Durmuş Bul hoca patatesleri niye dökmüş?

Kumru ve civarında dinî bilgilerin sonraki nesillere aktarımı bahsinde emeği olanlardan biri de Durmuş Bul Hoca’dır. Hayat hikayesi bilinmeyen ve fakat bilinmeyi hak eden isimlerden birinden söz ediyoruz. Yıllarını kendi köyünde hocalık ile geçirmiş, başta kendi çocukları olmak üzere mahallesinde yetişen nesle yirmi beş- otuz yıl boyunca hocalık etmiş.

Babası Aziz Efendi ve kuşağı, Selanik Drama’dan 1923-24’lerde, Lozan Antlaşması gereği mübadele usûlü göçüp gelmişler Gülcemal Vapuru ile. Orada on iki köy halinde imişler. Bab-ı Âlioğulları imiş sülalesinin lakabı. Oraya Fatih Sultan Mehmet zamanında evlâd-ı fâtihan olarak gitmişler. Selanik’ten göçüp gelenlerin bir kısmı Amasya’da bir kısmı Samsun’da kalmış.

Drama’da ovalık bir yerde imişler, onun için burada da ziraat için ovalık yerler aramışlar. Nihayet Fatsa’ya gelmişler. Ancak orada kalmaktansa ekim dikim yapabilecekleri yerler aramışlar. Bu konuda dönemin hükümeti onlara her türlü kolaylığı sağlamaya çalışmış. Nihayet Karaağaç- Kayaköy’e yerleşmeye karar vermişler. Tabi bütün bu aşamalarda bir takım sıkıntılar da yaşanmıştır denilebilir.

Âbid bir baba

Kayaköy’e yedi hane olarak yerleşmişler. Oraya Ahmet Ali Düven, Dursun Ali Hatipoğlu gibi isimler köye hoca olarak tutulur, onlar da mektep okuturlarmış. Durmuş Hoca ilk önce onlarda okumuş dini ilimleri. Ardından askere gitmiş 1965’lerde. Acemi birliğini Denizli’de, usta birliğini ise Ankara’da ulaştırma askeri olarak ifa etmiş.

O askerde iken Rafet Kıyı, Kayaköy’e bir cami yap(tır)mış ve orada hoca olmak istemiş ancak köyün nüfusu az olunca Ünye taraflarına gitmeye karar vermiş. Bu durumda Aziz Efendi’nin oğlu Durmuş Hoca’yı, köylü, oraya hoca olarak tutmak istemiş. Onun hoca olmayı tercih etmesinde babasının da epey etkisi olmuş anlaşılan. Şöyle ki, babası Aziz Efendi, dinine, namazlarına oldukça düşkün biri imiş.

Köyün küçükbaş hayvanlarını otlatan Aziz Efendi, namaza durunca her şeyi unuturmuş adeta. Abdest suyunu evden çıkarken yanında taşırmış. Bir keresinde hırsızlar onu takip etmişler. Bu nasıl olsa namaza durunca başka âleme dalıyor diye. Nitekim öyle de olmuş. Aziz Efendi namaza durunca, hırsızlar bir keçiyi (teke) yakalamış. Hayvan bağırmış ama nafile… Aziz Efendi namazını hiç bozmamış ve keçi öylece çalınmış.

Eve gelince bu durumu oğlu Durmuş’a anlatmış. Bunun üzerine oğlu; “Peki baba, namazı bozmadın mı?” diye sorunca babası, bozmadığını söylemiş ve ilaveten oğluna; “Sen bozar mıydın?” diye sormuş. O da; “Bozardım” deyince, babası; “Ulan ben de seni bi adam biliyordum!.. Ben bir defa ‘Allahu ekber’ deyip namaza durmuşum, sürüyü götürseler yine bozmam!” demiş.

Rivayete göre dağda yaşayan tilkinin biri, Aziz Efendi’ye alışmış. Çünkü kendisi evden çıkarken her gün tilkiye ekmek vb. götürürmüş.

Hocalığa başlaması

İşte böylesine dindar biri olan Aziz Efendi, askerlik dönüşü oğluna hoca olmayı mı yoksa şoför olmayı mı istediğini sorduğunda oğlu şoförlüğü tercih etmiş. Bunun üzerine babası; “Oğlum şoför olduğunda icabında bazı namazların kalır mı?” diye tekrar sormuş. Oğlunun cevabı; “Diyelim acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek durumundayım, bu durumda icabında kazaya kalabilir” şeklinde olunca, babası; “Öyleyse oğlum, sen hoca ol” demiş.

Durmuş Hoca’nın bu mesleği seçmesinde babasının bu şekilde etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Birkaç ay Kumru- Fatsa arası şoförlük yapan Durmuş Hoca, nihayet kendi köyüne hoca olarak durmuş. Onun hoca olmasında Rafet Kıyı’nın da etkisi olmuş anlaşılan.

Rafet Hoca, köylüye, her bir hanenin, hoca için ziraat işlerinin yürütülmesinde yılda iki “adam” yardımı vermesini öngörmüş ve köylü de böyle yapmış belli bir süre. Böylece Durmuş Hoca, köyünün hocalığını yapar, talebe okutur, köylü de onun tarlasını çalışırmış. Bunun haricinde herhangi bir para vb. almamış. Böylece kendi köyünde yirmi beş sene hocalık yapmış. Dönemin ilçe müftüsü Hüseyin Kılıç’tan da köyüne hoca olması konusunda destek görmüş.

Mırızo Hoca

Kayaköy’de hocalığa başladığı yıllarda Mırızo Ömer Hoca (Ömer Abacı) birkaç sene onlarda kalmış. Hem talebe okutmuş hem de Durmuş Hoca’nın hocalığı iyi öğrenmesine katkı sağlamış. Durmuş Hoca, Mırızo Hoca’nın fevkalâde takva ehli olduğunu söylüyor. Öyle ki, Mırızo Hoca “yetim hakkı, yabancı (eskiler gavur derler) hakkı, hayvan hakkı” konusunda çok titiz imiş.

Bir keresinde talebesi Durmuş Hoca, bir armudu hocasına verince, o bunu yememiş ve şöyle demiş: “Evlat, bu armut size helal ama bana haram. Çünkü sizler Selanik’ten buraya göçüp geldiniz. Burada devlet size bunları verdi. Buna karşılık siz, elinizdeki şeyleri gavurlara bıraktınız. Onun için bu armut size helal, bana değil’ demiş.

Mırızo Hoca, Abdi Hoca’dan dersli imiş. Bir ara Gönenli Hoca’ya da uğramış imiş. İstihareleri olduğu gibi çıkarmış. Sabaha karşı pek uyumayan biri imiş. Bir keresinde Halil (Tatlıgül) Hoca’nın parasını çalmışlar. O da bu durumu Mırızo Hoca’ya arz etmiş. Mırızo Hoca, parayı çalan kişinin Terme’li bir yankesici olduğunu ve onun ileride feci bir trafik kazasında, (Allahü a‘lem) öleceğini ifade etmiş. Aynı şekilde Mırızo Hoca, Durmuş Hoca’nın ifadesine göre, bundan otuz beş sene önce, FETÖ’nün bu milletin başına bir iş açacağına da dikkat çekmiş imiş.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı manzara-hatiralarin-izinde-hatira-arsivi-anilar-gecidi-irfandunyamizali.jpg

Evliliği

Durmuş Hoca’nın evlenmesinde de Mırızo Hoca’nın katkısı olmuş. Şöyle ki, Karaağaçlı Şuayıp Amca, evlenme yaşı geldiği ve pek çok yerden talibi olduğu halde biricik kızını evlendirmeye karar vermekte zorlanırmış. Nihayet Mırızo Hoca’ya gitmiş. O da; “Yakında size biri gelecek. Köyünüzün batı tarafından. Dinimiz aynı, dilimiz az bir şey farklı, oraya ver” demiş. Ve de öyle olmuş.

Aziz Efendi, Şuayıp Amca’nın kızını istemeye gitmiş ve nihayet o iş olmuş. Bu evlilikten dört oğlan, iki kız çocuğu halen ber-hayattır. Durmuş Hoca, (rahmetli) hanımının da yardımıyla çocuklarını İslam inanç ve dünya görüşü doğrultusunda yetiştirmeye muvaffak olmuş. Durmuş Hoca bu konuda hanımına minnettar olduğunu ifade eder. Oğullarından üç tanesi hafızlık yapmış. Büyük oğlu Aziz (Bul), Çatak’ta (İslamdağ) Halil Hoca’da okumuş. Onun imam hatip lisesine gitmesini özellikle Halil Hoca istemiş.

Nesil endişesi

Köyde hoca iken yetişen nesle, ilk dini bilgileri, duaları, Kur’an okumayı Durmuş Hoca öğretmiş. Dolayısıyla geleneksel kültürü de belli ölçüde aktarmış. Onun için bugün bile onu gören eski talebeleri saygıda kusur etmezler imiş. Ancak aynı duyarlılığı bugün yeni yetişen nesilde göremediğini hayıflanarak dile getiriyor Durmuş Hoca. Özellikle ibadetler ve haya konusunda terbiyenin çok zayıfladığı görüşünde. Çocuklara aşırı derecede selahiyet veriliyor ve bu da geleneksel anlayışımızın unutulmasını beraberinde getiriyor düşüncesinde kendisi.

Bir keresinde faiz işleriyle uğraşan birinin hanımı, onlardan bir teneke mısır almış. Buna karşılık iki teneke patates vermiş. Durmuş Hoca, bu kadının herhangi bir mesuliyeti olmasa bile çocuklarının rızkına faizin tozu bulaşır endişesiyle o patatesi ırmağa döktüğünü söylüyor! Ve; “Nesil aileden bozulur, aileden düzelir” diyor.

Hafızlığı olmamasına rağmen bir günde hatim yapabildiğini söyleyen Durmuş Hoca, çocuklarından memnuniyeti dile getiriyor. Ancak kimi yakınlarına özellikle çocuk yetiştirmede, düğün derneklerde mahremiyete uyulmaması sebebiyle kırgınlığını da beyan etmeden geçemiyor. Neticede; “Allah hepsini iyi etsin” duasını ilave ediyor.

Hocalığı boyunca köydeki düğün, dernek, merasimler, komşuların barıştırılması gibi konularda öncülük etmiş, yardımcı olmuş. Onun bu hali aslında hâlâ devam ediyordur. Yeşilliği sevdiği için olsa gerek evinin etrafı fidanlar ve çiçeklerle dolu diyebiliriz. İmkanı olsa hukuk okuyup avukat olmak istermiş. Kim bilir, onun böyle düşünmesinde belki de göçmen bir ailenin çocuğu olmasının etkisi olsa gerektir.

Durmuş Hoca salgın hastalık döneminde işleri sebebiyle ilçeye gitmiş ve öyle anlaşılıyor ki, orada virüs kapmış. Bir süre hastanede tedavi gördü ancak 20 Eylül 2020’de vefat etti. Ruhu şâd, mekanı cennet olsun. 

Prof. Dr. Ahmet Çapku/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Nurlu mücahid Bayram amca…

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.  Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım.”                              Mehmet Akif Ersoy …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.