Müslümanın her işi güzel olmalıdır, çünkü o çevresindekiler için örnek insandır. Yeryüzünde ahlaki bir duruş sergilemek durumundadır. Onun tabiata, canlılara, insanlara bakış açısı da sıradan insanlar gibi değildir. Güzellikleri ön plana çıkaran bir bakış açısıyla bakar. Allah Teâlâ’nın has kullarının en güzel adetlerinden birisi de bütün olumsuzluklara rağmen hüsn-ü zannı devam ettirmeleridir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri der ki: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
İnsanın iyiliği düşüncede başlar, onun için kimin hakkında ne düşündüğümüz çok önemlidir. Bilhassa salih kişilere ve iyi insanlara karşı gönlümüzü temiz tutmakta fayda vardır. Temiz insanlar hakkında sui zanda bulunmak ve kusur aramak şer alametidir. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “En şerlilerinizi size haber vereyim mi?” buyurduğunda sahabeler; “Evet haber ver” deyince Efendimiz; “Laf getirip götüren, dostlar arasında fesat çıkaran ve temiz insanlarda kusur arayanlardır” buyurmuştur. (Ahmed, Müsned, 6/459)
Sui zandan kaçarlar
Güzel gören insan su-izandan, gizlilikleri araştırmaktan ve kusur aramaktan uzak durur. Bunun hem bizi günahtan koruduğunu hem de huzur içinde yaşamamızı sağladığını bilir. Cenab-ı Allah bu konuda şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (Hucurat, 12)
Allah Teâlâ’nın has kullarının en önemli vasıflarından birisi de sui-i zandan uzak durdukları gibi gıybetten de uzak durmalarıdır. Bir kimsenin olmadığı bir yerde kusurlarından bahsetmek doğru dahi olsa gıybettir. Şayet bu doğru değil ise iftiradır. Neticede ikisi de günahtır. Bir kimseyi hakkında hüsn-ü zan ile güzel yâdetmekte beis yoktur. Ancak övmekte de kişi haddi aşmamalıdır. Çünkü bilinmelidir ki “Elhamdülillah” tüm övgüler, hamdler, şükürler Allah’a mahsustur.
Söz taşımak, koğuculuk (nemime) yapmak da büyük günahlardandır. Bu insanların arasında fitne çıkmasına sebep olan unsurlardandır. İnsanların arasına fitne sokmak ne büyük bir cürümdür. Güzel gören ve güzel düşünen insanlar bu gibi fitneye sebep olabilecek şeylerden alabildiğince uzak durmaya çalışırlar. Onlar insanların arasına fitne sokmak için değil, insanların arasına sevgi tohumları saçmak için çalışırlar. Olumlu bakış açılarıyla, müsbet hareketleriyle, gülümseyen edalarıyla insanlara güven verirler.
Ağırbaşlı kimselerdir
Alimler, Hakkın güzel kullarını vasfederken onların oturaklı ve ağırbaşlı kişiler olduklarını söyler. Nitekim arkadaş ortamlarında çok sık düşülen afetlerden biri de mizah, şaka ve alay yollu tabirler kullanmaktır. Bunlardan korunmak bizim hayrımıza olacaktır. Bir hadis-i şerifte buyrulmuştur ki: “Kardeşinle çekişme ve ona sevmediği şakaları yapma” (Buhari, Edebü’l Müfred)
Şaka yaparken bir afet daha sâdır olur bu da şaka yollu yalan söylemektir. Birçok kişi yalan söyler ve nasıl olsa bu şaka idi derler. Halbuki bu bir yalandır ve şaka da olsa gerçeklik payı vardır. Bu şekilde çocuklara da kötü örnek olunmuş olur. Şaka yollu söylenen yalanları Peygamber Efendimiz yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!” (Ebu Davud, Edeb, 40/ 88, (V, 265))
Hadis kaynaklarında anlatılan şu olay bu konuda oldukça ders verici niteliktedir: Bir keresinde Abdullah bin Amir çocukken oyun oynamaya çıkmış ve annesi ona; “Ey Abdullah gel, sana bir şey vereceğim” diye seslenmişti. Bunun üzerine Allah Resulü Abdullah’ın annesine: “Ona ne verecektin?” diye sordu. Kadın; “Hurma” deyince Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Eğer dediğini vermeyecek olsaydın senin için yalan yazılırdı” buyurdular. (Ebu Davud, Edeb, 45/80, V, 265)
Duruş sahibidirler
Yeryüzünde iyiliği devam ettirecek olan güzel insanlar, günahın her türlüsüne karşı duruş sahibidirler. Örneğin kendilerine verilen sırrı asla yaymaz, kardeşlerinin dedikodusunu, gıybetini yapmamaya gayret ederler. Dildeki afetlerin neler olduğunu bilir ve uzak durmaya çalışırlar. Bu afetlerden birisi de boş yere soru sormaktır. Bu da malayani sözler sınıfına girmekte ve Efendimiz’in nehyettiği davranışlardandır. Kişi ihtiyaç dışında gereksiz yere sorular sormamalıdır.
Dile sahip olmak başlı başına bir duruş meselesidir. Ehl-i irfan demişlerdir ki: “Selâmatü’l insan fi hıfzı’l lisân” yani; “İnsanın selâmeti dilini korumasındadır.” O halde bizler de bizi ilgilendirmeyen meselelerde konuşmamaya özen gösterelim. Çok konuşmaktan uzak duralım. Yine arifler demişlerdir ki; Konuşman, sözün gümüş gibi kıymetli ise de sükût eyle ki altın gibi kıymetli olsun. Çünkü kemâl ehli kemalâtı hep sükût ile bulmuşlardır.
Kelâmın fızza ise, sükût eyle olsun zeheb;
Kemâl ehli kemalâtı sükût ile buldular hep
Niçin arifler hep sukutu tercih etmiştir, hiç düşündük mü? Çünkü onlar iç alemlerindeki marazlardan kurtulmayı başarmış kimselerdir. Nitekim dil kalbin aynasıdır. Düşünecek olursak, dildeki afetin sâdır olmasından önce kişide bulunan bir takım hasletler vardır, bunlar öfkeli, sinirli, kavgacı olma huylarıdır. Kişi bu ruh hallerinden yansıyanları diline döker. O yüzden dilin mekanizması olan kalbi temizlemenin çaresine bakalım. Bu da; “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d: 28) ayeti sırrınca Rabbimizi çokça zikretmekle olur.
İç alemlerine dönerler
Güzel görüp güzel düşünen insanlar iç alemlerine nazar edebilen insanlardır. Onlar ölümü çokça düşünürler. Çünkü ölümü çokça hatırlamak nebevi bir tavsiyedir. Kendi iç muhasebelerine yönelip tevbe ve istiğfar ile meşgul olurlar. Bol bol Kur’an okur ve anlamak için Ehl-i Sünnet ulemanın yaptığı tefsirlere yönelirler. Başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam’ın hadislerini sonra diğer peygamber-i zi’şan efendilerimizden gelen rivayetleri, sahabe kiram ve gelmiş geçmiş evliya, salih zatların sözlerini okur ve öğütlerini dinlerler.
Emr-i bi’l maruf nehy-i ani’l münker yapmakdan geri durmaz ancak ilminin olmadığı konularda işi ehline bırakırlar. Kendilerine soru sorulduğunda bilmediği konularda susup hacet sahibini bir âlime, hocaya yönlendirirler. Kötü söz söyleyen, diline güvenilmez kimseleri tatlı dille uyarır, eğer vazgeçmiyorlarsa bu tip insanlarla oturup kalkmazlar. İyilik bulaşıcı olduğu gibi kötülük de bulaşıcıdır. Özellikle çocuklarımızı bu konuda muhafaza etmeye gayret edelim.
Güzel görüp güzel düşünen insanların en önemli özelliklerinden birisi de söze ve işlerine başlarken Allah’ın adını her daim anmalarıdır. Geleceğe taalluk eden işleri yapma vaadinde bulunurken de “İnşâallah” demeyi ihmal etmezler. Nitekim ayet-i kerimede Allah zü’l celal: “Allah izin verirse demeden hiçbir şey için, şu işi yarın yapacağım deme! Unuttuğun takdirde Rabbini an ve umarım Rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir de” (Kehf, 23-24) buyurmuştur.
Cenab-ı Hak bizlere güzel bakıp güzel görmeyi ve güzel mü’minlerden olmayı nasip eylesin. Hatalarımızı, kusurlarımızı affedip, düzeltmemiz gereken yönlerimizi ıslah eylesin. Bize bu uğurda sabır ve sebat nasip eylesin. Amin.
Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
Amin. Maşaallah. Allah c.c. razı olsun Emrah kardeşim.