Babam Of ilçesinde medrese hocasıydı. Çok öğrenci yetiştirdi. İlim ile hitabet birleşince Of Merkez Camii’nin fahri vaizliğini de üstlenmişti…
Babamla yaşadığım bir anım: Medresede yeni bir öğrenci grubu oluşmuştu. Beni de bu gruba dâhil etti. Eğitime başladık. 15 gün boyunca Kur’an’dan, namazdan hiç bahsetmedi.
Anlattığı konular şunlardı: Terbiye, insanlar ve toplum ile iletişim kuralları, büyüklerin yanında oturma kuralları, dinleme kuralları, konuşma kuralları, helal ve haramı bilme… Kısacası adabı muaşeret kurallarını anlattı.
15 günün sonunda sınav yaptı. Sınavdan geçer not alanlar medresede öğrenci oldu. Ben babama güvendiğim için önemsemedim sınavı geçemedim. Dolayısıyla öğrenciliğe kabul edilmedim. İkinci 15 günlük adabı muaşeret sınavından sonra medresede öğrenci oldum.
Aradan yıllar geçti üniversitede hoca oldum. Osmanlı eğitimini araştırdım. Araştırma neticesinde şu bilgilere ulaştım. Osmanlı Eğitiminde ilim sahibi olmak isteyenlere şu altı maddeyi ihtiva eden bilgiler ısrarla öğretilirdi, sonra detaylara geçilirdi…
- Dinlemeyi öğretmek,
- Okumayı öğretmek,
- Konuşmayı öğretmek,
- İletişimi öğretmek,
- Helal ve Haramı öğretmek,
- Adabı muaşeret kurallarını öğretmek,
Yıllar sonra babama sordum. 15 gün boyunca niye adab-ı muaşeret kurallarını anlattın? Öğrenmek istemeyenleri, öğrenciliğe niye kabul etmedin?
“Adabı muaşeret kurallarını bilmeyenlerin; kendisine, hocasına, büyüklerine, ilme, vatanına, dinine saygısı olmaz. Helal ile haramı bilmez. Bu nedenle adab-ı muaşeret kurallarını anlattım. Öncelikle, hocalar öğretmenler, ilim adamları adab-ı muaşeret kurallarını bilecek ve öğretecek. Liyakat, beceri veya irfan sahibi olmak, ilim nakletmekle veya ezberletmekle değil adabı muaşeret kurallarını öğretmekle başlar. Helal ve haramı öğretmeyen eğitim yuvaları liyakatli ve irfan sahibi insan yetiştiremez.”
“Babamın bana miras bıraktığı eğitim anlayışı: Eğitim fakültesinde ilk 15 gün boyunca ders anlatmazdım. Adab-ı muaşeret kurallarını anlatırdım. Helâl, haram ve kul hakkını anlamak için adabı-ı muaşeret mecburi ders olmalıdır.
Babam ile yaşadığım bu anımı, eğitime katkı olur diye anlattım.
Ahmet Yaşar Zengin/ İrfanDunyamiz.com
Yayın Yönetmeni Notu: Adab-ı Muaşaret alıntıladığımız yazıda da ifade edildiği gibi zorunlu ders olmaya en layık olan konudur. Geleneksel ilim anlayışımızda bu konuya son derece önem verilmiştir. Adap bilmeyen kimsenin ilminden de bir hayır gelmeyeceği bir gerçektir. İmam Malik Kureyş’ten bir delikanlıya; “Kardeşim edebi ilimden önce talim et” diye tavsiye etmiştir. Yani ilimden önce edep geldiği gibi ilmin neticesi de kişiyi edepli kılmaktır. İmam-ı Karafi “El Faruk” isimli eserinde, rütbe bakımından edebi amelden üstün tutmuş ve şöyle söylemiştir: “Şüphesiz az bir edep, çok amelden daha hayırlıdır.”
Hatıra Arşivi ↗
Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.
İyi Haberler ↗
İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.