Hayatın içerisinde stres, sinirlilik, gelecek kaygısı, maddi sıkıntılar, sabırsızlık ve öfke hali gibi durumlar yaşanır ve insan bütün bunlardan kurtulup huzurlu bir hayata kavuşmanın hayalini kurar. İnsanın huzur arayışı aslında hiçbir zaman bitmez. Çünkü dünyada hep bir şeyler eksik kalır. Bunu fark eden aslında hayata dair önemli bir ipucu yakalamış olur.
İnsanın anlam arayışında insanın kendini tanıması önemli bir kilometre taşıdır. İnsan eğer sadece bedenden ibaret olduğunu zannediyorsa, o zaman yemek, içmek, uyumak gibi davranışlar onu rahat ettirmek için yetebilir. Yemek içmek ve uyumak nasıl ki bedenimizin ihtiyaçları ise aynı şekilde ruhumuzun da bazı ihtiyaçları vardır.
İnsanı bir bütün olarak ele alan yaklaşım doğru yaklaşımdır. Çünkü insanı tanımadan insanın mutluluğu hakkında fikir yürütmek bizi doğru bir yere götürmez. İşte bu bütüncül yaklaşımla sizlere önereceğim bazı tavsiyeler ümit ediyorum ki daha huzurlu olmanıza yardımcı olacaktır.
Maneviyatı önemse
Maneviyat insanın içine yaratılıştan verilen ve fıtratta olan bir özelliktir. Maneviyattan uzaklaşan sadece madde endeksli yaşayan bir kul asla mutlu olamaz. Namaz, zikir, dua ve ilim meclislerinde bulunmak gönüllere huzur veren etkinliklerdir. Bu ibadetlere düzenli bir şekilde devam eden kişi Allah’ın izniyle kalp huzurunu yakalar. Rabbimiz bu gerçeği şu ayet-i kerimede açıklamıştır: “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 28)
Stres, kaygı, endişe ve huzursuzluk gibi iç sıkıntıların en temel çözüm yolu maneviyatı güçlendirmekten geçer. Dolayısıyla namaz kılmayan bir insanın gün içerisinde sıkıntılı ve huzursuz olmasından daha doğal bir şey yoktur. Telefon, televizyon, internet mutlu etseydi herhalde bu çağ insanlığın en mutlu çağı olurdu. Bunların mutlu etmediğine herhalde hepimiz şahidizdir.
Her türlü kötü bağımlılıklardan uzak durmak huzurlu bir hayatın olmazsa olmazıdır. Bugün buhran çağını yaşayan insanlık çok iyi biliyor ki içki, fuhuş, gayri meşru bir hayat, madde ve teknoloji bağımlılıkları insana huzursuzluk getiriyor. Fıtrata uymayan her şey mutluluğumuzun düşmanı aslında. Günü planlarken fıtrat üzere planlamak, geceyi dinlenme gündüzü ise çalışma zamanı yapmak, erkeğin ve kadının kendi yapılarına uygun bir hayat yaşamaları fıtratın gereğidir.
İradeni güçlendir
İradesi zayıf insanların toplumdaki konumlarına baktığımızda, onlarda iradeyi doğru yönde kullanamamanın ezikliğini görürüz. Dolayısıyla bir aşağılık duygusu da buna eşlik edebilir. İradesini kullanan insanlar ise kendilerine belli başlı hedefler koyar ve o hedeflere doğru odaklanırlar. Hedefe de yata yata gidilmeyeceğini bildikleri için çok çalışırlar.
Çalışkanlık başarıyı, başarı da mutluluğu getirir. Tembellik başarısızlığı, başarısızlık da mutsuzluğu getirir. Tembellik sonrasında hep pişmanlık sahneleri vardır. İradesini güçlendiren kimse dünya ve ahiretine fayda sağlayacak çalışmalar yapar. İradesi zayıf kimseler ise her türlü yanlışa düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
İrade duyguları yönetme ve zamanı verimli kullanma becerisidir. Nefsin esiri olmak ise geçici hazzı kalıcı hazza değişmektir. Kişi faydasına olanı canı istemese de yapmalı, zararına olanı ise canı istese de yapmamalıdır. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten, tembellikten sana sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 70)
Herkesin onayını almaya çalışma
Herkesin onayını almaya çalışmak insanı mutsuzluğa götürür. Çünkü her insan doğal olarak farklı yapıda ve düşüncededir. Her insanın ayrı bir yapısı vardır ve siz herkesi memnun edemezsiniz. Her konuda herkesin onayını almaya çalışmak kişiyi iki yüzlülüğe götürür. Şahsiyetsiz ve kişiliksiz bir yapıya büründürür. Bir konuda işin ehliyle ya da zikir ehliyle istişare etmeli ve çıkan sonuca göre gerekeni de yapmalıyız.
O halde karakterli ve şahsiyetli bir Müslümanın hedefi insanları memnun etmek değil Allah’ın rızası olmalıdır. Dolayısıyla niyetlerimiz Allah’ın rızasına uygun olmalıdır. Kur’an ve Sünnet’i kişi kendine rehber edindiğinde Allah’ın rızasını kazanır. Hayatta temel ölçü de budur. Allah’ın rızası doğrultusunda yaşandığı takdirde, insanların kimisi bizi sevebilir kimisi de sevmeyebilir. Buna takılmamak gerekir. İnsanları memnun etmek yerine Allah’ı memnun etmeyi hedefleyen insan mutluluğa daha yakın olacaktır.
Biraz yavaşlamaya ne dersin
Günde bir saat, haftada bir gün ve üç ayda bir hafta kişi kendine vakit ayırmalıdır. Burada kastedilen akıllı telefondan ve yoğun koşturmadan uzaklaşarak yavaşlamaktır. Biraz durup, kitap okuyup ve tefekkür etmektir. Kitaplarla hemhal olan bir insan örneğin, sağa sola mesaj atmak veya sağı solu arayıp dışa dönük etkileşim kurmak yerine içine dönmeyi başaran insandır. Niçin kimseye bulaşmadan kendi halimizde kitap okuyamıyoruz, bunu düşünmenizi istiyorum.
Peygamber Efendimiz peygamber olmadan önce kendisine yalnızlık sevdirilmişti. Peygamber olduktan sonra da gün içerisinde bir zamanı Kur’an okuyarak derin tefekküre ayırması ve özellikle Ramazan’ın son 10 günü itikafa girip insanlarla iletişimi en asgariye düşürmesi gerçekten üzerinde düşünmemiz gereken bir konudur. Bilhassa gece ile Kur’an’ı buluşturması son derece dikkat çeken bir konudur.
Devamlı anlatmak, konuşmak ve yazmak doğru olmasa gerek. İnsan biraz da okuyarak, dinleyerek ve tefekkür ederek manevi olarak beslenmeli ve kendi kişisel gelişimine değer katmalıdır. İçinde bulunduğumuz çağda hayat her zamankinden daha hızlı akıyor. Gündem o kadar çok meşgul ediyor ki bir türlü içimize dönük bir tefekkür gerçekleştiremiyor ve gidişatımızla alakalı bir muhasebe yapamıyoruz. Biraz durmaya ve yavaşlamaya ihtiyacımız var.
Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.