
Kokusu, feyzi çağları aşan ilim ve hikmet pınarı Cafer-i Sadık Hazretlerinden bir hikmeti naklederek söze başlamak istiyorum. Bilindiği gibi Cafer-i Sadık Hazretleri -Allah ona rahmet eylesin- Peygamberimizin soyundan gelen seyyidlerdendir. Seyyidlere hürmet hususunda bir gün şöyle söylemiştir: “Salih kul Hazret-i Hızır’ın o iki yetim hakkında gözettiği hususu siz de bizim hakkımızda gözetin.” (İbn-i Abidin, Resail-i İbn-i Abidin Mecmuası, Tercüme: Prof. Dr. Mehmet Yalar. s.19)
Burada Hızır aleyhisselam’ın duvarı tamir etmesiyle ilgili şu ayete atıf yapılmıştır: “Duvara gelince o şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağlarına ermelerini ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını diledi. Ben bunu kendi görüşümle yapmadım. Haklarında sabır gösteremediğin şeylerin iç yüzü işte budur.” (Kehf, 82)
Salih zatın hatırı
Yani Cafer-i Sadık Hazretleri demek istemiştir ki; Nasıl Hızır aleyhisselam salih zatın hatırını gözetmiş ve duvarı onarmışsa, “Bunların babası salihtir” demişse, sizler de seyyidler için deyiniz ki; “Bunların da dedeleri peygamberdir.” Buradan bir ikinci hikmet daha çıkıyor ki o da şudur: “Siz salih kimseler olursanız korkmayın Mevla gerekirse Hızır’ını gönderir ve çocuklarınızın hazinelerine sahip çıkar.”
Bu ayetten çıkarmamız gereken bir diğer ders de şudur ki âlimlerin, hocaların, veli ve salih kulların evlatlarına sahip çıkmak Müslümanların bir alicenaplığıdır. Hızır aleyhisselam nasıl babaları salih olduğu gerekçesiyle bu çocuklara iyilik yapmışsa ümmet de bu sırrı kavrayarak onun bu güzel amelini devam ettirmelidir. Osmanlıların seyyidlerin nüfus kayıtlarını tutması ve onlara değer vermesi bu kabildendir.
“Sababe-i Kiram döneminden itibaren bu ümmet, Ehl-i Beyt-i Resul’e, daima edep ve saygı ölçüleri içinde muamele etmiş, onları muhtaç, yoksun ve yoksul bırakmamıştır. Beytülmal’de onlar için daima bir tahsisat bulundurulmuş ve her türlü ihtiyaçları oradan karşılanmıştır.
Malum ve meşhurdur ki, Osmanlı döneminde tesis edilmiş bulunan Nakibu’l-Eşraflık müessesesi, sadece Evlad-ı Resul’un istismarlara karşı korunması vazifesini üstlenmekle kalmamış, aynı zamanda onların hukukunu muhafaza ve müdafaa etme işini de yürütmüştür.
Devlet-i Aliyye bu müessese kanalıyla soy şeceresi sahih olarak tesbit edilen seyyid ve şeriflerin kayıtlarını belli defterlerde tutturmuş ve itinayla muhafaza etmiştir. Hiç şüphesiz bu uygulama Evlad-ı Resul’e gösterilen derin hürmet ve muhabbetin eseridir.” (Prof. Dr. Ebubekir Sifil, Müslümanca Bir Hayat İçin, s.182)
Yüzlerce yıl öncesinden büyük bilge Yusuf Has Hâcib de seyyidlere hürmet etmeyi tavsiye etmiş ve şöyle demiştir: “Halkın dışında irtibat kuracağın kimseler arasında Peygamber’in nesli vardır. Bunlara hürmet edersen mutluluk bulursun. Bunları can-ı gönülden sev. Onlara iyi bak, yardımcı ol. Bunlar Ehl-i Beyt’tir, Sevgili Peygamber’in soyudur. Onun için onları Peygamber hakkı için sev. Ağızlarından yakışıksız bir söz çıkmadıkça onların içini dışını araştırma.” (Kutadgu Bilig, Hazırlayan Yaşar Çağbayır, TDV Yayınları, s.228)

Seyyid Hulusi Efendi
Yaşantısıyla ve ahlakıyla topluma örnek olan kıymetli seyyidlerimizden birisi de 1914 yılında Malatya’nın Darende ilçesinde dünyaya gelen Seyyid Osman Hulusi Efendi’dir. Babası Somuncu Baba’nın ahfâdından Hasan Feyzi Efendi, annesi ise Seyyid Taceddin-i Veli neslinden Fâtıma Hanımdır. Baba ve anne tarafından seyyid olup 36. kuşaktan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in soyundandır
Seyyid Osman Hulusi Efend’nin en belirgin ve üzerinde durulması gereken vasıflarından birisi de vatan sevgisidir. Onun sinesinde Anadolu insanının kabına sığmayan vatan sevgisi makes bulmuştur. Her fırsatta tavizsiz bir şekilde vatanına, milletine, devletine bağlılığını ifade etmiştir.
Hulusi Efendi hutbe ve vaazlarında Anadolu’daki birçok vaiz gibi; “Vatan, millet ve ordumuzu mansur ve muzaffer eyle” diye Yüce Allah’a yakarmış ve sohbetlerinde sevenlerini vatanı bölmek isteyenlere karşı uyanık ve dikkatli olmaya davet etmiştir. Mürşidi gül yüzlü İhramcızade Hazretleri de; “Benim bayrağım gibi bir bayrak, benim devletim gibi bir devlet yoktur” diyerek vatanımıza olan bağlılığını ifade etmiştir.
Vatan Sevgisi
Şunu söylemek gerekir ki Hulusi Efendi’nin vatan sevgisi denilince, bu kuru kuruya bir edebiyattan ibaret değildir. O bu millete hizmet aşkıyla yanıp tutuşmuştur. Onun; “El kadar bir taş geçse elime, onu memleketimin istifadesine kullanırım” sözünden de anlaşılacağı üzere ondaki vatan sevgisi bu vatana hizmet etme şeklinde tezahür etmiştir.
Mahlûkata ve hususan insanlığa hizmet hususunda Hulusi Efendi, tıpkı üstadı Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretlerinin yolundan gitmiştir. O da mürşidi gibi tasavvufu sadece dervişlere zikir ve mânevî ders tarif etmek olarak görmemiş, memleketin maddî ve mânevî ihyası için çalışmayı da birer ibadet olarak değerlendirmiştir.
Malum olduğu üzere gül yüzlü İsmail Hakkı Efendi memleketi Sivas’ta birçok eserin yapım ve onarımında öncülük etmiştir. Bunlardan birisi de 1954’e kadar bir harabe görünümünde olan Sivas Ulu Cami’nin onarılmasıdır. Sivaslılar bu velinin peşine takılmış ve o yokluk günlerinde yaptıkları bağışlarla o tarihî mirası yeniden ayağa kaldırmışlardır.
İşte bu heyecan verici imar ve ihya faaliyetlerinin aynısını Hulusi Efendi de Darende’de yapmıştır. Sivil girişim alarak cami, okul, vakıf, hastane ve kütüphane gibi çeşitli hizmet kurumlarının açılmasında ve yol, çeşme gibi sadaka-i cariyelerin hizmete girmesinde öncülük etmiştir.
Anadolu insanı
Allah dostlarının bu vatan sevgisi Anadolu insanının gönlünde her zaman makes bulmuştur. Anadolu’nun hangi köşesine giderseniz gidin, sade ve seviyeli hayat tarzlarıyla, güzel huylarıyla, kanaatkârlıklarıyla, hatır gönül dinlemeleriyle, vefalarıyla, vatana millete bağlılıklarıyla, bayrağa, ezana, İstiklal Marşımıza saygılarıyla ve daha birçok faziletleri ile temayüz etmiş çok güzel insanlarımızı görürsünüz. Tarih boyunca Anadolu insanın faziletlerine dair âlimler, arifler, mütefekkirler ve yazarlar nice müstesna tablolar ortaya koymuşlardır.
Anadolu insanın saflığı, temizliği üzerine çok şeyler söylenmiştir ve onların bu saflığı şairlere ilham kaynağı olmuştur. Onların faziletlerini, erdemli tavırlarını, kadirşinas hallerini, millî ve dinî hassasiyetlerini saymakla bitiremeyiz. Mesela sattığı ürünü tartarken terazinin diğer kefesine kese kâğıdı koyan ya da ezan okunduğunda dükkânını kilitlemeden namaza koşan veya müşterisini siftah yapmamış olan komşusuna yönlendiren esnafların misallerini mutlaka duymuşsunuzdur.
Dostlarının hatırını kırmayan, onların halini soran, komşusunun yardımına koşan, açı doyuran, misafiri ağırlayan, onu memnun etmek için etrafında âdeta pervane olan bu güzel insanların en güzel vasıflarından birisi de kabına sığmayan bir vatan sevgisine sahip olmalarıdır.
Aydın Başar/ Somuncu Baba Dergisi
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Dünyamız Kendi İrfanımızı Keşfet!

