Kabul eden kabul görür, dışlayan dışlanır. Dinleyen dinlenir, centilmen olana centilmenlik edilir. Hakaret eden de hakaret görür. Karşıyı var kabul edersen, karşının da seni var kabul etmesini sağlayabilirsin. Dışlayan, aslında kendisini dışlıyor demektir. Başkasını dinlemeyen, kendi davasını da hakkını da dinlenmesini istemiyor demektir. Hakaret eden, hakaret görmek isteyen demektir.
Bizim dışımızda da çeşitli anlayış ve davranış sahipleri var. Onlar da bizim gibi insandırlar. Zira bütün insanlar kardeşimizdir; Müslümanlar dinde bir kardeşler, Müslüman olmayanlar da insan olmada kardeşlerdir. Yani Müslümanlar, din kardeşlerimiz; Müslüman olmayanlar da insan kardeşlerimizdir.
Başkalarını hesaba kat
Dünya ve âhiret mutluluğu, imanla yaşamak, ölürken Allah’a ve âhirete iman ederek ölmek, insanlara da kendisine davranılmasını istediği gibi davranmak… İşte hadîs-i şerîf: “Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.” (Müslim, İmâre, 46; Nesâî, Bey’at, 25; İbn Mâce, Fiten, 9.)
İnsanlar arası ilişkilerde nasıl davranılacağını gösteren bir edebi, Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle ortaya koymuştur: “Dostuna itinalı dostluk et, bir gün gelir ki düşmanın olabilir; düşmanına da itinalı düşmanlık et, bir gün gelir ki dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr, 60, Hadis no: 1998.)
Eksem bin Sayfî şöyle demiştir: “İnsanlardan alakayı kesmek, düşmanlığa yol açar. İnsanlara karşı fazla açılmak da kötü arkadaş celbeder. Sen ikisi arasında olmaya bak.”
Herkesin hakkını koru
İdeal idare, herkesin hakkını korumaktır. Ne çoğunluğun azınlığa ne de azınlığın çoğunluğa hâkimiyetidir. İdare, çoğunluğa göre şekillenir ancak azınlığın hakkı da çoğunluğun hakkı gibi korunur. İslam’da azınlığa zimmî denir. Zimmî, Allah ve Rasûlü tarafından koruma altına alınan kimse demektir. Hatta zimmîleri, çoğunluğun hücumu karşısında korurken ölen devlet görevlisini Peygamberimiz şehid saymıştır.
Âlimler şöyle demişlerdir: “İyilik, sevgi kazandırır. Kötülük, düşmanlığa sebep olur. Münakaşa etmek, düşman kazandırır. Uymak, itaat etmek, dostluk meydana getirir. Doğruluk, itimat kazandırır. Emanete riayet, kalp huzuru meydana getirir. Adaletli olmak, kalpleri toparlar ve sevgi doldurur. Zulüm, parçalanmaya, bölünmeye götürür. Güzel ahlak, muhabbete, kötü ahlak, insanların uzaklaşmasına sebep olur.
İyilik ve cömertlik, dostluğa, cimrilik, yalnızlığa götürür. Kibirlilik, hiddet; tevazu, yükseklik kazandırır. Cömert olmakla kişi övülür. Cimrilik, kötülenmeye götürür. Gevşeklik, zayi olmaya; ciddiyet, işlerin düzenli yürümesine götürür. Aldanmak ve gaflet, pişmanlık sebebidir. Sağlam tedbir almak, ele geçen nimetin devamına sebeptir. Acele etmeksizin istenen şeyler, kolay ele geçer.
Konuşmayıp susmakla, heybet husule gelir. Faydalı olmayanı terk ile fazilet kazanılır. Her şeyin sonuna bakarak iş görmek, kurtuluştur. Yumuşak olmayan, pişmanlık çeker. Sabreden kazanır. Susan selamet bulur. Korkan çekinir. İbret alan, ileri görüşlü olur. İleriyi gören, anlayışlı olur. Anlayan, bilir. Kendi arzu ve isteklerine uyan, sapıtır.
Pişmanlık, acele ile beraberdir. Selamet, teenni ile beraberdir. İyilik eken, neşe ve sevinç biçer. Akıllı kişi ile arkadaşlık eden saadete kavuşur. Cahilin arkadaşı yorulur. Bilmiyorsan sor. Soran kurtulur. Yanıldığında, ondan dön. Kötülük yapınca, pişmanlık duy. Bir şey verince bol ver ki, iyiliğin bol olsun. Kızıp öfkelenince, yumuşaklık göster. Çalışmak, muvaffakiyetin sebebidir. Çalışmakla, başarıya kavuşulur.”
Konumuna göre davran
Konumumuz, idareciliktir. İdareciye gereken şefkat ve merhamettir. Şefkat ve merhamet, toplumun saygılı ve itaatkâr olmasını sağlar. Bütün toplum, idareciye Allah’ın bir emanetidir. Bu konuda Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Eğer bir emîr/yönetici, Müslümanların idare işini üzerine alır sonra onlar için çalışıp samimiyet göstermez (ve onlar için hayırlı olmaz) ise onlarla birlikte cennete giremez.” (Müslim, İmâre, 22.)
İdare etme yetkisini yerinde kullanmayan veya istismar eden kendisine emanet edilen idareciliğe ve Müslümanlara ihanet etmiş olur. Çünkü emanete ihanet etmek münafıklık alametlerindendir. Bir başka hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kendisine bir topluğu idare etme fırsatı verdiği bir kul o topluğa ihanet ederek ölürse; Allah, ona cenneti mutlaka haram kılar!” (Müslim, İmâre, 21.)
Bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Bir kimse ümmetimin işinde bir vazife alır da onlara zorluk gösterirse sen de ona zorluk göster! Bir kimse ümmetimin işinde bir vazife alır da onlara hoş muamele ederse sen de ona hoş muamele eyle!” (Müslim, İmâre, 19; Buhârî, Cum’a, 29, Menâkıb, 25.)
İdarede zorluk görenler, halka zorluk gösterenlerdir; kolaylık görenler ve Allah’tan yardım alanlar da halka hoş muamele edenlerdir. Yöneticiler yönettiği insanlara zorluk göstermeyen, davranışlarıyla nefret toplamayan ve işleri kolaylaştıran bir yol izlemelidirler. Zira yönetilenler nefret etmeye başladığı zaman yöneticiden soğur ve desteğini çeker. Bunun sonucunda da işler aksamaya ve tıkanmaya başlar.
İbrahim Cücük/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.