
Sevgili seccadem! Ne kadar ayrı kaldık seninle, ne kadar özletmişsin kendini. Hiç sormayayım seni, biliyorum sen bana hep hasret idin de ben hep bilmezden geldim. Dolabımın en kuytu köşesini sana ayırdığım için biraz üzgün biraz da kızgın olmalısın bana, haklısın da. Bunu yapan benim sana… Seni umursamadan karanlığa bırakan benim. Şimdi bana küssen de kızsan da diyecek bir tek sözüm bile yok.
Bunca şeyden sonra af dilemek biraz garip bilirim. O kadar zulüm ettikten sonra kendime, sana nasıl gelirim de bir de af dilerim. Sana söyleyecek, anlatacak hiçbir şeyim yokmuş benim meğer onu anladım. Kendimi savunacak, kurtaracak hiçbir şeyim yokmuş, başımı secdesiz bıraktığım her an, ne kadar da yoksulmuşum ben, zenginliğimi maddiyatta arayan ben, bu kadar bolluğun içinde yoksul kalan ben, nasıl da yalnız bırakmışım seni?
Şuncacık hayatımda sözlerim yüreğimden bir kuş gibi uçup gitmiş. Vatanını kaybetmiş bu sözler, bu gönül. Nasıl da tutamam sözlerimi, nasıl da sahip çıkamam gönlüme. Kim alıkoydu benim benliğimi, hangi iblise kaptırdım özümü, ne yaptım ben, nasıl kandım da gaflete battım. Nerede benim hayırlı, güzel anılarım, sözlerim, amellerim neredeler? Nerede bıraktım nereye attım onları, hangi dipsiz çukurlara bıraktım ebediyete uzanan hayallerimi. Ah bir bulabilsem…
Ne zamandır seni aramışım ben seccadem, nerede olduğunu bile bile görmezden gelip başka sevdalara kollarımı açmışım. Şu alnımı sana değil de duvarlara dayamışım, uykusuz gecelerin sonunda bilgisayar masasında uyuya kalmışım. Sinirlendiğimde seni aramışım da bulmak istememişim.
Birkaç avutucu müzik ile kendimi teselli etmeye çalışmışım. Kimlere gitmişim kimlere. Yakıldığımda, yıkıldığımda kimlere gitmişim ben, kimlere açmışım gönlümü… Rahman’ın kulları secdede gözyaşı döküyorken ben gülüşlerimi ortalığa saçıp durmuşum.
Ne kadar hainlik etmişim ben sana. Sen beni orada sessizce beklerken ben haykırarak senin yokluğunu kutlamışım. Nelere feda etmişim hayatımı, ne uğruna yaşamışım, ne uğruna feda etmişim İslâm ile huzur bulacak günlerimi…
Ne çok zaman olmuş görmeyeli seni, biraz buruşmuşsun, biraz kırıksın, biraz da tozlusun. Ne yapayım da iyileştireyim seni? Nasıl gönlünü alayım? Rabbimden af dilemem gerek önce biliyorum, anlıyorum. Ey benim gönlü kırık seccadem, sen benden daha iyi bilirsin, Rabbim beni bağışlayacak mıdır?
Şu uçsuz, bucaksız âlemi yaratan Rabbime gidemediğim, onu anamadığım, ona secde edemediğim, kulluk edemediğim her bir ânım için utanıyorum. Rabbimin merhametine sığınıyorum, başım secdede gönlüm Rabbimde. Teslim ettim kendimi. Rahmet istiyorum, rahmeti sonsuz olan Rabbimden. Biliyorum, şimdi daha iyi anlıyorum halini, en çok da seni üzdüğüm için kızacaktır Rabbim bana.
Şimdi ise bir tek ihtiyacım var, Rabbime açılan yolda senin yardımın. Beni kabul edersin değil mi? Bana yardım edersin değil mi? Gözyaşlarıma zemininle sahip çıkarsın değil mi? Ne olur kızma bana belki de bunu senden beklemek aciz bir umut olsa da, Beni affedersin değil mi? Üzülüp sarılacak bir şey ararsam seni alabilir miyim koynuma? Tesbihimle takkemle zikredebilir miyim Rabbimi defalarca. Elbisemin diz mahallini seninle eskitebilir miyim?
Seccadem, sana doya doya sarılsam, her secdemde beni bir kez daha sever misin, beni kabul eder misin o buruk tabiatına? Seni çok üzdüm Seccadem kusuruma bakma. Ben ümidimi kırmadım, mücadele ettim, geldim. Rabbime daha layık bir kul olmaya geldim. İnşâallah seni bir daha terk etmeyeceğim. Şimdi sana Üstad’ın mısraları ile sesleniyorum, alnıma hasret gönlü buruk seccadem…
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
Seccadesini, tesbihini, takkesini unutup dünya hevasına kapılan dost!. Eğer bu satırları okuyorsan bil ki Allah Teâlâ buyuruyor ki: “De ki: “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Zümer, 53)
Hiçbir şey için geç değil. Unutma eğilerek yükselmenin adıdır “Namaz.” Allah Teâlâ yine buyuruyor ki: “Kuşkusuz Rabbin katındakiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler.” (A’raf, 206)
Ve Resulullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!” (Müslim, Salât 215. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk, 78)
Duam odur ki Rabbim alınlarımızı secdeden uzaklaştıracak her türlü şerri bizden uzak eylesin ve alnımızın secdeye değmesine vesile olacak her türlü hayrı bize nasip eylesin. O’na daha yakın olabilmeyi bizlere nasibi müyesser eylesin. Âmin…
Çocuklar için yazdığım Namaz Kılan İki Gencin Hikayesini okumak için buyurunuz.
Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.