Bizim çocukluğumuz Konya‘nın Selçuklu eserlerinden olan Türbe Önü‘ne yakın sayılacak mesafedeki Sırçalı Mescid civarında geçti. Evimiz mescide komşuydu. Şunu da belirtelim ki eskiden insanlar ev alırken mescide yakınlığı da ön planda tutarlardı. Mescide hemen gidiliverecek uzaklıkta olan evleri tercih ederlerdi. Babam da bu noktada seçicidir. Şimdi oturduğumuz ev de mescide çok yakın, bahçemiz de hakeza öyle.
Mescide komşu olmak çocuklara da mescid eksenli bir hayat çizebiliyor. Hele bir de mescidin imamı çocukları severse, hacemmiler çocuklara müsamaha gösterirse o zaman tadından yenmez. Çocukluğumuzda mescide bağlılığımız bu yüzden çok yüksekti. Müezzinlik yapardık, minareye çıkıp ezan okurduk.
Çocuk sesleri
Hatta muhtarın kardeşi dediğimiz bir amca vardı, o bizden önce müezzinliğe başlamışsa, farz namazda camimizin İmam-Hatibi Abdülkadir hoca selam verir vermez, müezzinliği tabiri caizse ”kapar” ”Allahumme entesselam”ı biz söylerdik. Sonraki Tesbihatı da hakeza…
Muhtarın kardeşi olan amca hiç seslenmezdi, sadece gülümserdi. Yani şimdiki çocuklara taviz vermeyen hacemmiler gibi değildi. Sesimiz, kıraatimiz iyi olduğu için hiç unutmam daha buluğa ermemişken, hocamızın izinli olduğu bir gün hacemmiler bizi imamlığa geçirmişlerdi, akşam namazında imam olup namaz kıldırmıştık. Şimdi buna tahammül gösterilir mi? Bilmiyorum.
Çocukluğumun Konyası’nda seve seve koşa koşa müezzinlik yapacağız diye camiye koşan çocuklar vardı, o zaman. Anneleri babaları da çocuklarının ezan okumalarına çok sevinirdi. Şimdilerde minarelerde çocuk sesi duymak zor gibi… Yani eskiler, eski zamanlar aranıyor be dostlar…
Kur’an kursları
Mescide yakın evlerin makbul olduğu o günlerde, insanlar çocuklarının temel dini bilgiler almasını çok önemserlerdi. 80- 90lı yıllarda mütedeyyin insanlar, beş yıl olan ilkokul sürecini bitiren çocuklarını -ister hafızlığa devam edecek olsunlar, isterse çalışmaya başlayacak olsunlar- bir yıl Kur’an kursuna gönderir, temel dini bilgilerini öğrenmelerini isterlerdi.
O bir yıl çocuğun geleceği için kayıp bir yıl olarak görülmezdi. Hafızlığını tamamlayan öğrenci için geçen üç yıl da hakeza öyleydi. Uluırmak Nuraniye Kur’an kursu, Konya’nın köklü Kur’an kurslarındandı. Bize de bu şirin kurs bir yıl eğitim yuvası olmuştu…
O zamanlar ortaokulu dışarıdan bitirme uygulaması falan da yoktu. Hafız öğrenciler kendilerinden iki-üç yaş küçük hafız olmayan öğrencilerle ortaokulda aynı sınıfı paylaşır, kimisi abilik yapar, kimisi de ezici külhanbeylik yapar, ileriki yıllarda ise bu fark kapanır giderdi. Güzel günlerdi.
Seçim anısı
Tabi her zaman tatlı hatırlar gelmiyor insanın aklına. Sırçalı Mescid deyince benim aklıma, ihtilal sonrası Sırçalı Mescid’e kurulan seçim sandıkları gelir. Nasıl bir aymazlıktı, nasıl bir akıl tutulması ve saygısızlıktı bu durum. Bir sokak arkada kocaman İsmetpaşa İlkokulu varken caminin oy kullanmak için kullanılması ne kadar saygısız bir davranıştı.
Abdestsizler, camiye girmek için müsait olmayanlar bu zorba uygulama neticesi Sırçalı Mescid’e girmek durumunda kalmıştı. Halıları kaldırırlar mıydı hatırlamıyorum ama cami umarsızca giren çıkanlarla dolardı. Çocuk olmama rağmen bu hatıra bir iz bırakmış bende. Demek ki bize tesir edenler mescide hürmeti de öğretmişler ki bu duruma içten içe kızmışım.
İhtilal sonrası eski Türkiye böyleydi. Bizim kuşaktakilerin anlatacakları daha çok şeyler vardır. Neler neler yapılmadı ki… Nereden nereye… Bütün bunları hatırlayıp ne olursa olsun umutlu olmalıyız. Ayasofya yeniden ezanla, cemaatle buluştuğu için, Kur’an kursları, İmam Hatipler yeniden canlandığı için, başörtülüleri bir kaşık suda boğmaya çalışanlara ders verildiği için umutlu olmalıyız.
Sami Büyükkaynak/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.