Kapıcının unutamadığı olay…

Yıllar önce bir gazetede, İstanbul’daki sitelerde çalışan bazı kapıcılarla yapılan röportajları okumuştum. ”Unutamadığınız, size çok ilginç gelen bir olayla karşılaştınız mı?” sorusuna, bir kapıcının verdiği cevabı bugün gibi hatırlıyorum.

Apartmandaki dairelerden birinde eşi vefat etmiş, zengin ve kültürlü bir bey oturuyormuş. Bu beyin, iki oğlu bir kızı varmış. Hepsini de okutmuş, eğitimlerinin önemli bir kısmını yurt dışında yaptırmış. Üçü de kendi branşlarında profesör olmuşlar.

Hepsi okumuş

Kız, Türkiye’den birisiyle evlenerek ülkemize dönüş yapmış ve iş hayatını da Türkiye’de devam ettirmiş. İki oğlu yurt dışına yerleşmişler. Bir gün adamcağız hastalanmış ve hastalığı bayağı ilerlemiş. Ne oğullarından ne de kızından ve torunlarından kimse gelip gitmiyor. Hastalık iyice ilerleyince hasta adam kapıcıyı çağırıyor, kendisini iyi hissetmediğini ve kızına haber vermesini, rica ediyor.

Kapıcı, kızın çalıştığı yere haber gönderiyor. Bir kaç gün sonra adamın damadı geliyor ve kayınpederinin yanına çıkmıyor. Kapıcıya bir telefon numarası bırakıyor. “Bir durum olursa bu numaraya haber verin” diyor ve gidiyor.

Bu olay kapıcıyı etkilediği gibi beni de çok etkiledi. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in, dünya durdukça insanlar için çok önemli olan hadis-i şerifini hatırladım: “Hiç bir baba çocuğuna, güzel ahlak ve terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz

Güzel örnekler

Hamdolsun bütün çocuklar böyle değildir. Birkaç yıl önce şahit olduğum güzel bir olayı anlatayım. İşyeri Ankara’da olan bir dostumun Tavşanlı’da oturan babasının hastalığı ilerlemişti. Doktorların söylemesine göre nefeslerini tamamlıyordu.

O arkadaş, biri üniversitede okuyan, diğeri üniversiteye hazırlanan oğullarına şöyle dediğini aktardı. “Evladım sen üniversiteye hazırlanıyorsun. Üniversite bir sene sonra da kazanılabilir.” Öbür oğluna da; “Bak oğlum üniversite bir sene uzasa bile insan hayatında çok şey kaybetmiş sayılmaz. Ama dedeniz son zamanlarını yaşıyor ve hastanede bizim ilgimize muhtaç. Gelin ona karşı son vazifelerimizi bir yerine getirelim. Diğerlerinin acelesi yok.”

Kendi işiyle ilgili de bir çok yeni işi geri çeviriyor ve “Para her zaman kazanılabilir, fakat babamıza hizmet etme şansımız olmayabilir” diyordu.

Babasının yanına çocuklarıyla beraber geldiler. Bir buçuk ay gibi bir zaman çocuklarıyla beraber babasının başında hastanede beklediler. Vefatından sonra defin işlemlerini vs. tamamladıktan sonra işlerinin başına döndüler.

Bu arkadaş Peygamber Efendimiz’in; “Allah’ın rızası ana-babanın rızasındadır” hadis-i şerifini biliyordu. Bir de şu ayeti iyi biliyordu ve bilincine varmıştı. “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti…”(İsra, 23)

Allah Teâlâ bu güzel niyet sahibi ailenin işlerini rast getirdi. Arkadaşın oğullarının ikisi de üniversiteyi bitirdi ve ikisinin de güzel işleri oldu.

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.