Halil Günenç hocanın ayakkabısına ne olmuş?

İlim tahsil edeceğim, hoca olacağım diye 11 yaşındayken 1941 senesinde Suriye’ye gittim. 10 sene kadar oradaki medreselerde kaldım. 1951’de dönüş yaptım.

Norşin‘de bir miktar bulundum. Nasıl diyeyim, sıkıntılı bir hayatımız vardı. Norşin’e giderken ta oraya kadar yaya giderdik. Ondan sonra da ta Suriye’ye kadar yaya gider gelirdik.

Giderken gelirken hatta hiç unutmam; ben daha 11 yaşında iken babam bana ayakkabı aldı; potin aldı bana… İlk defa aldım giydim; Amude’ye gidiyorum… Eskiden çarık vardı, çarık giymedim, benim çarığım da yoktu.

Yalınayak yollarda

Gittim, Amude’ye varmadan evvel yeni ayakkabım parçalandı, ondan sonra Amude’ye ne ile gittim? Yalınayak gittim.

Oraya gittikten sonra, benim bir miktar param vardı, babam bana vermişti. Benim teyzem oğlu hani ki orada ilk dersimi de ondan okudum. Bana bir yelek aldı, 25 kuruşa… O zaman ucuzluktu da… Eski yelekler ve bir ceketi bana bir liraya satın aldı. Böyle bir takım şeyler aldı bana. Fakat ayakkabı alacak param kalmadı. Babamın da imkanı yoktu. Takunyayla idare ettim.

Medrese burada camiye yakındı. Bir yere de gitmiyordum ayakkabı ile. Bazen çarşıya gitmem icap ederse o takunyayla gidiyordum.

Kuyunun başında

Sonra ne ise babama haber gönderdim ki benim ayakkabım yok… Bana bir miktar para gönderdi. Yeni bir ayakkabı aldım giydim.

Bilahare kuyunun başına gittim, su çekmeye gittim, Ayakkabımın bir teki kuyuya düşmesin mi? Tekrar ayakkabısız kaldım. Böyle şeyler yaşadık. Böyle bir talebelik hayatımız oldu.

Not: Bu yazı Abdurrahman Iraz’ın Halil Günenç Hocaefendi ile Risalehaber.com sitesi için yaptığı özel röportajdan iktibas edilen bir bölümdür.

Halil Günenç/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Çağımızın önemli alimlerinden Halil Günenç Hoca’nın çocuk denilecek yaşta ilim aşkı ile yalınayak yollara düşmesi, sonra bir takunya bularak onunla aylarca idare etmesi ve bu uğurda daha bir çok sıkıntıya katlanması günümüz insanı için son derece ibretli bir örnektir. Sürekli mazeret üreten ve zora gelmek istemeyen günümüz insanının, bu örnek tablodan alacağı son derece önemli dersler bulunmaktadır. Bu kadar yokluk içerisinde bile illimde ileri seviyelere ulaşılabiliyor ve büyük bir alim olunabiliyorsa, hiç kimsenin içinde yaşadığı şartları bahane ederek tembellik yapmaya hakkı olmasa gerektir. “Şöyle param olsa da İslam’a hizmet etsem, şöyle sağlığım olsa da Hak yolda koşuştursam” diyenlere deriz ki şöyle bir etrafınıza bakın… Bütün güzel hizmetleri yapanlar çok parası ya da çok sağlığı olanlar mı? Yeter ki aşk olsun. Bahane bulmayalım.  

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.