar? Çünkü bu bakışın içerisinde ilahi bir rıza yoktur. Köpek giren eve meleklerin girmeyeceği sahih hadislerle bildirilmiştir.

Olması gereken

İlahi bir bakışla bakmak ise insanı Allah’ın rızasına götürür. İnsan ilahi bir bakışla kainata baktığı zaman önce kainatın bir ayet olduğunu görür. Dağların, ovaların, çiçeklerin, ağaçların her birisinin bir ayet olduğunu kavrar. Ayet Rabbimizin varlığını, birliğini, kudretini gösteren işaret demektir. Ruhu, fıtratı, dimağı kirlenmemiş her insan bu işaretleri anlar. Manen kör olanlar işaretleri görmez.

Bir kuzunun dünyaya geldiğini gören bir çoban, onu yoktan var edenin nasıl dünyaya getirdiğini o anda müşahede eder. Yeşil ot yiyen koyunun memesinden beyaz sütün gelişine hayret eder. Kasların, damarların, iç organların arasından bembeyaz sütün çıkması Allah’ın mucizesidir. Dünyanın en faydalı ve steril gıdası tavuğun iç organlarında üretilir ve paketlenerek arkasından çıkar.

Köyde çoban koyunları keçileri otlatır ve akşama doğru onları köye getirir. Karınları doymuş, sütleri birikmiş, rengarenk çeşitleri ile onların ağıllara girmesi, görenleri çok mutlu eder. Dağlarda, kırlarda yayılmış, değerli bir hediye olan “süt” ile geri dönmüşlerdir. Sonra onları çoban sabahın erken saatinde tekrar yaymaya götürür.

Eğer koyunların veya yayılan hayvanların zahmeti olduğu gibi onları seyretmenin zevki olmasaydı bu işleri kimse yapmak istemezdi. Rabbimiz ayet-i kerimede bu durumu şöyle anlatıyor: “Davarları da O yarattı. Onlarda sizin için soğuktan koruyan elbiseler ve daha başka yararlar vardır; ayrıca onlardan yersiniz. Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır.” (Nahl, 5-6)

Her biri ayet

Kışın baktığınızda karlarla bembeyaz olmuş tabiatın baharda tekrar yemyeşil olması Allah’ın bir ayetidir. Kayalardan suların çıkması Allah’ın ayetidir. Bulutlarla rahmetin yeryüzüne dağıtılması Allah’ın rahmetidir. O su ile yüz binlerce çeşit bitki sulanıyor ve binlerce çeşit meyveler veriyorlar. Renkleri ile şekilleri ile size mutluluk veriyor, tatları ile hoşluk yaşatıyorlar.

İşte bizim önerdiğimiz bakış açısı budur. Bütün kainatta her ne varsa, hayvanlar, otlar, bitkiler, ağaçlar hepsi Allah’ın ayetleridir. Her birisinden ayrı ayrı faydalanıyoruz. Kimisinin etini, kimisinin yumurtasını yiyor, kimisinin sütünü içiyoruz. Kimisinin dersinden faydalanıyoruz. Ağaçların, ormanların bize faydalarını ise saymakla bitiremeyiz. Demek ki her insanın tabiatla dolaylı bir şekilde demiyorum dolaysız bir şekilde bir bağlantısı var.

Allah insanı kainattaki yaratılanlara muhtaç yaratmıştır. Hayvanlar ve bitkiler olmasa biz dünyada barınamayız. Ormanlar olmasa nefes alamayız. İşte bütün bunları fark eden mü’minler Allah’a şöyle yakarırlar: “Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Ali İmran, 191)

Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin” (Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168) diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Ben ne yapacağım kıyamet koparken bir fidanı, niye yere dikecekmişim? Böyle düşünmeyiz elbette. Evet ben iyiler safından olmak için o fidanı dikerek iyilik yapıyorum yani o fidanı dikerken insanlığa, topluma, millete faydam olsun diye yapıyorum.

Duyarlı olalım

Allah rahmet eylesin Rahmetli Esad Coşan Hoca vardı, bu konuya çok eğilirdi, çevre ve kültür dernekleri kurdururdu. İşte bilinçli olmak budur. Bir Müslüman ağaç dikmeyi basit bir işmiş gibi göremez. Orman yangınlarına da sevinemez. Bir tane çam ağacı 60- 70 yılda meydana geliyor, bir sürü insana yetecek oksijen üretiyor.

Yanan ağaçların meyvelerini düşünün, o ağaçların altında yaşayan canlı hayvanları, sürüngenleri, karıncaları düşünün. Ne bileyim, kelebekleri, arıları düşünün. Ormanların içerisindeki kurtlar, ayılar, çakallar, geyikler vs buradaki aklınıza gelen her şeyi düşünün. Ormanlar yanarken yumurtalarını terk etmediği için onlarla birlikte yanan kuşları düşünün.

Ey ormanları bilerek yakanlar! Hayat boyu mutlu olamazsınız ve olamayacaksınız. Ey dikkatsizlik yüzünden ormanların yanmasına vesile olanlar, sizler de masum değilsiniz. Ey görevini ihmal edenler, vakitlice müdahale etmeyenler, yeteri kadar korumayanlar, hepiniz sorumlusunuz. Sorumluluğunuz nispetince de cezasını çekeceksiniz.

Tabi bu konuda millet ve devlet olarak elimizden geleni yapmalıyız. Hepimiz bir polis, bir ormancı, bir itfaiye memuru gibi görevli olduğumuzu bilmeliyiz. Yazımızın başından beri ormanların bir ayet, bir nimet ve bir emanet olduğunu anlatmaya çalıştık. Bu kainatı bize emanet eden Allah bir gün tüm bunların hesabını bize sorar.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Derdimiz bir kişinin namaza başlaması…

Kampüs Camii’ndeki genç cemaatimden ayrılığımız çok üzmüştü bizi. Rahmetli babam müftülük görevine gitmemi istemeyince bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.