Konağın önündeki irfan dersi…

Yıllar geçmesine rağmen hala unutamadığım ve ibretle, şükürle andığım olay 70’li yılların sonlarında Aksaray’da gerçekleşti. Günlerden pazartesiydi. İlkokul 5. sınıfa gidiyorum. Sabah erkenden okula gitmek için hazırlandım. Evimiz Çerkez Mahallesi’nde Sözeri Sokakta bulunuyordu.

Aksaray Cumhuriyet İlkokulu‘na gitmek için o zamanlar Park Pastanesi’nin bulunduğu sokaktan geçeceğim, yolda yürürken bir davul sesi duydum. Aksaray’da nadir bulunan tarihi bir konağın önünde sabah sabah davul çalınıyor.

Davul zurna

Allah Allah haftanın ilk günü, millet işe gidiyor, düğün değil, bayram değil; sabahın bu erken saatinde davulun işi ne ki? Çok şaşırdım, davulun sesine doğru yürüdüm. Üzerimde siyah önlük, elimde siyah çanta, konağın kapısına geldim. Davulcu ve zurnacı birlikte çalıyor. Çok az bir kalabalık var. Gelenler de meraktan geliyor, ne oluyor diye…

Mesele anlaşıldı… Meğer bir gün önce Aksaray’da Belediye Başkanlığı seçimi oluyor. Bir önceki Belediye Başkanı seçilemediği için, yeni seçilen belediye başkanının taraftarları eski belediye başkanının evinin önünde davul çaldırıyorlar. Evet… Ortada bir nezaketsizlik var değil mi? Çocuk olmama rağmen ben bu olaya çok üzüldüm. Davulun sesi sevilir ama bu şekilde bir davul sesi sevilir mi? Hiç de hoş değildi.  

Üzüntümün bir diğer sebebi ise bu konağın sahiplerini tanımamdı. Bir önceki belediye başkanı olan zatın küçük kızı ile aynı sınıftaydık. Üstelik ders çalışmak için evlerine giderdim. İki tane daha ablası vardı; okumuş insanlardı. Ortanca ablası Aksaray Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan ilk kız öğrenciydi. Böyle bir ailenin evinin önünde; “Bak biz kazandık işte gördün mü” der gibi nispet edercesine davul çalınır mıydı?

Peki, sonra ne mi oldu? Evin sahibi teyzemizi kapının önünde görünce üzüntülü bir ses tonuyla; “Merhaba teyze” dedim. Şu an ne söylediğimi hatırlamıyorum ama yapılan bu davranıştan üzüntü duyduğumu ona bir şekilde hissettirdim. O ise gülümseyerek bana beklememi ve okula sıra arkadaşım olan kızıyla beraber gitmemi söyledi.

Çok şaşırdım

Şaşırmıştım niye mi? Evin kapısında hem o teyze hem de kızları gayet mutlu görünüyorlardı. Üzüntülü olmaları veya kızmaları gerekirken yüzlerinde neşe vardı. Siz de garipsediniz değil mi? Doğrusu ben garipsedim ve soran gözlerle baktım. O eli öpülesi teyzemiz şu cevabı verdi:

Canım kuzum Fahrim, bunlar taşrada olur. Halkımız bazı şeyleri yeni yeni öğreniyor. Hepsi eğitimle alakalıdır. Bugün kapımızda yenildiniz diye davul çalarlar aradan zaman geçer, gelir bu sefer omuzlarına alırlar. Sonra giderler yeni seçilen belediye reisinin önünde davul çalarlar. İşte neden okula gidiyorsunuz anladınız mı şimdi? Güzel vatanımızın, sizin gibi yetişmiş ve olgun insanlara ihtiyacı var.

Önemli olan şu ki kişi ne kapısında davul çalınmasına kızmalı ne de omuzlara alındığında şımarmamalıdır. Kişinin fiziki olgunluğu kadar karakterinin de olgun olması ve insanlık değerinden ödün vermemesi gerekir. Sen ve çocuklarım bu eğitimi aldığınız için çok nasiplisiniz. İleride kazanacağınız başarılardan şımarmayacak, karşınıza çıkan engeller ve başarısızlıktan dolayı da çok fazla üzülmeyeceksiniz. Hep insani olgunluk için yolda olacaksınız.“

Az bulunur

Efendim bu yaşanmış hikâyede hiçbir isim zikretmedim. Bu sözleri söyleyen o eli öpülesi teyzemizin çocukları halen hayattalar. Allah Teala sağlık afiyet versin. Sanırım Aksaraylı olanlar, eski belediye başkanının ve eşinin kim olduğunu anlamışlardır. Hepsine de ayrı ayrı rahmetler diliyorum. Teyzemizin bu olgunluk ve hoşgörü timsali bakış açısıyla söylediği sözler o gün bu gündür beni çok etkiler. Meselelere böyle olgunca yaklaşabilen acaba kaç insan vardır? Sanırım çok az olsa gerektir.

İnsanın hayatta karşılaştığı olaylar karşısında verdiği tepkinin ölçüsü çok önemli. Verdiğiniz tepkinin durumuna göre sizin insanî tekâmül ve olgunluk dereceniz de ortaya çıkıyor. İnsanî olgunluk dünyada en güzel hazinedir diye düşünüyorum. Cenab-ı Allah ne güzel buyurmuş: “Rahmân´ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) ‘Selam!’ derler.” (Furkan, 63)

Fahri Sarrafoğlu/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Beyefendi bir şair Bahattin Karakoç…

2008 yılınca Mehmet Nuri Yardım Bey ve arkadaşları tarafında Eskader kurulmuş ve derneğe bağlı sanatalemi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.