Sünnet ümmeti birleştirir…

Hadis ve Sünnet’i Kur’an’dan ayrı düşünmek mümkün değildir. Peygamber Efendimiz’e beyan hakkını layık görmeyenler, kendilerinde bu hakkı görebilmekteler ve Hadis/ Sünneti reddederek veya “yorumdur” diyerek küçük düşürmekteler ve kendileri işlevsel, sahte peygamberlik iddiasında bulunmaktadırlar.

Hadis/ Sünnet, iyi ve kötü Müslümanı belirlemenin kıriterlerinden biridir. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, hayatın genişlik alanına dair birçok uygulamada bulunmuştur. Öyle ki “tuvalete gitme adabına kadar ümmetine muallimlik yapan”(1) Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem; siyasi, iktisadi, hukuki, eğitim-öğretim ve ahlaki alanları da boş bırakmamıştır.

Sünnet dünya görüşüdür

Hadis/ Sünnet, Peygamberimizin Kur’an’dan aldığı ilhamla hayatı anlamlandırmasıdır. İslâm’ın dünya görüşüdür. Hayatın genişlik alanlarındaki bütün sorunlara çözümler üreten Sünnet reddedilirse, İslâm’ın hiçbir dünya görüşüne alternatif olması söz konusu değildir. Hadis/ Sünneti kurumsal anlamda reddedenler “dünya ticaret merkezli; kapitalist dünya görüşünün” egemenliğini mutlaklaştıran kimselerdir.

Yüce Allah, birçok ayette Sünnet’in delil olduğuna işaret etmiştir.(2) Peygamber Efendimiz’in tebliğ, tebyin, temsil ve teşriye yönelik söz, fiil ve takrirleri olan Sünnet sayesinde İslâm dünyasında ibadetlerde vahdet vardır. Aksi halde çok büyük kargaşalar doğar. Keyfilik ve boşluk oluşur. İnsanlar ibadetlerin vasfıyla oynamak suretiyle tahrif çalışmalarına girebilirler.

Sünnet’in en önemli hafızlarından ve âlimlerinden olan İmam Şafi; (ö: h.204) “Sünnet Kur’an’a tabidir. Hiçbir zaman Kur’an-ı Kerim’e aykırı olamaz”(3) demek suretiyle Sünnet’e bakışımızı şekillendirmiştir. Bütün bu konularda derinleşen İmam Şafii öğrendikleriyle Sünnet’e daha da sarılmış; az bilgiyle milletin kafasını karıştıran cahillere pirim vermemiştir.

Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, birçok hadislerinde Kur’an’la beraber Sünnet’in bağlayıcılığına atıfta bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: “Aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sıkıya tutunursanız kesinlikle sapıklığa düşmezsiniz. Allah’ın kitabı ve sünnetim…”(4)

Sünneti kurumsal anlamda kabullenmek Peygambere itaatin tezahürüdür. Elçiye itaat eden, onu gönderene de itaat etmiş sayılır. Bu durumu Resulullah şöyle dile getirmiştir: “Kim bana itaat ederse Allah’a da itaat etmiş sayılır. Bana isyan eden ise Allah’a da isyan etmiş olur.”(5)

Sünnet Kur’an’la bir bütündür

Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’in, söz ve uygulamalarını reddederek sözde bir itaatten bahsetmek çok gülünçtür. Peygamber’in buyruklarını reddederek onunla ayrılığa düşenlerin akıbeti hadiste şöyle anlatılmıştır: “Sizi serbest bıraktığım hususlarda bana bir şey sormayın. Size bir şey söylediğimde onu hemen alın. Sizden önceki ümmetler, peygamberlerine (gereksiz yere) çok soru sordukları ve onlarla ayrılığa düştükleri için helak oldular.”(6)

Resulullah’a zaman zaman sorular sorduklarında o, Cebrail ona haber vermeden cevap vermemiştir.(7) Bu ifadeler Sünnet’in bir kısmının vahiyle alakasına ışık tutmaktadır. Dolayısıyla Sünnet’e karşı çıkmanın vahye karşı çıkmak olduğunu söyleyebiliriz.

Sufyan bin Uyeyne’nin dediği gibi “Allah’ın Resulü en büyük ölçüdür. Her şey onun hayatına arz edilir. İnsanın ahlakı, huyu ve takip ettiği yol… Onun hayatına uyan haktır, hayatına uymayanlar ise batıldır.”(8)

Alimlerin yolunu açtı

Hayatın her alanında ümmetine usve/model olan Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, Kur’an’ı anlama ve tefsir etmede de örnek olmuştur. Tefsir bağlamında Hazreti Aişe’nin (ö: 58/677) şu tespiti çok önemlidir: “Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem Cebrail’in kendisine öğrettiği sayısı belli olan ayetlerin dışında tefsir yapmadı.”(9)

Eğer Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, Kur’an’ın tamamını tefsir etseydi, kimse tefsir yapmaz ve yapamazdı. Çünkü Kur’an’ın kendisine nazil olduğu insan kadar kim Kur’an’ı anlayabilir? Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem bu davranışıyla ümmetinin âlimlerinin yolunu sürekli açık tutmuş ve ilmi gelişmelere zemin hazırlamıştır.

Hazreti Ömer’in şu sözü de Hazreti Aişe’yi destekler mahiyettedir: “Faizle ilgili ayetler Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem’e en son inen ayetlerdir. Vefat ettiği için bu ayetleri bize yeteri kadar tefsir edemedi. Faizi ve faiz şüphesi olan her şeyi bırakınız.”(10)

Bir başka rivayette ise Hazreti Ömer radıyellahu anh şöyle demiştir: “Şu üç hususta Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem gerekli açıklamayı yapsaydı bana dünya ve içindekilerden daha sevimli olurdu (dünyalar benim olurdu). Bunlar; kelâle, faiz ve hilafet meseleleridir.”(11) Her iki hadis de bize Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem’in Kur’an’ın tamamını tefsir etmediğine dair ipuçları vermektedir.

Yaşayarak tefsir etti

Esasında Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, Kur’an-ı Kerim’i yaşamak suretiyle tefsir etmiştir. Bu hususta Cabir bin Abdullah radıyellahu  anh şu tespiti yapmıştır: “Kur’an Resulullah’a nazil oluyordu. O Kur’an’ın te’vilini bildiği için içerisindeki şeyleri uygulayınca biz de onun gibi amel ediyorduk…”(12)

Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem, arkadaşlarını ilim ve ameli eş zamanlı öğreterek eğitmiştir.(13) İlim ve ameli eş zamanlı götürdüğü için Abdullah bin Ömer radıyellahu anh, Bakara Suresi’ni sekiz yılda öğrenebilmiştir.(14)

Kur’an-ı Kerim’i öğretme hususunda; “Ben sizin için bildiklerini öğreten baba konumundayım”(15) buyurmuş ve Kur’an’daki taharet emrinin gereğini teferruatıyla tanıtıp amel edilmesini sağlamıştır.(16) Namazla ve diğer sünnetlerle ilgili kapalılıkları sahabesine tek tek anlatmıştır.(17) İnsanlar çevre ülkelerden Resulullah’a geldiklerinde O, salâtı/ namazı, sünnetlerini ve diğer farzları bu heyetlere talim etmiştir.(18)

Hayatının her alanında olduğu gibi öğretim alanında da kolaylaştırıcı olmuş ve hiçbir zaman dini yaşamayı zorlaştırmamıştır. Mescide gelip küçük abdest yapan bedeviye herkes bağırıp çağırmış ama O; “Bırakın adam işini görsün” buyurmuş, sonra da bedeviye mescitlerin yapılış amacını anlatmış ve onun kirlettiği yeri sahabilerine temizletmiştir. Sonra da sahabeye şu hatırlatmayı yapmıştır: “Siz, zorlaştırıcı olarak değil kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz.”

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in sünnetinin bağlayıcı olduğunda ve mutlaka uyulması gerektiği hususunda İslâm bilginleri önemli açıklamalar yapmışlardır. “Sünnetten ayrılmayı sapkınlık” olarak değerlendiren “Abdullah bin Mesud, “Allah’ın Resulü size neyi verdiyse alın, size neyi de yasakladıysa ondan kaçının”(19) ayetini Sünnet’e uyma olarak yorumlamıştır.(20)

Kur’an-ı Kerim’den sonra Resulullah’ın sünnetinin İslâm dininin ikinci kaynağı olduğunda bütün müminler ortak kanata varmışlardır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 Ebu Davud, I, Taharet, IV, h.no: 7, c.I, s.17.
2 Bak: Bakara 2/129, 151; Âl-i İmran 3/31, 164; Nisa 4/59, 65, 69, 105, 136, 171; A’raf 7/157-158; Enfal 8/20; Tevbe 9/29; Nur 24/62; Ahzab 33/36; Cuma 62/2
3 Şafii, Muhammed b. İdris, er-Risale, D.K.İ., Beyrut, trsz, s.146.
4 Hakim, Müstedrek, İlim, h.no: 319, c.I, s.172.
5 İbni Mace, Mukaddime, I, had.no: 3, c.I, s.4.
6 Abdurrezzak, Musannef, h.no: 20372, c.XI, s.220; Tirmizi, 17, İlim, h.no: 2679, c.V, s.47.
7  Hakim, Müstedrek, h.no: 6029, c.III, s. 548-9.
8  Bağdadi, Hatib, Ahlaku’r-Ravi, c.I, s.120.
9 Taberi, Camiu’l-Beyan, c.I, s.62.
10 İbni Mace, 12, Ticaret, 58, h.no: 2276, c.II, s.764.
11 İbni Mace, 23, Feraiz, 5, h.no: 2727, c.II, s.911.
12 İbni Kayyim el-Cevzi, Ebu Abdullah b. Muhammed, İlamu’l-Muvakkîn, D.K.İ., Beyrut, trsz,c.IV, s.116.
13 İbni Ebi Şeybe, Musannef, Fedail, c.VII, s.152; Abdurrezzak, Musannef, Fedail, c.III, s.380.
14 Malik, Muvatta, 4, Kitabu’l-Kur’an, 15, c.II, s.205.
15 Nesai, Taharet, I, h.no: 36, c.I, s.38.
16 Bak: Ahmed, Müsned, c.V, s.54; Nesai, Taharet, I, h.no: 36, 42, c.I, s.38.
17 Nesai, İmame, 10, h.no:38, c.II, s.97.
18 Ahmed, Müsned, c.VI, s.427.
19 Haşr 59/7.
20 Abdurrezzak, Musannef, Salat, III, 145;Ahmed, Müsned, I, 415; Buhari, 65, Tefsir, 59, VI, 59.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.