İlk Japon Müslüman kimdir?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih Mehdi Es Semarrai’yi Eylül 2011’de Fatih’teki kaldığı otelde ziyaret etmiştim. Türkiye’ye hem bazı işlerini takip etmek, hem de tedavi olmak amacıyla gelmişti. Üzerinde hastalığının tesiri olduğundan durgun ve düşünceli görünüyordu. Belki de onun bu hali hastalıktan ziyade İslam’ın derdiyle dertlenmiş bir yürek taşımasından olabilirdi.

Pek fazla gülmüyordu ve sanki bir şeylere üzülüyor gibiydi. Çok ciddi bir edayla konuşuyor ve bütün önemli insanlar gibi vaktinin kıymetli olduğunu bize de hissettiriyordu. Nitekim kendisi birçok devlet başkanı ve kralla görüşmüş veya muhatap olmuş bir insandı. Ve hâlihazırda onların himmeti ve finansmanı ile Japonya’da hizmetler yapıyordu.     

Tebliğ hep tebliğ

1960’tan beri İslami hizmetlerin içerisinde yer alan Dr. Es Semarrai’ye yanında bulunan arkadaşları ve yardımcıları “doktor” diye hitap ediyorlardı. O da bir akademisyen ağırbaşlılığıyla ve de liderlik konumunun muktezasınca onlarla sohbet ediyordu.  

Öğrenci hareketi liderliğinden geldiği için mücahid bir ruha sahipti. Bunun için konuşma tarzı kararlı ve yer yer de tepkisel bir üsluptu. Bazı şeylere kızıyor, bazen sert tepkiler veriyordu. Yanındaki abiler, onun hizmetteki bazı aksaklıklara sinirlendiğini söylüyorlardı. Tabidir ki büyük işlerin büyük sıkıntıları olurdu. Kendisine kırık dökük Arapçamla; “Celal sahibi bir simanız var ama merhametli bir insansınız” dedim. O da misafir olmamdan dolayı olacak ki; “Kusura bakmayın hastayım da onun için” diyerek bu halini açıkladı.

Yanında bulunduğum zaman dilimi içerisinde tek konuştuğu mevzu tebliğ ve yine tebliğdi… Kendisine; “Neler yapıyorsunuz?” diye sordum. “Bizim işimiz tüm dünyaya İslam’ı haber vermektir. Bunun için insanları İslam’a nasıl davet ederiz diye sürekli düşünüyoruz. Müslümanların hepsi davete kalksalar, üç beş sene de bütün dünya Müslüman olabilir. Bunun için biz bu davet konusuna ağırlık veriyoruz” dedi. 

İkram edin

Dr. Es Semarrai tebliğ konusundaki önerilerine şöyle devam etti: “Türkiye’ye gelen çok sayıda turist var, bunlar burada ezanı duyuyorlar, camileri geziyorlar ve İslam’ı merak ediyorlar. ‘Bize İslam’ı öğret’ diye bize gelenler bile oldu… Her Türk kardeşimiz gelen misafirlere ikram etse, çay, kahve veya yemek. Gelen yabancıların çoğu Müslüman olur. Dün burada Japonlarla tanıştık, onlara ikram ettik, bugün Müslüman oldular. Çok sevindim. Yani biz ne yaptık? Birincisi güzel kelimeler kullandık. İkincisi yemeğe gönderdik. Yaptığımızın hepsi bu… “

Bir ara arkadaşlarına Rusya’da Tara adlı bir köye gitmek istediğini ve oraya bazı hizmetler götürmek istediğini söyledi. Sonra da; “Türkler okulu, Araplar da mescidi yapsın” dedi. Hizmetlerin ne şekilde yürüdüğünü ise yanında bulunan bir arkadaşı şöyle izah etti: “Dr. Salih Araplara ve Türklere usulünce bir ricada bulunur ve bu hizmetlere böylece vesile olur.” Tara bölgesine hizmet götürmek istemesinin nedeni ise eskiden o bölgeden Japonya’ya gelmiş rahmetli bir tebliğcinin Japonya’daki yaptığı hizmetlere karşı bir teşekkür etmekti.

Ayrılırken yardımcısına Türkçe hazırlanmış bir dosya getirmesini ve bana vermesini söyledi. Japonya’da İslam’ın tarihi, yayılışı ve İslami kuruluşlardan bahseden bu kitap taslağını okumamı ve bundan faydalanarak bir haber yapmamı istedi. Eve döndüğümde akademisyen titizliğiyle hazırlanmış bu metni okudum. Maalesef Es Semarrai’nin ne kadar önemli bir isim olduğunu metni okuduktan sonra anladım. (Yayın evlerimizin bu dosyayı kitap halinde basmaları çok faydalı olur!) Şimdi size bu metinden bazı bölümleri özet halinde aktarmak istiyorum.

Ertuğrul Firkateyni

1868 yılında Asya’da iki bağımsız ülke vardı. Bunlardan birisi Osmanlı diğeri Japonya’ydı. Her ikisi de batılı ülkelerin baskısına maruz kalmaktaydı. Bunun için her ikisi de birbirine yakınlaştı ve çeşitli ziyaretler gerçekleştirdiler. Bunlardan en önemlisi 1890 yılında içinde 600 Osmanlı askeri bulunan Sultan Abdulhamid’in gönderdiği Ertuğrul adlı gemiyle yapılan Japonya ziyaretidir. Bu gemi dönüşte henüz Japon sahillerinden yeni ayrılmışken, Osaka’ya yakın bir bölgede şiddetli bir tayfuna yakalanmış ve Sultan’ın kardeşi ve Osman Paşa da dâhil olmak üzere 550’den fazla kişi şehit olmuştur. 

Kurtulanlar Japon gemileri ile İstanbul’a gönderilmiş şehid olanlar ise Japonya’ya defnedilmiş ve bir de onlar için şehitlik inşa edilmiştir. Japonlar ve Türkler her beş senede bir burada anma merasimi düzenlemeye devam etmektedir.

İlk Japon Müslümanlar 

Kazadan bir yıl sonra Uşitaru Noda adlı genç bir Japon gazeteci Japon halkından şehit aileleri için yardım toplama işine girişmiş ve ardından 1891 yılında İstanbul’a gitmiştir. Topladığı yardımları Osmanlı makamlarına iletmiş ve Sultan Abdulhamid’le görüşmüştür. İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Abdullah Gulliam isminde İngiliz asıllı bir Müslümanla tanışmış ve onun vesilesi ile Müslüman olmuştur. Daha sonra Abdulhalim Noda ismini alan bu genç ilk Japon Müslüman olarak kabul edilmektedir.

1893 yılında yine şehit ailelerine yardım getiren Yamada isimli Japon bir genç de İstanbul’da Müslüman olur ve Abdulahalil ismini alır. Bu da ikinci Japon Müslümandır. Üçüncü Japon Müslüman ise eskiden Hıristiyan olan ve ticaretle uğraşan Ahmet Ariga’dır. 1900 yılında Bombay şehrinde bir mescidi ziyaret etmiş ve etkilenerek Müslüman olmuştur. Bu zat daha sonra kendisi de bir tebliğci olmuştur.

Abdurreşid İbrahim ve Muhammed Bereketullah  

1909 yılında Rusya’dan seyyah ve davetçi Müslüman Abdureşid İbrahim Japonya’ya gelerek tebliğ çalışmalarına başlamıştır. Altı aylık ikameti sırasında çiftçisinden bakanına kadar pek çok Japon’la bir araya gelmiş ve onun aracılığıyla mütefekkir, gazeteci ve genç subaylardan seçkin bir grup Müslüman olmuştur. Bu seyahatinden sonra da çok kıymetli bir eser yazmıştır.

1909 ve 1912 yılları arasında Japonya’ya gelen Hindistanlı Muhammed Bereketullah da Japonya’da pek çok insanın Müslüman olmasına vesile olan bir kişidir. Çıkardığı İslam Kardeşliği adındaki dergiyle Japonya’da ilk tohumları atanlardan olmuştur.

Tokyo’da ilk camii

1930’lu yıllarda Rusya’daki komünist rejimden kaçan Müslüman Tatar göçmenleri Japon şehirlerine yerleşmişlerdir. Abdulhay Kurban Ali de bu tatarların dini liderlerinden biridir. Japonya’da Arap harfleri ile Tatarca dini kitapların basıldığı bir matbaa kurmuştur. Orada Kur’an-ı Kerim’i de tab ettirmiştir. Japon makamlarıyla ilişkilerini kuvvetlendirmiş ve bu sayede 1938 yılında Tokyo’da ilk camiinin inşaatını gerçekleştirmiştir. Davetçi Abdurreşid İbrahim 1933 yılında tekrar Japonya’ya gelmiş Müslüman göçmenlerin sevk ve yönetimi konusunda Kurban Ali Hay’a yardımcı olmuştur.

60 ve 70’li yıllar

1960’lı yıllara kadar tebliğ cemaati Japonya’da çeşitli faaliyetlerde bulundular. 1961 yılında içlerinde Salih Es Semerrai’nin de bulunduğu Japonya’ya İslam ülkelerinden gelen öğrenciler Müslüman Öğrenciler Derneği’ni kurdular. Bu dernek bir komisyon kurarak şu faaliyetlerde bulunmuştur: Ömer Mita’nın kaleme aldığı İslam ile ilgili makaleler kaleme alındı. Mevdudi’nin İslam Nedir adlı kitabı tercüme edilerek basıldı. Japonya’da İslam’ın Sesi gazetesine destek olundu. Japon gençlerin eğitim için El Ezher’e gitmesi sağlandı. Tebliğ cemaatinin faaliyetleri sekteye uğrayınca onların yerine davet toplantıları düzenlendi. Prof. Abdulkerim Sayto İslam dünyası ile tanıştırıldı. Bu faaliyetleri kardeş Kuveyt ciddi maddi yardımlarla desteklemiştir.

1970 yılında Kral Faysal Japonya’yı ziyaret etti. Müslüman Öğrenciler Derneği Başkanı Dr. Abdulbasıt Es Sıbai ile de görüştü. Sıbai, kraldan o sırada Riyad’da profesör olan Es Semerrai’yi tebliğ faaliyetleri için Japon’ya göndermesini istedi. Kral 1973’te bu isteğini kabul etti diğer beş kişi ile beraber İslam’ı yaymaları için Japonya’ya gönderdi. Merhum Kral merhum Ömer Mita’nın yapmış olduğu ilk Japonca Kur’an mealinin basımının takipçisi oldu. Ne zaman yeni bir baskıya ihtiyaç duyulsa finansman yolladı.   

Yeni Tokyo Camii

1986 yılında Tokyo Camii yeni bir camii inşa etmek amacıyla Müslümanların gözyaşları eşliğinde yıkılmıştır. Kardeş Türklerin de katkılarıyla 2000 yılında Osmanlı tarzında büyük bir camii inşa edilmiştir. Bu camiinin işletme masraflarını ve imam müezzin masraflarını halen Diyanet İşleri Başkanlığı Finansa etmektedir. 

 Japonya’da son durum

 Şuan Japonya’da onlarca mescit ve yüzü geçkin Müslüman Derneği var. Bunlar vesilesiyle çok sayıda Japon her geçen gün Müslüman olmaktadır. Şuan bir sayım yapılmamakla birlikte Japonya’da 100 bin Japon 300 bin de diğer milletlerden Müslümanın bulunduğunu tahmin ediyoruz. Fakat kesin olan Japon Müslümanların sayısının gün be gün arttığı, Japon halkının İslam’a en yakın halklardan biri olduğu ve bu dine hürmet gösterdikleri gibi İslam’ı kendi örf ve adetleriyle uyuşan bir din olarak gördükleri gerçeğidir. 

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki bir Japon İslam’ı araştırırken onun kendi toplumunun hayatına tatbik ettiği değerlerle zaten uyumlu olduğunu fark ediyor, akabinde daha da ilgiyle inceliyor ve Allah celle celalüh de hidayet ihsan ederse hoşuna giden bu dine kolaylıkla giriveriyor.

Japon Süvari Samuray’ın özellikleri

Samuray adı verilen Japon süvarilerinden Japon halkına miras kalan değerleri aktaran bir vesika sunacağız. Japonya’daki Sudan büyükelçisi ve İslam merkezi idarecilerinden Dr Musa Muhammed Ömer Müslüman Gençler Derneği’nin bir toplantısında yaptığı konuşmada Samuray’ın özelliklerini şöyle sıralamıştır:

  • İyilikleri unutmaz
  • İçki, zina ve aşırı yemekten uzak durur. 
  • Ebeveynine hürmet gösterir, itaat eder ve ne yaparsa yapsınlar memnuniyetsizlik göstermez.
  • Ellerini ve ayaklarını sabah akşam yıkar. Sıcak banyo yapar. Beden temizliğine ve görünümüne önem verir.
  • Kendisini ilgilendirmeyen şeylerden uzak durur, o konuyla ilgili konuşmaz.
  • Tasvip edilen şeylerle ve hayır işleri ile meşgul olur. Yanlışlardan ve kötü şeylerden kaçınır.
  • İnsanlardan ve mahcup olmaktan korkmaz, kendinden emindir.
  • Her anını bir şeyler öğrenerek ve istifade ederek, faydalı şeylerle geçirmeye çalışır.
  • Şerefli bir şekilde hayat sürer, paspal bir hayatı tasvip etmez.  Başkalarına yük olmaz.
  • Kötü karakterli insanlarla arkadaşlık etmez.

Aydın Başar/ Dunyabizim.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.